siirlerini ve kitaplarini olabildigince takip etmeye calistigim, tvlerde onu gormekten, yaptigi programlari izlemekten ve onu dinlemekten sonsuz keyif aldigim; basina bir is gelecek diye cok korktugum bir "Sair" bir "yazar" kocaman bir sanatci. cok yasasin!
harikulade şiir yazan-okuyan adam. ayrıca günlük hayatta şahit olduğumuz, yaşadığımız fakat dikkat etmediğimiz kimi zamanda gözümüzden kaçtığı şeyleri yakalayan adam.
Kabuğunu koparmadan, ne bir elmayı soyabildim,
ne de iyileştirebildim bir yaramı,
ama karşıma çıkınca, kızmadım hiç elma kurduna,
bendim çünkü bıçağı saplayan, onun yurduna
-cumhuriyet gazetesi yazarı olan şair
-Emek partisi kurucusu olan şair
-Evrensel gazetesinin eski yazarı olan şair
-Türkiye de tek kişilik gösteriyi şiir tadında gerçekleştiren şair
-duygularda hoş bir tat bırakan şiirler yazan şair
-Oyuncak müzesi açan şair.
-inatla nazım hikmet'i diyardan diyara anlatan şair
-şair gibi şair
"Bir kömür kütürdedi sobada
Kayıp bir madencininin kalbi rast geldi
Atıverdi sıcacık odada"
"Yüreğim ıslaktır benim hergün ağlamaktan
ve hafif uçuktur rengi kurusun diye kaç kez güneşe asılmaktan"
"En çok çocukken kumbara sanıp paralarımı attığım
mazgal deliklerinden alacaklıyım"
"Seni bir çivi gibi çaktım beynime
ve toplayıp attım bütün kerpetenleri denize"
"Sevgilim kızma ve sakın yanlış anlama
kırmızı rujunu sürünce
çocukken paramın yetmediği
elma şekerleri geliyor aklıma"
"bıçağı sapladım elmaya ve elma kurdu karşı koydu bana
düşündüm ve kızamadım elma kurduna
çünkü bendim bıçağı saplayan onun vatanına yurduna"
"Ödünsüz bir sobanın
yanında titreyen
çocuğu görse yağmur
gözyaşlarını odaya
tavanarasındaki delikten
usulca bırakır"
Konuşamasını hiç sıkılmadan belkide saatlerce dinleyebiliceğim, kibar ve nazik beyfendi.
--spoiler--
Yıllar evvelinden, bir radyo programı vardı hatırlamıyorum radyonun adını ve programını ama öyle güzel ve naif bir sesi vardı ki unutmak mümkün değil! O programdan aklımda tek kalan, çocukluk klasiklerimden olan "vesahire vesaire" ikilemesi.
--spoiler--
vakti zamaninda ankara'da yaptigi bir gosteride tanimistim kendisini, hayranligim o zamandan baslar.
"bush cali demektir, laden de*. peki turk insani napar caliyi gordugunde? comelip sicar " gibi bisey soylemisti, hala gulerim hatirladigimda. istanbul'da bir zürafa adli kitabi muhtesemdir, onlar hep oradaydı adli kitabi gibi.
politik görüşlerinin vurduğu prangalardan kurtulabilse, samimiyetsizliği bir nebze katlanılabilir olur belki ancak bu şekilde çok itici, ikilemlerde koşuyor sürekli.
vapur, kız kulesi, istanbul aşığı her konuyla ilgili bir anektodu cebinde bulunduran dinlendikçe dinlenesi oyuncak düşkünü ve birde oyuncak müzesi bulunan şair kişisidir kendileri hayran olunasıdır.
her ortamda çok sevildiğine şahit olduğum lakin benim nedense bir türlü ısınamadım, sevemediğim hatta nefret ettiğim, konuşmasına ve özellikle ses tonuna katlanamadığım oyuncak düşkünü, şair, yazar, gözlüklü, kel. şahan'ın taklidinde yaptığı gibi sürekli bir şeyler anlatma peşinde ve sürekli kendisinin dinlenmesini ister şekilde konuşması katlanılmaz oluyor en azından benim için. ayrıca babası terzi imiş, trabzon limanda küçükken top oynarlarmış*.
katıldığı bir televizyon programında "mütevazi olmayacağım. tamam kabul ediyorum. ben bir balinayım. fakat sizin o gönüllerinizdeki okyanus derinliği olmasa..." diyerek tüm stüdyoyu gözyaşına boğmayı başarabilen bir şairdir.
Beni senin gibi birde annem terk etmişti,
ki göbeğimde durur onun yokluğundan,
bana kalan çukuru
çay bardağında bırakılan dudak payı kadar bile uzak kalamam gözlerine
gibi sözleri söylemiş, günlük konuşmasında dahi şiir okuyormuş gibi hissettiren mükemmel duygu insanı. zaten başka kimin aklına gelebilirdi ki bu sözler...