Annem beni çocukken hep uyarırdı bir misafirliğe gitmeden önce.
“Sana ne verirlerse versinler teşekkür et ve ye” diye.
Çünkü ben yemek konusunda biraz problemli biriyim. Bilerek, isteyerek yaptığım bir şey değil. Ama işte her şeyi yiyemiyorum. Bu yüzden uyarırdı. “insanlar bizim için emek verip bir şeyler yapıyor. Burun kıvırmak çok ayıp olur” derdi. Asla sesimi çıkarmazdım. Ve dediğini yapardım.
Bugün sofrada yemek için bazı şeyler söylendi.
Şaka yollu dahi olsa ev sahibinin mahcubiyetini hissettim.
Yemeğe laf eden kişiye içimden çatalı saplamak geliyordu ama işte.. Tebessüm edip geçmek zorunda kaldım ben de.
Görgü herkeste yok işte arkadaşlar. Ben yemeğin iğrenç olduğunu düşünsem de yerim. Sorulunca güzel olmuş elinize sağlık düşünmeniz yeter derim. Ha restorana gitmişsem eğer kötüyse direkt kötü olduğunu söylerim. ioçk arkadaşımızı görgülü olduğu için tebrik ediyor çıktığı ipnelik yolunda başarılar diliyoruz.
söyleme şekli çok önemlidir!
kusur bulmakla dostane eleştiriyi ayırd etmek gerek.
tuzu fazla kaçmışsa misal, veya az pişmiş vs. ben teşekkürün arasına sıkıştırmakta sakınca görmem.
nasıl olmuş veya beğendin mi diye sorulsa teşekkür ve eline sağlığı akabinde nezaketli bir şekilde yemeğin falsosu varsa dile getiririm.
samimiyetim yoksa pek tenezzül etmesem de kişinin emeğine saygı anlamında o noksanlığı gayet doğal dile getiririm. eksikliğini ve yanlışlığını bilkmesi iyidir.
yalandan mış miş gibi yapmanın da anlamı yok.
kötülemeden , ezmeden ve incitmeden de uyarı yapılabilir vesselam.