sunam

entry9 galeri0 video1
    1.
  1. yıldız tilbenin muhteşem yorumladığı malatya türküsü.

    Birgün Şu Dünyadan Göçüp Gidersem
    Sunam Sunam Dağlar Duman Aman
    Boşa Gider De Gözyaşların Ağlama
    Sunam Sunam Kölen Olam Aman

    Yok Olur Benliğim Çürürse Beden
    Sunam Sunam Kölen Olam Aman
    Boşa Gider De Gözyaşların Ağlama
    Sunam Sunam Dağlar Duman Aman

    Bazı Bazı Mezarıma Gelesin
    Sunam Sunam Dağlar Duman Aman
    Dileğin Kabuldur Da Bunu Bilesin
    Sunam Sunam Kölen Olam Aman

    Ben Murad Almadım Da Bunu Bilesin
    Sunam Sunam Dağlar Duman Aman
    Boşa Gider De Gözyaşların Ağlama
    Sunam Sunam Dağlar Duman Aman

    Anonim
    1 ...
  2. 2.
  3. aynı zamanda bir balıkesir türküsüdür.*

    şafak söktü yine sunam uyanmaz
    hasret çeken gönül derde dayanmaz
    çağırırım sunam sesim duyulmaz
    uyan sunam, uyan uyan derin uykudan

    çektiğim gönül elinden
    usandım gurbet ilinden
    hiç kimse bilmez halimden
    uyan sunam derin uykudan

    bunca diyar gezdim gözlerin için
    niye küstün bana el sözü için
    dilerim allah'tan sızlasın için
    uyan sunam, uyan uyan derin uykudan. *
    3 ...
  4. 3.
  5. 4.
  6. efkan şeşenin beni benden alan ve yaramı deşen , hançerleyen şarkısı. aglıyormuyum nedir ? *
    0 ...
  7. 5.
  8. Yöresel türkücü Hasan Durak'ın da yorumladığı beğenilen şarkıdır.
    0 ...
  9. 6.
  10. An itibarı ile yıldız tilbeden dinlediğim türküdür. Hep çok acıklı gelmiştir bana.
    0 ...
  11. 7.
  12. Suna, Fahri Kayhan’ın eşidir. Çok sevmektedir Fahri Bey Suna’yı… Devir, o zamanın Malatya’sı. Ancak sevdiğine sevdiğini söylemenin bile ayıp karşılandığı o dönemde Fahri Bey her daim söyler Suna’ya, ona olan sadakatini ve bağlılığını. Ve bilir karısının gözlerinin başka kimselere bakmadığını.

    O dönemin kadınlarının en büyük eğlencesidir, haftada bir yapılan hamam sefaları… Kendilerine ayrılan günde toplanıp hamama gider mahallenin tüm kadınları. işte o hamam sefalarından birinde Suna’nın sırtında bulunan ve normal şartlarda kıyafetinden asla görünme ihtimali olmayan bir ben dikkatini çeker hamamda bulunan ve sunanın yakın arkadaşı olan Neriman Hanım’ın.

    Neriman Hanım, akşam eve geldiğinde laf arasında eşi Mustafa Bey’e, Suna’nın sırtında ben olduğunu anlatır… Aradan zaman geçer… Fahri Kayhan bir gün evlerinin yakınında bulunan kahvede Mustafa Bey ile karşılaşır. Aralarındaki sohbet belli bir süre sonra tartışmaya dönüşür ve olay karşılıklı hakarete kadar gider… Fahri Kayhan hiddetle cevap verir Mustafa Bey’e: “Bir daha karşıma çıkma, seni el aleme rezil ederim.” Bu söylem karşısında sinirlerine hakim olamayan ve sırf Fahri Kayhan’ı yaralamak gayesiyle hareket eden Mustafa Bey’in dudaklarından şu sözler dökülüverir: “Sen benimle uğraşacağına kendi karına sahip çık, ben senin karının sırtındaki beni bile bilirim.”

    Fahri Kayhan beyninden vurulmuşa döner. Evet inanamaz biricik Suna’sının kendisine ihanet ettiğine, ama bu başına gelen neyin nesidir? Elin adamı, Suna’nın sırtındaki beni nerden bilecektir? Bu sorular kafasında iken eve varır, dayanamaz ve karşısına alıp Suna’yı durumu anlatır. Suna iki gözü iki çeşme yeminler eder Fahri Kayhan’a: “Aman beyim etme” der, “Bakar mıyım senden bir başkasına?” O gece konuşurlar, konuşurlar… Fahri Kayhan eşine sarılır, ve ikna olduğunu söyleyip bir daha hiç açmamacasına konuyu kapatır. Lakin durum hiç de öyle olmamıştır. O günden sonra istemeden de olsa aklında hep o şüphe, Fahri Bey karısına kötü davranır.

    Yine bir akşam yemekte sudan bir sebeple çıkan tartışma sonrasında Fahri Kayhan ceketini alır ve başlar Malatya sokaklarında dolaşmaya. Eve geldiğinde neredeyse güneş doğmak üzeredir. Eve girer ve gördüğü manzara karşısında dona kalır. Biricik karısı Suna, kendini asmıştır. Sallanan ayağının dibinde elinden düşmüş bir mektup durmaktadır. O mektupta Suna son sözlerinde şunları yazmıştır: “Kusura bakma beyim, ama günlerdir kafandaki soru işaretlerinin sebebini bilmekteyim. Kendimi temize çıkarmak için başka yol göremedim. Şunu bil ki, ben sana hiç ihanet etmedim.

    Fahri Kayhan gözyaşları içinde eşinin cansız bedenini yağlı urgandan ayırır, yere yatırır. Islak gözlerini silerken bir bakar ki hava aydınlanmıştır. içindeki yangın öyle büyüktür ki, sözün bittiği yerde, kelimelerin küllerinden o meşhur türküyü yakmıştır:



    “Şafak söktü, Suna’m yine uyanmaz

    Hasret çeken gönül derde dayanmaz

    Çağırırım Suna’m sesim duyulmaz

    Uyan Suna’m uyan, derin uykudan



    Nice diyar gezdim gözlerin için

    Niye kızdın bana el sözü için

    Dilerim Allah’tan sızlasın için

    Uyan Suna’m uyan derin uykudan



    Çektiğim gönül elinden

    Usandım gurbet elinden

    Hiç kimse bilmez halimden

    Uyan Suna’m, derin uykudan…”
    2 ...
  13. 8.
  14. 9.
  15. bedia akartürk yorumuyla daha bir güzel olan eserdir.

    --spoiler--
    Şafak söktü yine sunam uyanmaz
    Hasret çeken gönül derde dayanmaz
    --spoiler--
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük