--spoiler--
ben banu özçelik... tam 12 gündür bekliyorum... izmir'de suriyeli mültecilerin saldırısına uğradım! suçlular kim, nerede???
30 eylül sabahı bodrum'dan izmir'e gelirken bindiğim servis aracında suriye uyruklu beş kişi tarafından saldırıya uğradım! daha önce yolcu otobüsünde karşılaştığım bu suriyeli grupla, aynı servis aracına bindik. serviste oturduğum koltuğun önümdeki ve yanımdaki koltuklar boştu. benden sonra otobüse binen bu şahıslardan orta yaşlı olanı benim omzumu dürterek, arapça bir şeyler söyledi ve el işaretinden anladığım kadarıyla benden ön tarafa geçmemi istedi. iletişim kurabilmek için türkçe ya da ingilizce bilip bilmediklerini sordum. ve hiç bir şekilde beni dinlemediklerini görünce el işaretiyle kendilerinin boş koltuklara geçebileceklerini ve kalkmayacağımı söyledim. fakat adam devamlı omzuma dokunup arapça bağırarak yerimden kalkmam için diretti. bana dokunmaması gerektiğini birkaç kez türkçe ve ingilizce tekrar etmeme rağmen davranışına devam etti. daha sonra yanındaki kadınlar ve diğer adam da bana arapça bağırarak parmaklarını yukarı doğru göstererek allah allah! diye bağırmaya başladılar. araya giren servis görevlisi onları boş koltuklara oturttu. arkamda, ayakta duran adam boş yer olmasına rağmen oturmadı. diğerleri oturdukları andan itibaren beni el işaretleri yaparak tehdit etmeye, "allah allah!" diye bağırarak parmaklarını devamlı bana doğru sallayıp, hep birlikte boyunlarına götürüp yatay şekilde bir işaret yaptılar. artık iyice sinirim bozulduğundan ben de ingilizce bu ne ya! nedir bunun anlamı? ne allah'ı ??? bu ne demek?" gibi sorular sordum. suriyeli gruptaki kadınlardan biri bana türkçe hayvan dedi. türkçe bir kelime duymanın şaşkınlığı içinde, bu insanların gözlerindeki şiddeti fark ettim. o an, aniden tırmanan bu gerginlik içinde, bana devamlı allah allah diye bağıran, hep birden, tek bir komutla senkronize tehdit hareketlerini tekrarlayan bu insanların saldırganlığını algıladım. bu şaşkınlık içinde bir yandan onlara ne yapmaya çalıştıklarını ve neden böyle bağırdıklarını sormaya devam ederken, gruptaki diğer adam bana dönüp sus! diye bağırdı. ben de bunun imkansız olduğunu, çünkü şeriatla yöneltilen bir ülkede değil, demokratik bir ülkede yaşadığımızı söyledim... servis şoförü ve diğer yolcular, bu beş kişinin bana karşı sözle ve elleriyle yaptıkları tehdit işaretlerine hiç bir şekilde müdahale etmeden, ağızları açık izlediler. bu grup, yaklaşık olarak 20 dakikalık yol boyunca bu saldırıları zaman zaman polis kelimesini de kullanarak, elleriyle kelepçelenme hareketi yapıp, parmaklarıyla beni göstererek bağırmaya devam ettiler. ben yok artık derken, yanımdaki hanım yavaşça kulağıma eğilip bak kızım bunlar seni öldürecekler, onlara bakma" deyince, dönüp kim kimi öldürecek, burası dağ başı mı? sen, ben susarsak kim hakkımızı koruyacak? görmüyor musunuz, her şey bu yüzden başımıza geliyor." dedim.
