eskiden sunum yapıcak kişiler, öğretmenler vs.. tepegöz ve asetat kağıdına hazırlarlardı elle, ne saçma sapanmış şimdi daha iyi anlıyor insan.
(bkz: yaşasın teknoloji)
zordur bir yandan da. oraya ne gelsin?, buraya kaynak belirteyim mi?, renk ne olsun?, gibi sorulara gebedir her zaman, kolay görünür ama kişinin saatlerini alabilir.
Bizim lisede okuyanların her dönem en az 3 kere çektiği ızdırap. Elle yazmaktan bıkıp sallamasyon yaparsanız, hoca da sözlü notuna süper bir sıfır sallayıverir. Genellikle grup halinde yapılan bu işte biri dosyayı biri slaytı hazırlar. Ancak vistada yapılananını 2003 ün açmaması ayrı bir eziyettir.
hoca aylar önceden sunum konularını vermiştir ve tarih belirlenmiştir. sunumda öyle bir sunumki vizeye finale girme istersen ama sunumu yapman gerekiyor öyle bişey. çok düşünürdüm acaba yapmasam mı diye ödev, quiz vb. şeyleri. velhasıl kelam sunum tarihi geldi ortada hiçbişey yok. arkadaşlarda tesadüf ya o gece çiğ köfte partisi veriyor, sunumum var diyorum ama kimse mazaret kabul etmiyor. gittim çiğ köfte partisine alkolümüzü de aldık, ama benim aklım sunumda, o yüzden fazla içmedim. saat 22.00 sularında eve geldim hemen duş aldım, sunum konusunu araştırmaya başladım, anlık mesajlaşma programlarında arkadaşlara sunum hazırladığımı söylüyorum millet bana götüyle gülüyor. artık sabahlamayı kesinleştirdim. power point, bilgi, içerik derken sıçtın mavisiyle beraber sunum hazır, sabah saat 6.00. bir duş daha aldım ve kahvaltımı yaptıktan sonra okul yoluna koyuldum. ama bir gerçek vardır öğrencilik hayatım boyunca hiçbir yaptığım ödev beni tatmin etmedi, hep daha iyisini yapabilirdim demiştim kendi kendime o yüzden sunumuma fazla güvenmiyorum. okul yolunda aklımdan geçiyor sabah diyorum nasıl olsa ilk ders kimse gelmez, rahat rahat yaparım, dd ile de geçsem olur yeter ki "sunum yapmadı" demesin gibi cümleler geçiyor aklımdan. neyse okula vardık baktım 3-4 kişi var. hoca geldi ilk ben başlayacağım, sınıfa gelen gelene, çiğ köfte partisinde sarhoş olanlar bile gelmişti, sınıf nerdeyse tam. bir de gruplar olarak hazırlanan sunum ama ben yalnız kartal tek hazırlicam dedim. türkçeye hassas birisi olduğum için ingilizce kökenli kelime kullanmaktan kaçınırım genelde, mesela o sunumda vizyon kelimesi yerine "gelecek hedefi" ifadesini kullanmıştım. neyse konuyu anlatmaya başladım bir heyecan bastı beni sesim titriyor. ilk 5 dkda heyecanı attım, rahat rahat anlatıyorum, hoca dur dedi.
-Sınıf ahalisine sunumdan bir soru sordu, kimsede tık yok. hoca neden dinlemiyorsunuz diye sordu sınıfa yine tık yok.
döndü bana,
-arkadaşların seni neden dinlemiyor olabilir dedi.
hoca bana bu soruyu 3 kere sordu, kafam önümde, cevap veremiyorum, suratımın kızarmaya başladığını hissettiğim anda, artık tartışmada olsa girecem dedim, hocam dedim acaba konular arasında bir kopukluk mu oldu dedim. hoca,
-öncelikle bu öz eleştirinden dolayı seni tebrik ederim, millet olarak bu bizim büyük eksikliğimiz, kopukluk falan yok gayet sade, akıcı,bilgili, anlaşılır gidiyor, arkadaşların seni dinlemedikleri için anlamıyorlar dedi.
hoca burada 10 dk sınıfa haykırışta bulundu, ben içimden öyle bir ohh çektimki.
sonra 10 dk daha anlattım, bitirdim. yerime otururken hoşlandığım kız tebrik ederim, çok iyiydin dedi. siz düşünün artık nasıl bi haldeyim.
kaçınılası iştir. birde sayfa sınırlaması koyup, yazı boyutu böyle, bilmem kaç sayfada bir anlattığın konuyla ilgili resim olacak tarzı dayatmalar oluyorsa vay halinize.
topluluk önünde sunulacağı için ayrı bir özen isteyen, ama hazırlanıldığında da o konuya tam anlamıyla bir daha unutmamak üzere hakim olunmasını sağlayan, uzun süreli, can sıkıcı işlem.
eğer bunu ingilizce yapmak zorundaysanız ve konunuz çok ağırsa hem doğru ve eğlenceli bilgiyi bulmak hem de bunu tercüme edeceğim diye heder olursunuz. prova bile yapamazsınız.
yapılırken kesinlikle uzun cümleler içeren dev paragraflar kullanılmaması gereken bir eylemdir. sunumunuzu çok sıkıcı hale getireceği gibi ileride bunu tercüme etmek zorunda olanların ağzına sıçarsınız. hayır, düz yazı metni yazar gibi sunum hazırlanmaz. konuyla ilgili bir kaynak bulunup bu kaynak komple sunuma kopyalanmaz.
Eğer konu gerçekten ilginizi cezbeden bir konu ise ve malzemeniz de bolsa zevkli bir eylemdir. Üniversitede iken Konya'daki ince Minareli Medrese konusunu almıştım. Osmanlı'nın son dönemlerinde Konya'yı ziyaret edip bu medrese hakkında bilgiler veren kimi Avrupalı seyyah ve ajanların (Gertrude Bell bunlardan en önemlisi) eserlerinden ve cumhuriyet dönemi gazetelerinden faydalanmıştım ve ince Minareli Medrese'yi baştan sona gezmiştim. Eğitim hayatımdaki en zevkli sunumum bu olabilir sanırım, evet.