Enteresan bir kitap olup çıktı bu roman. Tam diyorum bu iş oldu tak bir sürpriz çıkıyor ve gene olmuyor. Raskolnikov sıkıntı çıkarıyor. Hem polisiye hem psikolojik hem de aşk sarmalı var. Dramın değişik bir halini harmanlamış dostoyevski dayı.
Okuduğum kitapları genelde bir süre sonra unuturum. Çok eskiden okumuş olmama rağmen unutmadığım tek kitaptır. Çok sürükleyici ve çok güzel bir kitap. Okumayan varsa şiddetle tavsiye ederim.
An itibariyle okuduğum romandır. Raskalnikov sıkıntılı bir tip sanırım hırhızlık yapacak. Uyma şeytana raso adam ol komşun o senin. Bakalım neler olacak.
Suç işlemek isteyen insanoğluna kendini tatmin ettirdiği için de ekstradan sevilen kitap. Modern insanın suç işlemek isteyip de pasif yaşadığını biliyoruz.
dostoyevski tarafından kaleme alınan eser. Kronolojik bir izleme tabi tutulduğunda Öteki ve Yeraltından Notlar adlı yapıtları dostoyevski'nin insanı görmeye başladığı, daha anlamaya başladığına bir kanıya ulaşmamızı sağlar. Öteki ve Yeraltı kitaplarında karakteri ele alış biçimi Lacancı anlamda bir "Yarılma" haliyledir. Bu bölünüş neticesinde bir karakter değil de daha çok bir semptoma bakar gibiyiz. Okuyanlar hatırlayacaktır, Suç ve Ceza'nın sonlarına doğru "Raskolnikler"den bahsedilir. Raskolnikler Rus tarihinde görülen bir güruh ve ayrılıkçı bir gruptur. Dostoyevski Raskolnikof ismini "Bölünmüş" kelimesini bu anlamda tesadüfen verilmemiştir.
okuyalı bayağı bi oldu, çok güzel bir eser, adı üstünde klasik..
raskolnikov, kız kardeşi, raskolnikov un arkadaşı, o tefeci karı..
bi ara tekrar okumak lazım, iş bankasının iki ciltlik kutulu baskısı çok iyi gibi duruyor tam koleksiyonluk aynı zamanda.. şimdi de alırsam onu alıcam..
boş boş kitaplara para verip zaman ayıracağınıza klasik olarak nitelendirilen belli başlı 20-30 eseri mümkünse iş bankası yayınları, yapı kredi yayınları veya iletişim yayınlarının çıkarmış olduğu baskıları okuyun..
suç, toplumda bireyi, hayatı boyunca yapmış olduğu en kötü şeye indirgeyen bir kavramdır. ve günümüz toplumlarında suçunun bedelini ödemiş dahi olsa kişinin, bu indirgenmişlikten kaçabilmesi neredeyse artık imkansız. hayatı boyunca bununla yaşamak zorunda. oysa dünyanın henüz bu kadar küçük olmadığı geçmişteki toplumlarda bireyin ikinci bir şansı, kendine yeni bir hayat kurabilmesi kısmen de olsa mümkün olabiliyordu.
başlığa adını veren dostoyevski, gibi victor hugo'da da (sefiller) hakkınca sorgulanan bu iki kavram, hem batı hem de doğu düşünürlerince ve daha pek çok yazar ve edebi eserde de sorgulana gelmiş tarih boyunca. fakat hukukçuların aksine bu iki büyük edebi eserde ve yazarda da görürüz ki; birey yasadan kaçabilse dahi vicdanından kaçamıyor.
fakat bence bu iki kavram üzerine söylenmesi ve asla gözden kaçırılmaması gereken en ince nokta; bu indirgenmişliğin ve ötekileştirmenin günümüz toplumlarındaki süresizliği, gerek toplumda gerekse bireydeki vicdani boyutu tamamen ortadan kaldırıyor fikrimce. bırakın toplumu, ötekileştirilen bireyin kendisi dahi bu vicdani sorumluluk ile yüzleş(tiril)miyor.
suç, ceza kadar -ki en çok da-, ''vicdan'' kavramı ile birlikte düşünülmesi gereken bir kavram. ceza; hem birey hem de toplumun vicdanı ile yüzleşebildiği bir zemine oturtulmalıdır. aksi halde suçlunun, cezayı çekmesinin de, çekmemesinin de bir hükmü kalmaz çünkü.
velhasılıkelam dünya, birilerinin sürekli bizleri inandırmaya çalıştığı gibi, her geçen gün daha da kötü bir yere gitmiyordur belkide. -öyle ya işlenmemiş suç, çekilmemiş ceza kalmamıştır artık bu gök kubbe altında.- belki de bizler ''suçu ve ahlaki'' olmayanı gitgide daha fazla ötekileştiriyoruzdur sadece. ne kadar ötekileştiririrsek o kadar ''iyi ve ahlaklı'' hissediyoruzdur kendimizi çünkü.
kim bilir belki de, ötekileştirerek anlayamadıklarımız, bilemediklerimiz yüzünden dünya daha korkunç bir hal alıyordur? ejderhalarımızı kendi ellerimizle besliyoruzdur belki de.
bizleri derinden etkilemiş bir romandır. aslında roman diildir o...hayatın aynasıdır. hepimizin etrafı bu romandan çıkmış insanlarla doludur, üstad bunu görmüş ve satırlara geçirmiştir.
suç ve ceza´yı "kitap" ya da "roman" olarak görmeyiniz. onu okurken sakın "ben kitap okuyorum" demeyiniz. zira suç ve ceza´yı okurken kitap okumuyorsunuz. "hayatı yaşamayı öğreniyorsunuz !""...
almanca tercümesi çok çok iyidir- doğu almanya denilen konu yüzünden hem rusçayı hem almancayı ana dili olarak öğrenen insanlar yüzünden.
radion ve sonja...ne aşk be !!...radion...doğrudur, katildir, ama öldürdüğü kadın toplumun kanını sömüren bir kötülük timsalidir.
dostoyevski, eşine az rastlanır, büyük bir dehadır. bu yaşam iksirini okumadan ölen, bu dünyayı biraz daha az anlamış birisi olarak yaşamış ve ölmüştür.
hayır...o´nu okurken "ben kitap okuyorum" diye düşünmeyiniz. ben yaşamı öğreniyorum, diye düşününüz.
Orta okulda ardından lisede okumaya çalıştığım ama üniversitenin bitmesine 3 ay varken ancak bitirebildiğim roman.
Kitabı okumayanlar lütfen devamına bakmasınlar gidip okusunlar.
Raskolnikov , herkesin hayatında bir kez karşılaştığı umursamaz , kendinden başkasını düşünmeyen , duygusuz insanın biri bence.Hiç sevemedim.Bir gram merhamet duymadım ona karşı.
Etrafındaki herkes onun için endişelenip , önemsemesine rağmen hiçbiri umrunda olmadı. Düpedüz kötü bir karakter bence.
işlediği suçtan dolayı kendi içinde çatışma yaşayan bir karakteri ele alan, Bana göre Dostoyevski’nin en iyi eseri psikolojik bir romandır. hiçbir karakter gereksiz değildir. çoğu karakter raskolnikov’un içinden bir parçadır. sonya ve svidrigaylov raskolnikov’un kendi içindeki çatışmasının dışa vurumudur. sonya bütün olumsuzluklara rağmen kendi içinde temiz kalmayı başarabilen bir insanı temsil ederken svidrigaylov tam aksine zenginlik içinde nasıl kirli biri olunabileceğini gösterir insana.