Az da olsa bi muhabetimizin olduğu, şu sözlük aleminde nadir bulunan bir insandı. keşke gitmeseydi de beni anlayabilecek insanların olduğunu bilseydim.
zamanında az da olsa sohbet etmişliğimiz oldu. derdini dinledim, hayat hikayesini okudum. ona yardımcı olabilecek çözümler üretmeye çalıştım, evet. baya düşündüm, aklıma gelen bütün çözüm önerilerini yazdım. zannediyorum ki pek başarılı olamadım, yardımcı olamadım. ben ona yardım etmeye çalışırken o bana yardım etmeye başladı sanki. zaman zaman onunla aynı problemlerim olduğunu düşünüyorum. ama ne hoş ki, o içinde bulunduğu durumu özetleyebiliyor, yazabiliyor, açıklayabiliyor.
ben bunların hiçbirini yapabilecek cesareti bulamadım. ama, bulmaya çalışıyorum. günün birinde bende senin cesaretini edinebilir miyim bilmiyorum. ama tekrar gelirsen, bana mesaj at. ben o cesareti bulamadığım sürece hep burada olacağım.
hoşçakal deme fırsatı bulmuş yazar. aslında olmayan ayzar demek daha iyi. kendisi yok olmayı tercih etti biliyoruz.ara sıra gir oku bu yazılanları ve seri artı oy ver ki bilelim kimden geldiğini...
bugünlerde herkes gitmek istiyor.
küçük bir sahil kasabasına,
bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...
hayatından memnun olan yok.
kiminle konuşsam aynı şey...
her şeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
öyle "yanına almak istediği üç şey" falan yok.
bir kendisi.
bu yeter zaten.
her şeyi, herkesi götürdün demektir.
keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
ama olmuyor.
hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor.
yani her şeyi yüzüstü bırakmak göze alınmıyor.
böyle gidiyoruz işte.
bir yanımız "kalk gidelim",
öbür yanımız "otur" diyor.
"otur" diyen kazanıyor.
o yan kalabalık zira...
iş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
güvende olma duygusu...
en kötüsü alışkanlık.
alışkanlığın verdiği rahatlık,
monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
kalıyoruz...
kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.
evlenmeler...
bir çocuk daha doğurmalar...
borçlara girmeler...
işi büyütmeler...
bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.
misal ben...
kapıdaki rex'i bırakıp gidemiyorum.
değil bu şehirden gitmek,
iki sokak öteye taşınamıyorum.
alıp götürsem gelmez ki...
bütün sokağın köpeği olduğunun farkında,
herkes onu, o herkesi seviyor.
hangi birimizle gitsin?
"sırtında yumurta küfesi olmak" diye bir deyim vardır;
evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin,
kendi imalatımız küfeler.
ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.
ölüm var zira.
ölüme inat tutunmak lazım,
inadına kök salmak lazım.
bari ufak kaçışlar yapabilsek.
var tabii yapanlar, ama az.
sadece kaymak tabakası.
hepimiz kaçabilsek...
bütçe, zaman, keyif... denk olsa.
gün içinde mesela...
küçücük gitmeler yapabilsek.
ne mümkün.
sabah 9, akşam 18
sonra başka mecburiyetler
sıkışıp kaldık.
sırf yeme, içme, barınmanın bedeli
bu kadar ağır olmamalı.
hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
bir ömür karşılığı, bir ömür yani.
ne saçma...
bahar mıdır bizi bu hale getiren?
galiba.
ben her bahar aşık olmam ama
her bahar gitmek isterim.
gittiğim olmadı hiç,
ama olsun... istemek de güzel.
hakkında bu kadar entry girilince öldü sandığım, ağıtlar yaktığım.
bu günlerin yarını var gidiyorum ben sen hoşçakal demiş yazar. uludağ önemli bir yazarını daha kaybediyor ben de gündemdeki yeni olaylar hakkında yorumunu alabileceğim sağ duyulu birini ...