zEYNEP aLASYA'NIN albümünE DE ADINI VERDiĞi ŞARKISI.
isimsiz olsun mu bu
ne Aşık ne dost ne sevgili
yakında ol sadece
ne sen benim, ne ben senin
seni sarsam yanar yürek kendi aleviyle
hadi kovsam ağlar durur sen diye diye
suskun bu koca yürek
suskun bekleyecek
suskun onca resim
onca anı bu şehir suskun
ya sen, ya da sensizlikle nasıl konuşsun
isimsiz olsun mu bu
ne Aşık ne dost ne sevgili
yakında ol sadece
ne sen benim ne ben senin
seni sarsam yanar yürek kendi aleviyle
hadi kovsam ağlar durur sen diye diye
suskun bu koca yürek
suskun bekleyecek
suskun onca resim
onca anı bu şehir suskun
suskun suskun
suskun onca resim
onca anı bu şehir suskun
ya sen, ya da sensizlikle nasıl konuşsun
"sus, kimseler duymasın,
duymasın, ölürüm ha.
aymışam yarı gece,
seni bulmuşam sonra.
seni, kaburgamın altın parçası.
seni, dişlerinde elma kokusu.
bir daha hangi ana doğurur bizi?"
sus, kimseler duymasın.
duymasın, ölürüm ha...
aydım yarı gecede yeşil bir yağmur sonra,
yağıyor yeşil
en uzak, o adsız ve kmselersiz,
o yitik yıldızda duyuyor musun?
bir stradivarius inler kendi kendine,
yayı, reçinesi, köprüsü yeşil
önce bendim diyor ve sonra benim.
ölümsüz, güzel ve çetin.
ezgisidir dolaşan bütün evreni,
bilinen, bilinmeyen ıssızlıkları.
canımı, tüylerimi sarmada şimdi
kendi rüzgarıyla vurgun,
sarıyor yeşil
rüya, bütün çektiğimiz.
rüya kahrım, rüya zindan
nasıl da yılları buldu,
bir mısra boyu maceram
bilmezler nasıl aradık birbirimizi,
bilmezler nasıl sevdik, iki yitik hasret, iki parça can.
çatladı yüreği çakmaktaşının,
ağıyor gök kuşaklarının serinliğinde
çağlardır boğulmuş bir su,
ağlıyor yeşil
yivlerinde yeşil güller fışkırmış, susmuş bütün namlular. susmuş dağ, susmuş deniz.
dünya mışıl mışıl,
uykular derin.
yılan su getirir yavru serçeye,
kısır kadın, maviş bir kız doğurmuş,
memeleri bereketli ve serin
sağıyor yeşil
aydın yarı gecede,
neron, çocuk kitaplarında çirkin bir surat,
ve sezarsa, bir ad yıkıntılarda.
ama hançer taşı sanki,
koca kartaca.
hani, kibrit suyu vermişlerdi üstüne,
bak nasıl alıyor yiğit
binlerce yıl da sonra
alıyor yeşil
vurur dağın doruğundan
atmacanın çalkara,
yalın gölgesi
kuş vurmaz, tavşan almaz
ama aç, azgın
köpek balıklarıydı parçaladığı
bak, tiber saygılı, suskun
bak nilüfer dizisi zinciri
bunlar bukağısı, kolbağlarıdır.
cihanın ilk umudu, ilk sevgilisi
ve ilk gerillası spartacus'un susuyor yeşil
sus, kimseler duymasın.
duymasın, ölürüm ha
aymışam yarı gece,
seni bulmuşam sonra
seni, kaburgamın altın parçası
seni, dişlerinde elma kokusu,
bir daha hangi ana doğurur bizi?
ruhum...
mısra çekiyorum, haberin olsun
çarşıların en küçük meyhanesi bu,
saçları yüzümde kardeş, çocuksu
derimizin altında o ölüm namussuzu
ve ahmed'in işi ilk reasgidiyor
ilktir dost elinin hançersizliği,
ağlıyor yeşil
orjinalde bir ahmed arif şiiri olan ve pek çok ahmed arif şiiri gibi bestelenmiş, şarkı olmuş ve bestelenen pek çok ahmed arif şiiri gibi ahmet kaya yarafından seslendirilmiştir.
bilmezler, nasıl aradık birbirimizi
bilmezler, nasıl sevdik birbirimizi
iki yitik hasret
iki parça can
sus, kimseler duymasın
duymasın, ölürem ha
aymışam, yarı gecede
seni bulmuşam sonra
yağar bir yağmur sonra yağıyor, yeşil yeşil...
Sus, kimseler duymasın.
Duymasın ölürüm ha.
Aydım yarı gecede
Yeşil bir yağmur sonra...
Yağıyor yeşil.
En uzak, o adsız ve kimselersiz,
O yitik yıldızda duyuyor musun?
Bir stradivarius inler kendi kendine,
Yayı, reçinesi, köprüsü yeşil.
Önce bendim diyor ve sonra benim...
Ölümsüz, güzel ve çetin.
