bilerek mi yanına almadın giderken
başının yastıkta bıraktığı çukuru
güveniyordum oysa ben sevgimize
vapur iskelesi
ya da tren istasyonundaki
saatin doğruluğu kadar
beni senin gibi
bir de annem terketmişti
ki göbeğimde durur
onun yokluğundan
bana kalan
çukur.
(#201517) entrymi okuyorum da bir insan bu kadar nasıl değişebilir. değişen benim yahu bu adam değil. üstad bu adam ya, twitterdan kendisine "bu adam türkiye için fazla bir insan" demiştim hemen ulaştı bana senin gibi aydınlık gençlere ihtiyacı var bu ülkenin diye. seviyeli bir ilişkimiz var şimdi.
iyi midir? kötü müdür? bilmem, ama ismini duyduğumda aklıma gelen tek şey rol çalmaya çalışan bir oyuncu gibi davranması. tamam hikayeleri güzel anlatıyor olabilir ve hatta kabul nazım'ın hikayesi efsane bile olabilir ama fazlası yok. bir oyuncak sergisi birde şu replik aklımda ki tek varlığı;
+bakın bakın ne anlatıcam.
Sıkı trabzonlu.
Memleketini seven her daim anlatan insanlara karşı ayrı bir sevgim oluyor zaten.
Kesinlikle kitaplarının okunması, imkan varsa da gidip izlemek gerekiyor.
O bir şeyleri anlatırken aaaaa o o muymuş gibi replikleri pek çok kez tekrarlıyorsunuz ve bir şeyler öğrenme hissini yaşamak güzel.
Kabuğunu koparmadan
ne bir elmayı soyabildim
ne de iyileştirebildim bir yaramı
ama karşıma çıkınca
kızmadım hiç elma kurduna
bendim çünkü bıçağı saplayan
onun yurduna
Şair diyorlar benim için
bilmiyorum oysa
her şiire konmalı mı uyak
her yere nedense
konamıyor teyyare
hay dilimi
arı türkçe soksun; uçak
Kaptan olmak isterdim
aynanın karşısında
eski bir sinema yıldızı
gibi ağlayan
istanbul'un hatlarında
bir fırça hafifliğiyle gidip
gelen vapurlara
Eskimo bir şair dokunuyor omuzuma
ve Kız Kulesi'ni göstererek
bırak artık diyor üzülmeyi
yedi tepeli bu şehirde
şiir okunacak tek yer
elbette denizin ortasındaki
şu küçük buz dağı
Terzi olsa da babam
sökük dikmesini beceremem
beni yalnızca sen anlarsın
iğnenin deliğinden geçsin
diye ipliklerin.