tim burton, johny deep, helena carter üçlüsünün imzasıyla büyüleyen bir başka film. müziklere, itinayla seçilmiş sözcüklere kim ne diyebilir. fakat yapımın, yüzyıllardır dilden dile anlatılan öykü kısmı da var...
gözünü maddi/manevi hırslar bürümüş üç aç insan var gerçek olduğu söylenen ingiliz efsanesinde. ilki, bütün olayların başlamasına neden olan güç delisi bir insan, kirli londra'nın kirli yargıcı turpin. bir çocuğu sorgusuz sualsiz idama gönderebilecek kadar cani. öteki, ilgisizlikten ve yalnızlıktan sıkılmış şehrin en beceriksiz kadını mrs. lovett. ki benim fikrim film boyunca akıtılan kanların yegane sorumlusu. ve elbette, asıl kişi sweeney todd. esin kaynağı olan öyküde bu karakter, filmin başında tanıtıldığı kadar masum değil. ki zaten, filmde de benjamin barker'den söz ederken geçmişine değinilmiyor. soru işaretleriyle dolu bu ismin, on beş sene sonra öç uğruna döndüğü şehirde elinin değmediği gırtlak kalmıyor. karımın intikamını alacağım derken savaş sonrası enkaz bırakıyor adeta arkasında.
çıkar ve kandan geçilmeyen enfes filmde, neyse ki, hikayenin iki iyisi, genç denizci bower ile uğruna methiyeler dizdiği johanna'nın sonu "kanlı" bitmiyor. hem kötüler temizlendiğine göre kabusların def olup yerlerini en temiz hayallere bırakmaması için bir sebep yok.
mrs. lovett'ın bahsettiği martıları bilemeyiz ama, çok sessiz oluyor caniler dışında kimsenin uğramadığı yerler...
filmi izleten unsur kandır. adamı "hassiktir" moduna sokmasa bu kadar izlenmezdi. zira akılda yer eden bir müziği de yok... tabi bu tamamen kişisel görüş.
müzikalden hoşlanmayan insanlara doğal olarak hitap etmeyen bir film ama izlerken resmen sanatı hissediyorsunuz. ben bu filme korku yada müzikal gözüyle bakmam. doğrudan sanat gözüyle bakarım. izlemelere,dinlemelere doyamam.
sweeney todd gibi ağır psikopat bir karakteri johnny depp'ten başka kimse böyle güzel taşıyamazdı. bayan lovett gibi uç nokta bir karakteri helena carter'dan başkası böyle güzel yürütemezdi. ve böyle etkileyici bir film tim burton'dan başkasının elinden çıkamazdı.
filmin tadına o kadar doyamadım ki,müziklerini telefonuma attım aklıma geldikçe dinler tekrar yaşarım.
müzikal sevmediğim için biraz tereddüt etmiştim en başta, sadece johnny depp ve helena bonham carter için izlemiştim, biraz midem bulandı izlerken,evet ama konusunu düşününce cidden çok harika bi film olduğunu anlıyorsunuz zaten, bu film sayesinde müzikale daha sıcak bakıyorum artık.
hastası olduğum, kaç kez izlediğimi bilmediğim, süper müzikal. johnny depp kariyerinin en iyi performanslarından birisini, belki de en iyisini sergilemiştir kanaatimce.
müzikal dalında altın küre kazanan tım burton filmidir. bir seri katilin hayat hikayesini anlatmaktadır. başrolündeki johnny deep' e gerek oyunculuğu gerek karizması ve yeteneğiyle yeniden ve yeniden hayran olmaya sürükler. müzikal-gerilim seven herkesin izlemesi önerilir.
görselleri, müzikleri, kıyafetleri tek kelime ile mükemmel olan tim burton filmidir. o dönemin londrasını tim burtonun gözünden görüyor insan ve büyüleniyor, tekrar tekrar izlense bile sıkmaz, o kadar muhteşem filmdir. müzikali bana sevdiren tek yapımdır. yapılan makyajlar olağanüstüydü, özellikle sweeney todd un makyajı mükemmel yapılmıştır. johnny depp her filmde kendini bir az daha aşıyor, oynamayıp yaşadığı karakterlerin sırasında sweeney todd kendi yerini almıştır ve captain jack sparrow ile birlikte en sevdiğim karakterdir. johnny müthiş sesini filmde çok güzel kullanmıştır, kendisine hayran olduğum gibi, sesine de bir kez daha hayran olmamı sağlamıştır. efsane filmler listesinde ön sıraları hakediyor, tim burtonun en başarılı filmidir.
