içinde ırmaklar çağlarken susan, susmak zorunda kalan, karşısında onu anlayabilecek birisi olmadigi için susmayi tercih edenler icin susmak: gözde diken ve boğazda kemik olması durumudur.
nitekim son 25 yılı susmak zorunda kalarak geciren hz ali de boyle söylemiştir ölüm döşeğinde.
gozumde diken bogazimda kemik oldu sustum, allaha sukurler olsun kurtuluyorum
karşısındakini kırmamak için susar haklı olduğu için susar haksız olduğu için susar anlatmaktan yorulduğu için susar anlaşılamamaktan korktuğu için susar... susar da susar insan.. susmaya bahane olsun yeter ki...
Karşındakine bazen verilebilecek en güzel cevap olsa da Bazen susmak iyi değil.
Bir kaç dakika önce denk geldiğim bir olay;
Kendisinden yaşça küçük bir çocuk saygısından susup cevap vermemesini anlamayan bir kadının herkesin önünde o çocuğu aşağılamasına tanık oldum.
Ne hakla ya karşındaki insan susuyorsa büyüksün diye susuyor ve sen kendinde ona beyinsiz vb cümleler sarf etme yetkisini kendinde bulabiliyorsun.
Burdaki sorun sustuğunuz kişinin gerçekten bunu anlayabilmesi.
Saygıdan susuyorsanız eğer sizin saygınızı hakedecek insanlar karşısında susmalısınız...
sadece filmlerden değil, gerçek hayatta da , aslında kendinizinde haksız olduğunuzu bilip, susan kişinin de bunu bildiği için, susma hakkını kullanarak çıldırttığı durum. bağır küfür et , kır dök ama bir şey söyle denilmesinin çaresizliği buradan gelir. özellikle kadınlar bu susma olayını iyi yapıyorlar galiba. erkek arkadaşlara tavsiye; eğer bir kadın karşısında haksız iseniz, o kadın susarak sizi çok fena gıcık ediyor bunu biliyorum. swf. burada yapılması gereken üstelememek. hani biraz zaman geçtikten sonra, kadına, sevgilinize karınıza işte, bir savunma kelimesi sarf ettiğinizde, kısa da olsa bir cevap verdiyse gerisi için bir hayli umut vardır. swf. tabii iyice bok etmemek kaydıyla.
meyveleri ancak; hangi konuda ve hangi durumda etkin bir biçimde kullanılacağına karar kılındıktan ve başarıyla uygulandıktan sonra toplanılan, hayatın orijininde bulunan en temel hak ve eylemlerden biri. susmak; bazen sinir bozucu, bazen kurtarıcı ve bazen de belirleyici roller üstlenir, en etkili olan biçimi ise, korelasyona sahip olduğu "vakıf olunmayan konularda" uyguladığında ortaya çıkmaktadır.
kişi "susmak" eylemini gerçekleştirmek için de bir olgunluğa sahip olmalıdır, çünkü her fırsatta susmak pek çok mahrumiyeti beraberinde getirir. oysa kişi, konuşması gerektiği anda suskunluğunu bozmalı ve kendi zihin süzgecinden geçirdiği düşüncelerini açığa vurmalıdır. özellikle ikili ilişkilerde kendisine atfedilen söylemleri mental olgunluğuyla tarttıktan sonra, dil aracılığıyla dışa vurmasa bile, ilerleyen zamanlarda önüne çıkabilecek benzer problemlere ya da olaylara dair bir çözüm provası olması gayretiyle bu düşüncelerini iyice irdelemelidir. dolayısıyla denilebilir ki; susmak, düşünmek eyleminin aktif rol alması adına en etkili olabilecek davranışlardan biridir.
