Knopfler dayımız, amcamız mı desek dedemiz mi desek; onun cayır cayır öttürdüğü şarkıdır. Tam bir rock tarihi klasiğidir. Yazılacak her şey yazılmıştır hakkında muhtemelen ama bir çizik de ben atmadan edemedim.
bir kere vurulduğunuzda kesinlikle ömrünüz boyunca en çok sevdiğiniz beş parçadan biri olarak kalacak olan eser. Bir sokak müzisyeninin sokakta bu parçayı icra ettiği bir youtube videosunda, etraftan umursamazca geçen insanları kasteden bir yorum görmüştüm. "Geçip giden insanlar bu parçayı çalmanın ne kadar zor olduğunun farkında değil." diyordu ingilizce. Birkaç sene önce gitara başladığımda tam olarak bunu düşünmüştüm. Sultans of swing'i çalmak için çalışıyordum ama lick'lerde bir çiğlik, bir yavanlık... "eskiden dinlerken hiç nasıl çalındığını düşünmemişim" diye geçirmiştim aklımdan. aslında birçok klasik rock parçası için geçerli bu. gitaristleri için de. halkın çoğunluğunun "uzun saçlı, serseri tipli" falan diye gördüğü o gitaristler aslında gayet çalışkan, işini iyi yapan insanlar. dışarıdan öyle görünemiyor, çünkü duyduğun müziğin nasıl yapıldığını hayal etmiyorsun.
alchemy live versiyonunu günde en az birkaç kere dinlediğim kelimelerle anlatılamayacak güzellikte bir dire straits parçasıdır. Mark knopfler bu parçada da konuşturmuştur gitarı ve o soloyu dinlemek müthiş haz verir insana sadece gözlerini kapatıp parçaya odaklanmanı söyler gitar solosu. Eriyorum bu parçaya sözlük !
son altı dakikasını dinlerken, alice gibi harikalar diyarına yolculuğa çıkıyorum. kaybediyorum kendimi, ilkin knopfler'le karşılaşıyoruz, "neredeyiz?" diyorum, bende bilmiyorum, diyor. birden eric ilişiyor gözüme, nasıl çıkacağım burdan diyorum: yeterince yürürsen çıkarsın diyor, Cheshire Kedisi gibi konuşuyor ama güvenilir değil, kaybolalı çok olmuş, bunu önceden biliyordum. o, jimi'yi aramaya çıkınca kaybolmuştu. sonra birden chrise white seslendi, anlayamadım çünkü kelimelerle değil notalarla konuşuyordu. sonra annem sesleniyordu sanki, uyan artık dedi. anne, çok değişik bir rüya gördüm dedim. anlat bakalım, dedi. anlattım. saçmaymış, dedi. saçma değil, dedim. anlaman için delikten geçmen gerek. delik nerde dedi. görmek için, "gözlüklerinin camını yıkaman gerek" dedim strindberg gibi.
sıkıcı işinizden ya da sizi sıkan herşeyden kurtulup yapmak istediğiniz tatili yapmaya giderken dinlenilmesi gereken parça. mutluluğun tanımı olan parçadır.