nebatım, şekerim, hazinem, cihanda hiç örselenmemiş, el değmemiş sevgilim.
gönlümdeki mısır’ın sultanı, hazret-i yusuf’um, varlığımın anlamı,
istanbul’um, karaman’ım, bütün anadolu ve rum ülkesindeki diyara bedel sevgilim.
değerli lal madeninin çıktığı yer olan bedahşan’ım ve kıpçağım, bağdad’ım, horasan’ım.
güzel saçlım, yay kaşlım, gözleri ışıl ışıl fitneler koparan sevgilim, hastayım!
eğer ölürsem benim vebalim senin boynunadır, çünkü bana eza ederek kanıma sen girdin, bana imdad et, ey müslüman olmayan güzel sevgilim.
kapında, devamlı olarak seni medhederim, seni överim, sanki hep seni övmek için görevlendirilmiş gibiyim.
yüreğim gam ile, gözlerim yaşlarla dolu, ben muhibbi’yim, sevgi adamıyım, bana bir şeyler oldu, sarhoş gibiyim. bir hoş hale geldim.
(bkz: neyzen tevfik mecnun şiiri) bir am uğruna ne sultanlar romeopeare oluyor ya rab dediğim şiirdir. böyle hanımcılık değil. yoksa o hanımanlı mıydı?)
hatunun muamelesi ne kadar güzelmişse işte cihan padişahını mecnun etmiş. dünya kadar paran olacağına fındık kadar olsun demişler. hürrem'de de fındık varmış anlaşılan, hatta belki daha küçüğü...