önce ortadan kayboluyoruz. 'öldü' diye bizi devlet kaydediyor. sonra suriye tarafına kaçak olarak geçip, resmi yollarla türkiye'ye giriyoruz. sonra fazla masraflı olmayan bir sahil yerinde mültecilere ödenen maaşı alarak gül gibi geçiniyoruz. canımız sıkılırsa ara sıra bazı işlere gayri resmi olarak gir çık yapıyoruz. gül gibi geçiniriz ya la.
fikri uygulamaya koyup başarılı olan olursa bahşişimi isterim.
yalnız bunu yaparken "sana türkiye vatandaşlığı vereceğiz fakat akp'ye oy vereceksin" derlerse kabul etmiş gibi yapacağız, tek ayağımızı kaldırıp yemin edeceğiz. yoksa size hiç bir hak vermezler.
Kimi yazarların anlattığına göre hemen beleş bir eve de konuyorsunuz anlaşılan.
Yıllardır aç susuz sokaktaki evsiz Türklere ev vermeyen bu yazarlar konu Suriyeli olunca acayip insani duygular kazanıp evlerinin kapılarını hemen açıvermişler.
Pazarlığınızı iyi yapın: klimalı, kombili, üç oda bir salon isteyin, vermezlerse hıçkırıklara boğulun, takvimi gösterin, kış geliyor ühühüüüüüü diye ağlayın; içleri hemen acıyacaktır. Takvimde bir de karlı park resmi varsa her şeyi bir çırpıda anlatırsınız.
Olmadı ben mühendisim, doktorun, atomu ben buldum, einstein'im, madam curie'yim, yıllardır aradığınız bilim adamıyım diye nara atın. Kimse diploma miploma istemeyecek nasıl olsa.
Suriye sınırını geçtikten sonra, çok sevdikleri esed'in keskin nişancıları tarafından götünden vurulacakları için desteklediğim öneridir. Türkiye bu hayvanları koruyup, ağaçlar için ayaklanıp insanlar için homurdanan zihniyetten kurtulur.