yanımdaki hanımla aramızda geçen sohbet devam ederken suriyeli grubun sözlü işaretli bağırışları hala devam ediyordu. bu sırada servis ilk durak olan basmane bölgesinde, tam da çevik kuvvet otosunun önünde durdu. suriyeli grup, servisin durmasıyla bana bakarak hep bir ağızdan bir şeyler söylediler. benim ne oluyor dememe kalmadan, içlerinden biri üzerime eğilerek suratıma balgamlı bir şekilde tükürdü. ben savunma refleksiyle ellerimi yukarı kaldırıp korunmaya çalışırken, yanımda duran adam ve kadın bileklerimi tuttular. ben ayağa kakmaya çalışırken diğer iki kadın şiddetle saçlarıma yapışıp kafamı koltuğa vurmaya ve sağa sola çekiştirmeye başladılar. o sırada arkamda duran suriyeli adam kafama olanca hızıyla arkadan vurdu ve ben koltuğa geri düştüm. bu arada yanımdaki teyzenin "kızı öldürüyorlar!" çığlıkları ve şoförün beni kurtarmak için arkaya gelmesiyle kaçmak için kapıya yöneldiler. başıma gelen ani saldırının şokuyla, beni tutmaya çalışanların arasından sıyrılarak saldırganların arkasından servisten indim.. servis otobüsünden iner inmez göz göze geldiğim çevik kuvvet polislerine, üç beş adım önümde gayet rahat bir şekilde olay mahallinden uzaklaşan suriyelileri şikayet ettim. bana yapılan darp suçunun izlerini, ellerimdeki ve yüzümdeki çizikleri, suratıma ve saçlarıma yapışıp kalan balgamı göstererek durumu anlattım. saldırganları yakalamak için hiç bir şey yapmadıkları yetmiyormuş gibi üstelik "bağırma!" diye beni azarlamaları üzerine kendime geldim. suriyeli vatandaşlar(!) tüm çabalarıma rağmen gayet rahat bir şekilde ellerini kollarını sallayarak uzaklaşmışlardı! bunu fark edince bağırarak ağlamaya başladım! içimdeki acının nedeni yediğim darbeler değil, beni koruması gereken polisin oralı bile olmaması idi insanlığın, yurttaşlık bilincinin, elimi uzattığım yerde olmamasıydı
daha saldırının şokunu üzerimden atmadan, indiğim servis otobüsündeki insanların şahit gösterilme korkusuyla altı yedi dakika gibi kısa bir sürede ortadan kaybolmalarının şaşkınlığını yaşadım! yanımda kalan tek kişi olan servis şoförü, 155'i aradı. 25 dakika sonra gelen polisler, suçluları teşhis için beni yanlarına alıp polis otosuyla o bölgede 2 saat gezdirdiler... polis, suriyelilerin yaşadıkları otelleri tek tek dolaştırıp eşkallerini belirlememi istedi. orada yoklardı
gezdirildiğim her yer tam suriye gibiydi... bu kadar insan, bize gösterilmeden nasıl ve ne zaman buraya yerleştirilmişlerdi???
tarihi bir alan olan basmane'nin merkezinde ve ara sokaklarındaki 500-600 otelin hepsine devletin ödediği paralarla suriyeliler yerleştirilmişlerdi. ben polis otosunun arka koltuğunda ağlayarak, bir film şeridi gibi gözümün önünde canlanan büyük resmi görmüş olmanın acısını ve korkusunu yenemeden karakola götürüldüm. ifademi verdikten sonra, darp izlerinin tespiti için doktor raporu almak üzere adli tıpa sevk edildim. orada tedavi edilebilir kesin darp raporum polise verildi.
bugün; tam oniki gündür beklemekteyim
ülkeye giren her mültecinin fişlendiğini, izlenmekte olduğunu söyleyen devlet yetkililerine soruyorum: servis aracında bulunan kamera kayıtlarına ve bilet satış noktasında kayıtlı kimlik bilgilerine rağmen hala bulunamayan bu suriyeli saldırganlar kimlerdir???? dört çevik kuvvet polisinin beş adım ötesinden suçları bildirildiği halde rahatlıkla geçerek gözden kaybolan bu saldırganlar nerede???
sonradan öğrendiğime göre, her birine maaş+çocuk yardımı verilen ve kucaklarındaki bebek nüfusundan anlaşıldığı kadarıyla bu topraklarda hızla çoğalmaya devam eden bu insanlar, neden buradalar??? gözlerindeki vahşeti ve saldırgan şiddetlerini gördüğüm; medeni bir ortamda ricayla halledilecek bir durumu beni darp ve tehdit edecek düzeye tırmandırmaları kaçınılmaz olan bu insanlar neden mülteci kamplarında değil de aramızda??? hiç bir sosyolojik, psikolojik değerlendirmeleri, suç potansiyelleri, algılama ve uyum yatkınlıkları incelenmeden aramıza sessizce sokulan bu kişiler kimler??? küçük bir araç içinde böyle bir darp suçu işleyen kayıtlı mülteci misafir(!)ler bir haftadan fazla sürede bulunamazken, ülkelerindeki savaş bittiğinde nasıl toplanıp geri gönderilecekler??? bu sorular benim kafamı karıştırıyor.