en çok johnny depp ve helena bonham'ın caddeden kendilerine kurban seçerlerken şarkı söyledikleri ve birinin elinde ustura birinin elinde merdane dans etmeleriyle biten sahnesine bayıldığım film. Bazı filmleri sonradan tekrar izleten sahenelerden biridir kanımca.
güzel olmakla beraber kopuk kısımları ve eksik kalan yerleri olduğunu düşündüğüm film.ya Todd'un kızı Johanna sevgilisi ile kavuşurlar güya ama çocuk araba getireceğim diye gider ve film onların akıbetini göstermeyi unutmuş bence.güzel ama eksik ve aşırı müzikal.hoş.
birkaç yıl önce bir arkadaşımın dvd shop'ta filmlere bakarken rastgele "al bunu izle" dediği filmdir. bu bir tesadüf değildi bence, ben bu filmi gerçekten izlemeliymişim. ben buna 'kader' diyorum, siz ne dersiniz, bilemem.
çok iyi bir müzikal filmdir ve yanlış hatırlamıyorsam izlediğim ilk müzikal film buydu. johnny deep de olunca harika olmuş. teşekkürler arkadaşım. *
yaklaşık 2 yıl sonra gelen edit:
bugün tekrar izledim ve iyi ki tekrar izleyip hatırladım. kapkara bir müzikal film... hem konusu bakımından, hem de film görüntüsü olarak. kara bir tarzda çekilmiş yani. mükemmel bir son... şiddetle izlemenizi tavsiye ederim. söylenecek daha fazla söz yok.* 2007 yapımı bu arada, türkiye'de 25 ocak 2008'de gösterime girmiş.
sonunda göstermiyor ama umarım kız ve oğlan gidip güzel bir hayat yaşamışlardır. ne diyorum ben yaa?? film bu.. sanki gerçek.. ama insan kapılıyor işte filme. :) ve umarım küçük çırak da düzgün bir yaşam sürmeyi başarmıştır. yok yok, ben iyice abarttım, film kurgusu karakterlere iyi yaşam diler olmuşum. :)
müzikal olmasa belki benim için dünyanın gelmiş geçmiş en güzel 3 filminden biri olabilirdi. müzik filmi göklere çıkarır fakat aşırısı da zarardır. belki benim zevklerim böyle ama müzikal formu değerini düşürmüştür. yine de süper bir filmdir.
Müzikal film sevmediğimi sanırdım, ne kadar yanılıyormuşum. Harika bir filmdi, adeta gözümü kırpmadan izledim. Yalnız sürekli "Bu Johnny Depp mi?" dedim kendime. Bu film kesinlikle Johnny Depp'e hayran olduğum filmdir. Jamie Campbell Bower'ın da sesi gerçekten güzelmiş.
tim burton'un gerçekten sıradışı bir insan olduğunu kanıtladığı filmlerden biri. bu adamın güzel tarafı hiç bir zaman yaptıklarının tesadüf olduğunu hissettirmemesi, hani bir filmi farklı olsa 'aman be bi farkı yokmuş' deriz, ama her filmi ayrı bi olay, hep aynı tad, hep aynı orjinallik. ancak dekor konusunda en uç noktalara bu filminde gelmiş diye tahmin ediyorum, bir de ismini hatırlamadığım zombi şovalyelerle ilgili bi filmi vardı oda böyleydi.
Londra'nın puslu havasını mükemmel bir şekilde yansıtmış izlediğim en iyi müzikal. gerçi toplamda iki müzikal film seyrettim ama bu en iyisi olduğu gerçeğini değiştirmez. johnny depp ve helena bonhem carter tam anlamıyla dehşet bir ikili olmuşlar. iki, fazlasıyla gotik marjinalliğini yansıtan insanın birlikte oynadığı film bu kadar iyi olabilirdi. ve nihayetin de öyle de oldu. bu arada nickime ismini veren film ve karakter olduğunu yazma gereğinde bulunmuyorum. yazmadım dikkat ettiyseniz.