general rütbesindeki askere yolluk iaşesinin tenekeyle ve de elden verilmesi.. enteresan....
her hafta yani her hafta, günübirlik olarak şehirdışı bir seyahate gidiyorum. genel müdür olur'u çıkıyor, yazılar yazılıyor, paraflanıyor, uçak bileti alacak firma aranıyor, biletler alınıyor, gidiş-geliş sonucunda harcırah dolduruluyor, günlük iaşe + taksi ücretleri yazılıp imzaya sunuluyor, oradan saymanlığa gönderiliyor, saymanlık banka hesabıma yatırıyor, yatırıyor derken de havaş'ın 11 liralık fişine kadar yazı ekine koyuyoruz, orada dünya kadar yazışma oluyor, ödeme emri bankaya yazıyla gönderiliyor, bankada tek tek hesaplara giriş yapılıyor... bu kadar tantana 85 lira harcırah için..
-"mustafacığım sana bi teneke altın veriyorum, al bununla halkı bana bağla"..
-"kaç kilo var burada?"
-"bilmiyorum, bizim 700 yıllık devletin hazine sistemi, geliri gideri saymanlığı olmadığı için, ben böyle elden, kafama göre ödeme yapıyorum"..
-"yani ben bunları cebe indirsem"...
-"kimsenin ruhu duymaz, rahat ol"..
şunu diyeceğim, osmanlı'da örtülü ödenek kavramı var mı bilemiyorum.. bu ödeme örtülü kalemden yapılmış olsa dahi, öyle kafaya göre harcanmaz, bir yerde küçük de olsa bir kaydı durur... saraya alınacak gıda madde kalemleri bile defterlere işlenmiş ve bugün üzerlerinde araştırma yapılıyor da, bir tek bunun mu kaydı yok?
not: kemal de babandır diyecektim ama, kendisi genetik açıdan kemale ermiş olsaydı ben de bu saçma yazıyı yazmak zorunda kalmazdım..
Atatürk Anadolu’ya giderken yol harcı olarak kendisine 1000 lira verilmiştir. Gerisi yalandır, mabad sallamasyonudur.
Ek olarak, bir teneke altın derken nasıl bir tenekeden bahsedilmektedir? Çünkü bir diğer iddiaya göre 40.000 altın verilmiştir. Bunun ise tamamı ile hayal ürünü olduğu ortadadır. Çünkü cumhuriyet altını dediğimiz boyutlarda olan bu sikkelerden 40.000 tanesi bir araya geldiğinde 300 küsür kilo altın yapar. Bunu saklamak için de birçok kasa gerekir. Yollarda giderken bu ağırlığın saklanması, gizlenmesi mümkün değildir. Hele ki ingilizlerin kontrolündeki bir şehirden, yine ingilizlerin kontrolündeki bir denize açılırken aramalar esnasında bunların bulunmayacak olması tam anlamıyla zırvadır.
Ek olarak, milli mücadele zamanı çok fakirlikler çekilmiş, halkıyla askeriyle memleket yoksulluktan kırılmıştır. Hatta kongreler arası gezilerde yiyecek parası bulamayan Atatürk ve ekibi; ceketlerini, montlarını satarak çorba parası çıkartmışlardır. Ankara’ya ulaştıklarında ise o kadar kötü durumdadırlar ki belediye kendilerine bakar.
Hatta ve hatta, Meclis kurulurken yapılan konuşmalarda Atatürk Erzurum valisi Münir bey’e ait emanet elbise ile meclise seslenmiştir. Bu da ne denli yokluk yaşandığını adeta gözler önüne sermektedir.
Her neyse. Siz öncelikle Kuva-i inzibatiye'ye ne kadar ödenek gitmiş onu bir araştırın.
Sonra milli mücadeleye sahip çıkmaya çalışırsınız.
--spoiler--
şimdi bazı zırtapozlar çıkıp yok öyle bir şey yaa falan diyeceklerdir.
ulan sizin okuduğunuz tarihte zaten böyle bir tarihi gerçeğe yer vermezler amk larım..!
açtırtmayin ağzımı..!
gidin tarih öğrenin amk ergenleri..!
tarihte bilmediğiniz daha çoook şey var.. pehh.
--spoiler--
seni gidi iğrenç cahil çomar seni!.. yüksek sesle havlayınca haklı çıkacağını mı sanıyorsun ulan it? iyi alıştınız edepsizlikle üste çıkmaya!... ama yok öyle yağma...