büyük resim o kadar tehlikeli ve korkunç ki; bu yalnız benim değil, yarın hepimizin sorunu olacak! 15 koltuklu bir servis otobüsünde bu yaşanıyorsa, benzer bir olayın sokak arasında yaşanması durumunda, bu insanların karşılarındakini sadece dövmekle bırakacaklarını hiç sanmıyorum. soruşturma sırasında aldığım gayri resmi bilgilere göre; suriyelilerin yalnız bu bölgede değil, türkiye genelinde ölümcül suç ve tecavüz vakaları olduğu, her ne hikmetse bunların üstünün özenle kapatıldığı, 155 ekip otolarının yeteri kadar göreve çıkarılmadığı bilgilerini aldım. ayrıca çevik kuvvetin 155 gelene kadar suçluların kaçmasını engellemesi ve olay yerine ulaşan 155 ekibine teslim etmeleri gerektiğini ama benim başıma gelen saldırı sırasındaki çeviklerin bu görevlerini yapmadıklarını öğrendim.
size soruyorum??? hangi ülke savaştan kaçan sığınmacıları bu kadar rahat ve sınırsız bir şekilde topraklarına buyur eder?! ülkesinin genelinde yaşama ve yerleşme hakkı vererek cebine aylık maaş koyar?!!
şu anda, izmir'e, ege bölgesi geneline, sahil şeridine bu insanlar yerleştirildiler!!! bunların tam nüfus kayıt rakamları ne? kayıtları kim ve ne şekilde tutuyor??? sadece arapça bilen bu insanlar yöre insanlarıyla nasıl anlaşıp, nerede birleşecekler..? ayrıca kendi vatandaşı açlık, yoksulluk, işsizlik ve geçim derdinin pençesinde kıvranırken, ülkemizin sınırlarını bu insanlara hangi yasalara dayanarak koşulsuz açılabiliyor???
zulüm görmüş gibi değil, zalim gibi saldırgan bu insanları neden aramıza sızdırdınız??? yerleştirdiğiniz bölgedeki halka bunu sordunuz mu??? bu halkın güvenliğini nasıl sağlayacaksınız??? benim başıma gelen bu olayda bu kadar belge-kanıt-tanık varken hala bulamadığınız bu insanları sonra nereden bulacaksınız???
ben bana yapılan bu saldırının hesabını, kime soracağım??? yoksa tecavüze uğramadığım, öldürülmediğim için şükredip, yarın bir başkasının başına geldiğinde, derin bir nefes alıp, oh, iyi ki ben değilmişim mi diyeceğim?? ülke geleceğini, bizlerin ve çocuklarımızın geleceğini ilgilendiren bu sorun, çok acil irdelenerek sonuca ulaştırılmalıdır!
bu soruyu buradan, insanlık haklarımıza, vatandaşlık haklarımıza dayanarak, ülkem için herkese soruyorum: kim bu suçlular, nerede???
sallasanız bile tutacak haberdir. arapları sadece araplar ile çalışan bilir. nefret ediyorum alayından. dünyadan haberi olmayan bebeler bilmez bu insanları. her gün onlarcası ile başa çıkmak zorundayım.
özellikle akşam 10'dan sonra çankaya taraflarında gezilmemesini tavsiye ederim. zira gruplar halinde çok kalabalık suriye'liler buralarda cirit atmaktadırlar. konuya gelince; doğru gibi duran olaydır.
--spoiler--
gezdirildiğim her yer tam suriye gibiydi
--spoiler--
tam da bu cümleden bağnazlığın kokusunu buram buram duyabilirsiniz. Bu yalanlara kanmayın. Suriyeliler tüm milletler içinde gördüğüm en asil insanlardırlar. Biraz vicdanı ve aklı olanlar yazıdaki nefreti görebilirler. bu nefret suçudur.
bu olay gerçekten doğruysa şayet yeni bir pkk illeti daha doğacak diyebiliriz kanımca ve bu bizim kendi hükümetimiz tarafından özenle, bilerek ve isteyerek yapılıyor galiba. hikaye çok doğruymuş gibi değil, sanki biraz uydurma gibi geldi ve inşallah da öyledir...
gerçek mağdur olan suriyeli türkmenler dışında kimseyi memlekete sokmayacaktık.
suriyelilerin zaten kendi ülkeleri var, eğer ordaki savaş ve karışıklıktan kaçıyorlarsa zaten bu onların vatanlarına bağlı olmadıklarını ve korkak olduklarını gösterir. o adamların da zaten kendi ülkesine hayrı dokunmamışta bize mi dokunacak...
eğer doğruysa, hükümetin dış politika kararları yüzünden ne hale geldiğimiz ve gelebileceğimiz konusunda birkez daha kaygılanmama neden olan olaydır. Hoş kaygılansak en olacak? Ortalıkta bu kadar kalpleri ve gözleri bağlı insan varken...? Nasıl vereceksiniz Türk tarihine bunun hesabını? Çocuklarınızın yüzüne nasıl bakacaksınız? Nasıl bir ülke ve toplum olduk? Yazıklar olsun...!