6 metreden oklavayı sallayıp hafif falso alarak başımın tam ortasına geldiği için ve böyle bi yetenegini o anda ögrendiğim annemden dayagı seve seve yedim, sesim çıkmadı şerefsizim.
çocukluğumda bir kere denk geldiğim ama hala unutamadığım dayaktır. 94 senesiydi sanırım, okula gitmek için uyandım ve hazırlandım. annem geceden ablamı da uyandırmamı istedi, okula erken gidecekmiş. fakat dışarısı soğuk olduğu için pencereyi açıp hava nasıl diye bakmadım. montumu alıp ablamı uyandırmadan çıktım. biraz yürüdüm, etrafta bir değişiklik var ama ne olduğunu tam algılayamıyorum. her taraf yağmur çamur, arabalar yan yatmış ağaçlar yerde sürünüyor. ben hala okula gideceğim diye uğraşıyorum. epey gittim çamurlara bata çıka. eve dönsem annem keser beni niye okula gitmedin diye. bu yüzden insani şartları zorluyorum. ama nafile izmir'de sel olmuş, sabahın yedisi ve kimsenin haberi yok. yollar ortadan ayrılmış, dereler taşmış. her adım atışımda ayrı şok oluyorum. baktım olacak gibi değil döndüm geri. ama epey zaman geçti tabi. bu arada yağmur da devam ediyor. dizlerime kadar çamura battım. apartmana varıp el yordamıyla üstümü temizledikten sonra, kalbim ağzımda çaldım kapıyı. apartman kapısı açıldı ama önemli olan kapıyı kimin açtığı. annemse tokatı yemeden önce her şeyi anlatmam lazım. ağır ağır çıktım merdivenleri. korkudan altıma ha yaptım ha yapacağım.
kapıda annemin belli belirsiz suretini gördüm. gözlerimin içine bakıyordu. dişlerinin gıcırtısını duyabiliyordum. halbuki beni bir dinlese hak verecekti. daha ağzımı açamadan omzumdan çekip aldı beni içeri. ablam ağlıyor okula geç kaldım diye. tabi kimse bilmiyor izmir'i sel almış. annem "niye ablanı kaldırmadın sınavı varmış bugün ne olcak şimdi" dedi ben cevap veremeden de öyle bir tokat indirdi ki felek maşallah dedi. başladım ağlaya ağlaya anlatmaya. herkes balkona koştu. televizyon açıldı, çay demlendi. ahlar vahlar eşliğinde olaylar takip edildi. ben de yediğim osmanlı tokatının da etkisiyle salya sümük yatağa kapaklandım. deliksiz bir uyku çekip uyandığımda gece olmuştu.