hayatın öyle çok büyük bi anlamı yok. "aşktan" ibaret yalnızca...herkese göre değişebilir tabii
ama tanımı aşkın. aşığım diyorsanız aşıksınızdır. "aşk" kelime olarak tükendiğinden şöyle
söyleyebiliriz ama; 'eğer tuttuğunuz takımın kazanıp kazanmaması, iddaa da çocuğu koyup
koyamamanız, etrafta ne yaşanıyorsa işte size daha önce ilgilendiren, "o" hayatınıza girdikten
sonra bunların hiç biri kötü ya da iyi herhangi bi etki yaratmıyorsa, her şey onunla anlamlı ya da
anlamsız oluyorsa, böyle bi şeydir işte "aşk".' hayat tek bi kişiden oluşmuştur. 15 saniye önce
dipteyken sıcak bi telefonla zirveye çıkabilirsiniz. her şeyin sadece bi insana bağlı olması, sizi
normalde çok sevindiren bi şeyin onunla aranız kötüyken herhangi bi etki yaratmaması, evet
insanı zayıf, ezik hissettirir, kontrolün elinden gittiğini, ama yine de heyecan verici bi şeydir bu.
tek gerçek "aşk" hayatta. o varsa başka hiç bi şey olmuyor çünkü. o yüzden insanlar zaten
sürekli aşık olamıyor. yoksa dünya dönmez. herkes uçmuş gibi gezer etrafta. insanlar aşık
olamadıkları zamanlarda kanserin tedavisini buluyor, bi şirketin bilançosunu çıkarıyorlar, sözlük kodu yazıyorlar, okuyorlar, proje çiziyorlar, simit satıyorlar, yaşıyorlar işte, para kazanıp vakit
geçiriyorlar işte bi dahaki aşklarına kadar.
aşk mıydı? olabilir. huzursuzduk çünkü hep. bi türlü mutlu olamıyorduk. en güzel anın ardından
bile bi tatsızlık oluyordu. adı konamayan. çok hoş bi gün geçirmişiz, ayrılık zamanı, kötü bi şey
de olmamış, ayrılıyoruz, ama ikimizin de hissedip ne olduğunu bilmediği garip bi huzursuzluk
oluyor aramızda. ikimiz de suçu birbirimize atıyoruz, "neye bozuldun, ne oldu yine,
söylemeyeceğin di mi?". ikimiz de birbirimizden medet umuyoruz acaba o biliyor mudur ne
olduğunu diye. yok bi bişey ya diyoruz. ama var.
ayrıldık 1 sene önce. kestirip attık, haber almamıştım hiç, iki hafta öncesine kadar. evleneceğini duydum. tuhaf geldi. bana iyi zamanlarımızda, "büyük insan" diye bi şarkı dinletmişti, pek dikkat etmemiştim o zaman, böyle şeylere dikkat etmem zaten. bu ara duyunca "ya ben bunu nereden hatırlıyorum" dedim, geldi aklıma, "bi gün senden uzak kalırsam, ayrılırsak filan, bu şarkıyı hatırla" filan demişti bana, tam bu değil ama, böyle bi şey, o da geldi aklıma.
beşiktaş evlendirme dairesine kerem'i yolladım. beni tanırlardı. insanın hayatında bi arkadaşı
olması yeterli, kendisi için her şeyi yapabileceğini bildiği bi arkadaşı. daha fazlası salaklık. biraz
içti tabii. öyle gönderdim. gönderdiğim cd'i çalacaktı sadece. gelin odasından çıkıp memurun
yanına oturana kadar.
bundan sonrasını o anlattı. gitmiş bulmuş adamı. fazla zorlanmamış. requiem for a dream'in
müziği hazırmış çalmak için. anlatmış. gelin mi damat mı hangisinin dediyse artık, çok yakın
arkadaşıymış, ondan bu şarkıyı istemişler, problem yaratır mıymış? ne problemi yahu iyi de olur sıkıldık hep aynı şarkı demiş adam, kısacası çok kolay olmuş.
odadan çıkar çıkmaz kalakaldı. ben, o heyecandan müzikte fark etmez diye düşünmüştüm, sözler girmeden imkanı yok anlamaz, sözler girse de anlamayabilir demiştim hatta, ama o durdu kaldı. at, savur at sevdayı bir yere fırlat bitti sayıp acıyı kaldır öyle at
sor, herkese sor acılar unutuluyor ağlayınca gözlerinden silinmiyor, buraya kadar başı eğikti
hatta. damat bi şey oldu sandı, heyecanlandı filan, şarkı garip görünse de neden çaldığı pek dikkat çekmedi. kimse, ya da kimse demeyim de, fark edilebilecek biçimde kimse kıllanmadı. ilk başta tabii.
toparlandı sonra. başı kalktı havaya. sağa sola bakıyordu hatta. birini arıyordu. adımları yavaştı.
kerem şey demiş, "memur konuşana kadar şarkı çalsın". oturdular. birazdan soru sorulacak.
"yanımdaydın canımdaydın" kısmında yaş gördüm ben, duvağın altından epey bi yaş, "susma nasıl yaşar böyle insan" duyduğumda ayağa kalkıp koşmaya mı başladı yoksa kes işareti yapıp nikah merasimine mi geçildi, hatırlamıyorum. ama güzeldi. burada kanadı en çok. tereddüt gördüm ben. çok büyük bi tereddüt. ben olmadan yaşarsın elbet. ama ne kadar güzel bi sabaha uyanırsan uyan, şöyle düşüneceksin, "evet, mükemmel bi sabah, her şey çok güzel, ama o olsaydı daha da güzel olurdu." evet, evet, tekrarlıyorum, her sabah, hayatında ben olsaydım, bunun çok
daha iyi bi sabah olacağını bilerek uyanacaksın.