kişi en çok, kendi içerisinde çeliştiği durumların üstesinden gelmek istediğinde suskunluğa sarılır. oysa bu sadece basit bir suskunluktan öte geçerek mevcut sorunları ertelemek eylemi ile harmanlanır. bu, kendim adına "yararsız" olarak nitelendirdiğim bir olaydır zira kendi zihnimizde bulunduracağımız her "ertelenmiş" düşünce, zihnimizin berraklığına bir buğulanma etkisi yansıtır bu da bazen bizlere dalgınlık olarak dönebilir ya da düşünceleri "koyu bir kıvama getirerek akışkanlığını engeller."
bana göre susmak; düşünmek ve öğrenmek ile bir korelasyona sahip olmalıdır, hayatın önümüze koyacağı o "rastgele" olgular adına suskunluğumuzu bozup bozmayacağımızı ise tecrübelerimiz ve zihnimizin pratik halleri belirler. dolayısıyla, pratiğine güvendiğiniz bir zihne sahip olduğunuzu hissettiğiniz anda, kurduğunuz diyaloglarda ilk aklınıza geleni söyleyerek "suskunluğunuza" abartmamak kaydıyla ufak latifeler yapabilirsiniz*
yukarıda da bahsettiğim üzere, aslında "susmak" eylemini ortadan kaldırmak adına yapacağımız girişimlerin, düşünce ve öğrenme destekli olması elzemdir, zira bu ikisi olmadan "bilmemek" kavramının da üstesinden gelmemiz mümkün değildir, dolayısıyla bilmediğimiz konularda konuşmak zaten pek anlamlı bir vaziyete bürünmeyecektir.
naziler önce komünistler için geldiler, bir şey demedim çünkü komünist değildim.
sonra yahudiler için geldiler ve bir şey demedim çünkü yahudi değildim.
sonra sendikacılar için geldiler ve bir şey demedim çünkü sendikacı değildim.
sonra katolikler için geldiler ve bir şey demedim çünkü katolik değildim.
ve sonra benim için geldiklerinde ise çevremde benim için bir şeyler diyecek kimse kalmamıştı.
gündelik hayatta insanları dinlerken onları onaylıyormuş gibisinden kafa sallıyorum, gülümsüyorum. içimdense yav he he siktir git diyorum. şimdiye kadar başarıyla kandırabildim insanları. biri de çıkıp da gerçekten ne düşündüğümü sormadı. gerçekten bana değer verdiğini ve söyleyeceklerimi 'gerçekten' dinlemek istediğini belli etmedi. benim onlara yaptığım gibi yalandan davrandı hepsi. bu böyledir ne yazık ki. herkesin birbirine olan tavrı bu. aslında kimseden de bana ayrıcalık göstermesini beklemem, sadece 1 kişi hariç. öyle biri de henüz hayatıma girmedi. o yüzden susmaya devam.
suskunluğumla övünürüm ama kimi zaman da kendime kızarım. haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan gibidir sözü gelir aklıma. off, bu dünyada ne yapsa olmuyor insan. bir davranış biçimi kötüyse onun tam tersini uygulamak da kötü. ille orta yolu bulacağız dimi? bu orta yollar da çok zor ve sıkıcı oluyor ama yapacak bir şey yok.
karşımdakinin anlatsam da anlamayacağını fark ettiğim anda yaptığımdır. ne anlatıp nefesimi tüketeceğim.
bir de sevdiklerim için yaptığımdır, haklı olsam bile.
Bazen olur ya..
Bazen..
Düşünceleri kelimelere dökmek için sanki yüreğinizi elinize almanız gerekir.
Bir şey anlatırken telefonda veya yüz yüze birden uzun bir zaman dilimi havada gittikçe büyür.
Siz sustuğunuzda bile sizi anlayan biri varsa eğer,
O susuşların ardındaki acıları gören
Yorgunlukları gören..
Sizinle susmayı sizden daha çok seven biri varsa eğer
Onu kaybetmeyin.
Çünkü susuşlarınızı kaybedince, dolmayan boşluklar ediniyorunuz onun yerine.