Kabadayı gibi ortalıkta gezinen çocuğundan gencine aslında çok korkak, ötlek bir millet olan topluluktur. Her kavgada toplanıp bir kişinin üzerine saldırırlar. Çünkü onlarda o yürek yoktur. Olsa zaten kendi vatanlarını topraklarını bırakıp ayakları kıçlarına vura vura buraya gelmezlerdi. Bakmayın sadece burada bir anda horoz kesiliyorlar...
Gerçekten ilk defa bugün deneyimlediğim, kalbimin hiç bilmediğim bir yerine dokunan eylemmiş meğer.
Bugün bir meydandan geçerken çilek satan bir amca gördüm. Dedim aa ne güzel çilek alayım yerim. Aldım çileği işte amcayla konuşuyoruz, abi bunlar ne kadar temiz yıkamadan yesem bir şey olur mu diyorum ben. Amca içme suyuyla çilekleri yıkadı sağ olsun. O ayrı minnoşluk şöyle dursun.
Baktım küçük bir çocuk dolanıyor çileklere bakarak. Yanına gittim, çilek ister misin dedim poşeti uzatarak, alsın diye. Almadı. Baktı poşete baktı uzun uzun, almadı. Soruyu tekrarladım. Al dedim, utanma.
Çocuktan hiç tepki yok, bir çileğe bakıyor bir yüzüme. "Sen türkçe biliyor musun?" Dedim. "Az." Dedi. Poşetten kendim 2 tane çilek çıkarıp uzattım. Birini aldı. Diğerini de uzatınca tekrar onu da aldı.
Sonra eğildim dedim "şimdi teşekkür ederim diyoruz." Teşekkür etti çocuk bana, afiyet olsun dedim ben de.
Ama nasıl güzel bakıyordu, nasıl utangaçtı. Hem şimdi teşekkür etmeyi de biliyor.*
Çevremde çok suriyeli vardır, çoğu da müşterimdir. Büyüklü küçüklü hepsi kankamdır, şakayla karışık; "bu misafirlik uzun sürmedi mi? Ne zaman döneceksiniz vatanınıza" diye sorarım hep ama adamlar burada rahatta. Yok burası güzel diyerek sırıtıyorlar.
hem konuşanı hem de konuştuğu kişiyi iyi hissettirecek, farklı bi bakış açısı sunacak olaydır. büyük korkulardan, yıkımlardan dilini bilmedikleri, yarı aç gezdikleri bir ülkede, çocuk olmalarına rağmen pek çok düşman bakışa maruz kalıyor bu çocuklar. ne suçları var? her tarafta bomba patlarken küçücük halleriyle onlar mı kurtaracak memleketlerini? tabi ki tüm suriyeli çocuklar bu halde değil. zengin yine zengin. yoksul yine dışlanıyor. ama bence çocuğun türk'ü, suriyeli'si, ingiliz'i olmaz; onlar bize teşekkür etmeyi öğreneceğine biz onlardan özür dilemeyi öğrenelim.
Ertesi gün yine aynı yerdeydim, bu kez kapkek hanım ve minnak oğluşu ile. Geldi işte yanımıza çilek falan verdik, türkçe teşekkür etti. Ben de kendisine "affvan" diyerek rica ettim. (Bir yazarımız sağ olsun, öğretti, teşekkürler tekrardan) ondan sonra bana kendi dilinde teşekkür etmeyi, nasılsın ve iyiyim demeyi öğretti minik çocuk.
Kapkek hanımın oğluşunun scooterıyla falan kaydı biraz. Sonra olaylar bir karıştı çocuk scooterı almak istedi, artık hava da kararmıştı. Minnak oğluşumuz da kendi oyuncağıyla vakit geçirmek istiyordu. O sebeple vermedik.
Daha sonra böyle garip garip davranmaya küfürler etmeye başladı çocuk bize. Biz de oradan gitmeye karar verdik. Çantalarımızı, telefonlarımızı, scooterı falan çekip almaya çalıştı. Vurmaya çalıştı. Sonra bir arkadaşım tuttu da biz gittik.
Teşekkür etmeyi öğretmeseydim keşke. Ne yediğim lince değdi ne de o çocukla muhatap olduğuma.
Bu pis millet araplardan her şey beklenir.. Üçkağatçı olurlar, vatan haini olurlar, kendilerini ölümden kutaran millete ihanet ederler. Ama asla dost, dürüst, sevilmeye değer olamazlar.