bizim nesli büyüten ama belki de büyütemeyen, hep çocuk kalacak bi tarafımızı uyandırıp bırakan süper program. Hala kızıma netten açıp ingilizce falan demem izletirim, o da ingilizce falan demez güler.
ben de dahil olmak üzere, bir neslin çocukluğunun çok önemli bir parçasını teşkil etmekte olan eski televizyon programı. edi'siyle, büdü'süyle, minik kuşuyla, kurabiye canavarıyla, tahsin amcası'yla tam bir ekran klasiği. hala jeneriğini ve müziğini bir yerlerde görüp, duysam boğazım düğümlenir, biraz hüzünlenirim nedense.
muppet show u olan, minik kuşu-kurabiye canavarını-kermiti-öğrendiğini çaktırmadan sana bir şeyler öğreten ögeleri içinde barındıran öğle kuşağı trt programıdır.
gün güneşli insanlar neşeli diye başlayan bir de jenerik müziği vardı.
pokemonların, çocukların uçabileceklerini zannedip balkonlardan atlamalarına neden olmadığı, bakuganların yutulup boğaza takılmadığı zamanlarda TRT ekranlarında yayınlanan çocuk programıydı. oturup adam gibi seyrederdik, pokemon olup uçmaya niyetlenmezdik.
gez düyayı
açılır her kapı
işte susam sokağııııı... dırıt dııt dıdıt diye de bir şarkısı vardı.
çocukluğumun programı. şimdilerde izleyince ne malakmışım bu izlenir mi lan diyorum kendime.
güzeldi demek unutamamışım aklıma geldi. doğaldı. pazarlama içermiyordu. sağda solda susam sokağı oyuncakları satılmıyordu. içtendi. doğruları anlatıyordu. güldürüyordu. kahramanları dünyayı ele geçirmeye çalışmıyorlardı. en hırçın karakter kurabiye canavarı idi. özledim. bir de tabiki edi ve büdü. ses tonları hala aklımda ve hala gülüyorum.
--spoiler--
yağmur var
çok sevdiğim rüzgar da
bugün pazar
daha uyanmadı komşular
damların üzerinde kuşlar
daha rahatlar
radyolarda eski şarkılar çalıyorlar bu saatlerde
gönül penceresinden ansızın bakıp geçenlere doğru
yağmur da var
çok sevdiğim rüzgar da
daha uyanmadı komşular
bugün pazar
ve ben seni çok özledim
dışarı çıkmak istiyor canım
tek başına haytalık etmek
islanmak pazar sabahında yağmurda
boş caddelerde dolaşmak
vitrinlerine bakmak mağazaların
sinemaların afişlerine
sokakların isimlerine
telefon kulübelerinde uyuyan çocuklara
bir merhaba demek sessizce
sahilde martılara simit atmak
otobüslerin ilk seferlerine binmek
gitmek istiyor canım
hayatın gittiği yere
ıslık çalıp şarkılar uydurmak kendi kendine
fırından taze ekmek alıp
buğusunu çekmek içine
ve ben seni çok özledim
tam böyle bir şey
çiçeğe su yürümesi
bebeğin ağlaması
toprağın uyanması
yağmurun yağması
ateşin sıcağı
bu pazar sabahı
tam böyle bir şey
bir sabahçı kahvesine uğramak
bir bardak çay
taze dem kokusu
hayatın atardamarlarında dolaşmak
bölmeden şehrin uykusunu
bir şiir yazmak
pazar bulmacasının boş karelerine
şiirde tam da bunu anlatmak delice
tam böyle bir şey
hesapsız gölgesiz bedelsiz kimsesiz
bir şiir yazmak
bir bardak çay içmek
sokaklarda gezmek
yağmurda ıslanmak
ve ben seni çok özledim
--spoiler--