Ezgisidir dolaşan bütün evreni,
Bilinen, bilinmeyen ıssızlıkları.
Canımı, tüylerimi sarmada şimdi
Kendi rüzgarıyla vurgun...
Sarıyor yeşil.
Rüya, bütün çektigimiz.
Rüya kahrım, rüya zindan.
Nasıl da yılları buldu,
Bir mısra boyu maceram...
Bilmezler nasıl aradık birbirimizi,
Bilmezler nasıl sevdik,
iki yitik hasret,
iki parça can.
Çatladı yüreği çakmaktaşının,
Ağıyor gök kuşaklarının serinliğinde
Çağlardır boğulmuş bir su...
Ağıyor yeşil.
Yivlerinde yeşil güller fışkırmış,
Susmuş bütün namlular...
Susmuş dağ,
Susmuş deniz.
Dünya mışıl-mışıl,
Uykular derin,
Yılan su getirir yavru serçeye,
Kısır kadin, maviş bir kız doğurmuş,
Memeleri bereketli ve serin...
Sağıyor yeşil.
Aydım yarı gecede,
Neron, çocuk kitaplarında çirkin bir surat,
Ve Sezarsa, bir ad, yıkıntılarda.
Ama hançer taşı sanki
Koca Kartaca!
Hani, kibrit suyu vermişlerdi üstüne
Bak nasıl alıyor, yigit,
Binlerce yıl da sonra
Alıyor yesil.
Vurur dağın doruğundan
Atmacamın çalkara,
Yalın gölgesi.
Kuş vurmaz, tavşan almaz,
Ama aç, azgın
Köpek balıklarıydı parçaladığı
Bak, Tiber saygılı, suskun.
Bak nilüfer dizisi zinciri.
Bunlar bukağısı, kolbağlarıdır,
Cihanın ilk umudu, ilk sevgilisi,
Ve ilk gerillası Spartakus'un.
Susuyor yeşil.
Sus, kimseler duymasın,
Duymasın, ölürüm ha.
Aymışam yarı gece,
Seni bulmuşam sonra.
Seni, kaburgamın altın parçası.
Seni, dişlerinde elma kokusu.
Bir daha hangi ana doğurur bizi?
Ruhum...
Mısra çekiyorum, haberin olsun.
Çarşılarin en küçük meyhanesi bu,
Saçları yüzümde kardeş, çocuksu.
Derimizin altında o olüm namussuzu...
Ve Ahmedin işi ilk rasgidiyor.
ilktir dost elinin hançersizliği...
Ağlıyor yeşil.
ahmet arif'in kalbimizde yara açtığı şiiridir. ahmet kaya, sesi ve notaları ile bu yaraya tuz serper.
"rüya bütün çektiğimiz, rüya kahrım rüya zindan"
gerçekten de her şey uykudan uyanır gibi bitecek mi? geride kalanları bir kabus görmenin verdiği vehimle gülerek sırtımızdan atabilecek miyiz?
"nasıl da yılları buldu bir mısra boyu maceram"
hep aynı şeyleri dönüp dolaşıp yaşayan insanın küçücük kaderi bir taraftan nasıl upuzun gelir? yürürken farkında olmadığımız yollar arkaya bakınca nasıl da uzar gider?
"bilmezler nasıl sevdik birbirimizi, bilmezler nasıl aradık"
insan neden karşındaki kişiyi tam buldum derken elinden kaçırır, suyun mermerden akıp gitmesi gibi?
bu sorulara en güzeli susmak. suskun olmak. sessizliğin bir büyüsü var. ve umarım çok uzak bir yerde elden kaçanların bir telafisi vardır.
Bazı zamanlar yeterli cevap olan bazı zamanlar için ise cevap için yetmeyen eylemdir susmak. Bazen asaletten bazen bilgisizlikten kaynaklanır. ama en iyi konuşarak kendinizi ifade edebilirsiniz.
bir şiir beni ancak bu kadar iyi tarif edebilir diye düşünüyorum. ahmed arif'in insanın yüreğine nasıl dokunacağını bildiğinin çok iyi bir örneği. şiir müthiş imgelerle dolu. ayrıca ahmet kaya bu şiiri besteleyip çok güzel yorumlamıştır.
Rüya, bütün çektigimiz.
rüya kahrım, rüya zindan.
Nasıl da yılları buldu,
bir mısra boyu maceram...
Bir dizide bir rol vardı adam hiç konuşmazdı. Sadece gelir giderdi. Herkesin merak ederdi o adam neden susmuş. Ozaman biraz saçma bulmuştum o karakteri ama şimdi anlıyorum. Bazen insan hiç konuşmak istemiyor. Çünkü birşey olmayacağını biliyor.
öyle güzel öyle samimi öyle dobra bir şiirdir ki sanırım bu kadar yürekten olanı yazılmamıştır.
"Bilmezler nasıl aradık birbirimizi
bilmezler nasıl sevdik...
iki yitik hasret, iki parça can.
sus! kimseler duymasın.
duymasın, ölürem ha!
aymışam yarı gecede,
seni bulmuşam sonra."