ölümüyle bana aynı anda hüznü, kalp kırıklığını ve utancı yaşatan insan...
varken, yaşarken hep varmış gibi gelen; varlığı çok önemsenmeyen ama kaybedince ardından methiyeler düzülüp sevgi sözcüklerine boğulan bir insan daha... şuraya yazdığım onca boş başlık içinde kendisine 2 kelime ayırıp "severim, sayarım" demediğim için utanç duyuyorum şimdi!
çocukluğumun türk filmlerinde, tiyatrosunda, dizilerinde gördükçe gülümsettiği halde aklıma gelmedi yazmak. 10 tanecik entrysi katlanacak şimdi ölüm haberiyle. popülaritenin gözü kör olsun! yine de vefa borcudur deyip, affına sığınarak "nur içinde yat" demek istiyorum. sen nankörlüğümüzü affet suna abla! mekanın cennet olsun...
sol framede adını gördüğüm anda içimi cız ettiren sanatçı. bir hışımla açıverdim ama malesef içimdeki burkulma doğruymuş. ayakta durabildiği son ana kadar sanatını icra etmiş örnek alınması gereken şahsiyettir. allah rahmet eylesin.
kendisine; "suna hanım, sizi çok beğenerek izliyoruz. fakat merakımı bağışlayın, neden hep eğilerek rol yapıyorsunuz?" şeklinde bir soru soran bir ağaca, "izleyicilerime olan saygımdan ötürü efendim." şeklinde cevap veren, türk tiyatro tarihinin yaşayan efsanelerinden biridir. kendisi gibi tiyatrocu olan ve 2000 yılında kaybettiğimiz ergun köknar'ın da eşidir.
ölümünün ardından bu şarkıyı söylemek istediğim rahmetli usta tiyatrocudur.
sen gülünce güller açar gülpembe
bülbüller seni söyler, biz dinlerdik gülpembe
sen gelince bahar gelir gülpembe
dereler seni çağlar, sevinirdik gülpembe
güz yağmurlarıyla, bir gün göçtün gittin
inanamadık gülpembe
bizim iller sessiz, bizim iller sensiz, olamadı gülpembe
dudağımda son bir türkü gülpembe
hala hep seni söyler, seni çağırır gülpembe...