duygulandım bak yine. zaman 19 haziran 2011... yer istanbul maçka küçük çiftlik park. gece 1 de bandırma'dan yola çıkıp saat 7 civarında istanbul'a vardım. gözlerim yeni uyandığım ve lenslerimi taktığım için yanıyor. yanımda arkadaşım var o da balıkesirli. ama bandırma'ya gelmişti birlikte yola çıkmıştık. biletimiz sahne önüydü ama biz sahne önünün de en önünde olmak istediğimiz için sabahtan istanbul'a varacak şekilde yolculuğumuzu ayarlamıştık. istanbul'u bilmiyorduk ama haritadan filan planlamıştık nereye gideceğimizi. sabah 8 de konser alanını bulmaya çalışıyoruz. çok da zor olmadı siyah t-shirt lü insan topluluğunu görünce doğru yerin orası olduğunu anladık. ve sıraya girdik. yok beklenecek gibi değil. kapılar 12.30 da açılacak. gezelim, tuvalete filan gireriz dedik çünkü biliyoruz ki içerisi çok kalabalık olacak. olduğumuz yerden ayrılamayacağız. taksim'e filan gidip gezdik. demirören alışveriş merkezinin tuvaletlerini kullandık filan. 11.45 gibi orda olacak şekilde kararlaştırdık ve 11.45 te konser alanındaydık, suyumuzu aldık. içeri yiyecek içecek sokmak yasak. saat oldu 1 biz hala bekliyoruz. 17000 kişi sırada "aç, aç, aç!" diye bağırıyor. tabi biz geç geldiğimiz için son sıralara doğru kalmıştık. saat 2 gibi biz içeri girebildik. hava çok sıcak. yaklaşık 30 derece. güneşte hissedilen 35 filan vardır. bir de o konser alanındaki 17000 insan güneş enerjisi sistemlerindeki soğurucular gibi hepsi siyah giymiş. yanıyoruz. ben arkadaşıma soruyorum nasıl dayanıcaz diye. en sonunda kararlaştırıyoruz sırayla gidip su alıcaz. ama nasıl kalabalık ortalık. bu arada konser başlamıştı ve mastadon kıçını yırtarcasına böğürüyordu. konser heyecanına ilk şarkısını insanlar beğendi ama sonraki şarkıda kolunu kaldırıp metalci işareti yapan insan bulmak çok zordu. mastodon bitti, kimse memnun kalmadı, zaten mastodon da sadece teşekkür edip sahneden ayrıldı. hani diyordum ya iğne atsan düşmez diye. mastodon bateristi bagetini fırlattı ve önümdeki elemanlara baget yüksekten geldi, ellerinden kaçtı ve bana geldi. nasıl bir şanstır bilmem ama o an piyango vurmuş gibi hissettim. herkes elimdeki bagete bakıyordu ve bakabilir miyim diyordu. ben de veriyordum çünkü benim için çok büyük bir önemi yoktu. bagete bişi olmadı sonunda bakıp geri verdiler. ve biz öğrendik ki gruplar arasında 45 dk aralık varmış. toplam 5 grup çıkacaktı o gün. ve her grup yaklaşık 1 saat sahnede kalıyordu. o zaman gece 11-12 civarında konser tamamlanmış olacaktı. gerçekten bir insanın orada sahne önünde sıkış tepiş şekilde o saate kadar dayanması imkansızdı. mastodondan sonra in flames çıktı. o zamanlar in flames dinlemiyordum ama sahneye çıkınca müzikleri ve hareketlilikleriyle takdirimi aldılar. gerçekten güzeldi. dedim kendime "işte şimdi konser başlıyor" diye. in flames bitince arkadaşım ben su filan almaya gidiyorum dedi. "tamam" dedim "bana da al". gitti ve ancak 1 saat sonra gelebildi zaten. suyu alınca zaten zombi gibi olmuştum. hemen bitirdim suyu.(1.5 su bardağı filandı). in flames ten sonra alice cooper çıktı. müzik tarzımdan olsa gerek gerçekten sıkıcı geldi ve metal konserinde esneyen nadir kişilerden olmuştum o an. ama kalabalık alice cooper ı gerçekten sevmişti. bense bitmesine dua ediyordum. tabi sahne şovları iyiydi hakkını yememek lazım. alice cooper bittikten sonra slipknot çıktı ve ben slipknot ı severdim. oks ye hazırlanırken bi ara sadece slipknot dinlerdim ve gerçekten iyilerdi. gruptaki elemanlardan biri sahneden inip konser alanının vip bölümüne çıktı ve 3-3.5 metre yükseklikteydi. oradan seyircilerin üstüne atladı. slipknot da bitti. ve artık yıllardır hayalini kurduğum iron maidena sadece 1 saat vardı. arkadaşlarıma ve aileme 3-4 yıl önce iron maiden gelsin türkiye'ye ne pahasına olursa olsun konsere gideceğim diyordum. hatta dance of death çalarken maiden gelsin bu şarkıyı çalsın yemin ederim ağlarım demiştim. ve maiden geliyordu. maiden ı dinleyip sevdiğimden beri her akşam yatmadan önce türkiye'ye gelsinler diye dua ediyordum. ama sadece gelsinler diye dua ediyordum. gelip konser vermeleri benim için yeterliydi. her türlü gidecektim çünkü. ve maiden... introlarındaki kırmızı ışıklar çıkmaya başladı. daha ortada canlı bir müzik yoktu. ama ben maiden psikolojisine girmiştim bir kere ve o konser alanındaki stresin de etkisiyle hıçkırıklı bir şekilde ağlamaya başladım. evet, mutluluktan ilk defa ağlıyorum hayatımda. ve maiden sahneye çıktığında öyle bir his yaşadım anlatamam. gerçekten anlatamam.
bu linki vereyim ama o an orada bulunmak bunun milyon katını yaşatıyordu bana. ben ilk 3 şarkı boyunca aralıklarla ağlıyordum. arkadaşım kopmuş bir şekilde hoplayıp zıplarken omzuma dokundu ve "neden zıplamıyorsun?" dedi. hiçbişi demedim. ve 5. şarkı o bahsettiğim şarkı dance of death... maiden ı ilk o şarkıyla tanımıştım. yoğun duygu yüklemiştim o şarkıya. artık sadece hıçkırıyordum. gözyaşı diye bir şey yoktu. nedenini düşündüm. aynı zamanda terleyemiyordum da. üzerimdeki nemlilik yanımdaki insanların teriydi. evet... o zaman anlamıştım susuzluktan ağlayamamanın ne olduğunu... okumayacağınızı bilsem de içimden geldi.