daha 1830'larda yapmamız gereken şey arabistan ve yemen gibi yerleri kendi kaderlerine terkederek milli sınırlara çekilmek ve o sınırlar içinde endüstriyel kalkınmamıza odaklanmaktı.. ancak o zamanın türklerinde o akıl yoktu. bugünkülerde de yok..
en sonunda misak-ı milli'yi akıl edebildik ve 1800'lerin başında yapmamız gereken işi 1900'lerin başında yaparak arap topraklarını bıraktık.. bu son derece isabetli bir karardır..
bugün içinde mısır, suudi arabistan, lübnan, ırak, suriye olan bir osmanlı imparatorluğunda yaşasaydık duman olurduk.. istanbulda en az 10 milyon arap taşaklarını tarta tarta dolaşıyor olurdu.. belediye başkanımız ve milletvekillerimiz hep araplar olurdu...
yapılması gereken bir iş daha var: bir misak-ı milli daha ilan edip kürtlerle de aramıza bir sınır çekmek ve bu sayyede tamamen milli bir devlete dönüşmek.
10.06.2017 03:12 arbutus unedo
*****************************
çok güzel , isabetli bir yazı .....
suudlar asıl araplardır, diğer bölgelerin çoğu sonradan araplaşmıştır. bunlar baskı kurduğu milletleri kolayca asimile ederler. önce dini kullanırlar sonra o dinin içine kendi geleneklerini ve yobazlıklarını sokarlar. bugün afrika'da arap familyasına katılmış birçok ülke var. suudlar bilime ve fene asla önem vermez, yani buna ihtiyaç da duymaz. günümüzde paraları ile abd ordusundan(orta doğu'yu katleden ordu) korunma satın alırlar ve ellerindeki din ile diğer ülkelere yayılırlar. sonra o ülkeler eskisinden çok daha kötü bir hal alır ama suudlara hiçbir şey olmaz. işleri bitince paraları ile din kardeşlerine de yardım etmezler.
anlayacağınız böyle bir milletten kimseye hayır gelmez.
türk düşmanlığı yapan vahhabi itlerine hatırlatılması gereken gerçek.
bu suud itleri için yas ilan edenler de iyi okusunlar bu tarihi gerçeği.
bu suudlardan bize dost falan olmaz.
zira bunlar 200 seneden beri her fırsatta türk düşmanlığı yapmaktan geri kalmayan vahşilerdir.
her neyse.
19. yüzyılın başında osmanlıya ihanet eden suudlar, diriye emirliği adlı bir devlet kurarak osmanlı topraklarına tecavüz etmişlerdi.
1700'lü yılların ortasında kurulan bu ilk suudi devleti olan bu diriye emirliği 1800'de osmanlı topraklarına saldırılara başladı.
ırak ve suriye'deki vilayetlerimize saldırılarda bulundular.
şiiler için kutsal olan kerbela şehrini yağmaladılar.
daha sonra 1802'de mekke ve medine'ye saldırarak hicaz'ın da kontrolünü ele geçirdiler.
kutsal hicaz'ın elden çıkması ile birlikte nihayet osmanlı suudlara karşı harekete geçme kararı aldı.
padişah 2. mahmut hicaz'ı tekrar geri almak için mısır valisi kavalalı mehmet ali paşa'yı görevlendirdi.
mekke, medine ve cidde ancak 1813 yılında vahhabilerden geri alınabildi.
lakin vahhabi tehlikesi hala devam ediyordu.
bu sefer arabistan'ın içlerine harekat düzenlendi ve osmanlı ordusu necid bölgesine girerek 1817'de vahhabilerin başkenti diriyah'ı kuşattı, uzun süren kuşatmalardan sonra suudlar teslim oldu.
teslim olan suud ailesinin üyeleri ibrahim paşa tarafından istanbul'a gönderildi.
istanbul'a gönderilen suudlardan hanedan reisi emir abdullah bin suud(1. abdullah) başkent istanbul'da idam edildi.
başı kesilerek ibreti alem için "hain kellesi" olarak sergilendi.
bir süre sergilenen kelle daha sonra istanbul boğazına atılmak sureti ile yok edildi...
son suudi emirinin bu şekilde cezalandırılmasıyla ilk suudi devleti böylece tarihe karışmış oldu.
işte suudlar bu dedelerinin başına geleni hiçbir zaman unutmadılar.
her fırsatta türk düşmanlıklarını ortaya çıkardılar.