bir akıl hastanesine zorla hapsedilmis kızlarımız vardır. olay kızlarımızın nijaya donumesi ve intikam hikayesine donusur.
karanlık filmdir.
izlerken rahatsız olmustum.
Başrol kızın ağzını ördeğe benzettiğim film. Yapım güzel, fanservisin amkoymuş bi film olsa da sırf efektler için bile izlenirliği var ama o başrol ne bacım ya? Porno castından oo piti piti diye mi seçtiniz kadını?
film bir sinema şaheseri mi? elbet değil, zaten amaç da bu değil. ancak filmi hiç anlamamış izleyici tarafından yerin dibine sokulması gülünç.
görsel efektleri, mekan ve soundtrack seçimleri titizlikle yapılmış.
filmin en büyük handikapı sinemalara bol aksiyon sever, liseli kız fetişi olan kitleyi çekmiş olması. sonuçta seksi kızların herkesi haşat ettiği, mağrur ve emin adımlarla hastaneden kaçışlarını vermediği için de yerden yere vurulmuş.
konuya gelirsek:
''reality is prison'' ''your mind can set you free'' ''to reach your own paradise, just let go'' gibi mottolarla aslında bize oldukça fazla ipucu vermekte.
hikaye birçok katmandan oluşuyor. babydoll ilk olmamakla birlikte bu katmanların alt seviyesi. babydoll'un akıl hastanesini gece klübü tasviri bir üst katman, ve fantazilerle dolu olan hayal dünyası da en üst katman.
karakterlerin giyiminden, makyajına kadar seksist bir yapı olarak eleştiri alması aslında filme değer katıyor. çünkü bu bakış açısı, kızların olmak istediği değil, erkeklerin kendilerini nasıl gördüğüyle alakalı. ilk sahnede babydoll'u evinde pijamasıyla oturan küçük kız olarak görüyoruz.
akıl hastanesiyle başedebilmesinin tek yolu hayal dünyası; burayı gece kulübü olarak tasvir ediyor. zira aynı gece kulübü, uyuşturucu ve fuhuş işine paravan olduğu gibi, hastane de akıl hastanesi gibi görünen ancak rüşvet, cinsel taciz ve acı dolu bir dünyanın paravanı.
sweat pea, babydoll'un duru kişiliği, arkadaşları rocket, blondie ve amber ise karakterinin diğer yansımaları.
babydoll (yani sweat pea) içinde bulunduğu durumdan kurtulmak için öncelikle kendi zayıflıklarından kurtulmak zorunda.
dans sekansı, yani en üst katmandaki fantastik dünya, babydoll'un en ekstrem kaçış yeri. amacına ulaşmak için gereken araçlara ulaşmak için gardiyanlara karşı verdiği mücadele ve/veya cinsel tacizler esnasındaki kaçış yeri.
kendi içindeki çatışmalar ve düşmanı olarak gördüğü hastaneden kaçış mücadelesi sonrasında, sweat pea'yi kendisi yapan herşeyi ya terapi ya da istemeyerek yitirir, aslında kaçmanın kurtuluş olmadığını, kendisi için en iyi şeyin bildiği, hatırladığı herşeyden kurtulmak olduğunu keşfeder ve lobotomiye isteyerek girer. çünkü ne kadar mücadele ederse etsin, kaçmasını gerektiren tek şey akıl hastanesi değildir. gerçekliğin acısından asla kaçamayacağını bilmektedir.
lobotomi ile arzuladığı özgürlüğe kavuşmuştur. tabi her ne kadar aslında ana karakterimiz olmayan ana karakterimiz hafızasını ebediyyen yitirmiş olsa da sneider abimiz yüreğimize biraz da olsun su serpmek için kötülerin cezasız kalmamasını sağlamış.
daha iyi bir kurgu ile çok iyi bir film olabilecekken, birşeyler eksik kalmış, gizemli bir yön bırakma adına kendini seyirciye tam olarak yansıtamıyor. mesela lobotomi konusunda çatışma yok, lobotomiye karar verebilecek tek yetkili psikiyatr prosedürde kendi imzasını görünce şaşırıyor.
yine de herşeye rağmen klasik aksiyon-fantazi filmlere bir alternatif olması açısından başarılı.
Bok atanların çoğunluğundan sözlükteki zeka seviyesinin ya da dikkat seviyesinin ne kadar düşük olduğu anlaşılan efektleri ve müzikleri ile üst düzey bir filmdir. Eğer filme değer verip anlamaya çalışırsanız, üstüne de bi kaç kritik okursanız burda bok atanların yorumlarını sileceğini düşünüyorum. Bir şeyi anlamadan cahilce konuşup filmi itin götüne sokan arkadaşlara ben de götümle gülüyorum. Öncelikle her film bi sanat eseri olacak değil bu film pek çok beklentiyi karşılarken herkesin eleştirdiği(anlamadığı) konuyu da gayet güzel işlemiş. Şöyle basitçe anlatayım, ayrıntısını da araştırıp bulsun merak edenler.
--spoiler--
Pek çok izleyiciye göre filmin konusu labotomi olmak üzere ve pek çok sorunu zihninde bulunduran baby doll'un kendini bu durumun içinden kurtarması için oluşturduğu hayal dünyasındaki maceraları. Bu akıl hastanesinden hayal dünyası ile kaçışı. Ancak filme biraz değer verip dikkatlice izlendiğinde ikide bir verilen mesajı alıp ana karakterin sweat pea olduğunu anlayabiliriz. Filmin başrolü sweat pea'dir. Etrafındaki tüm kızlar da onun kişiliğinden bir parçayı oluşturmaktadır. Ve filmde bol bol konuşulan koruyucu meleği de hayal ettiği,kendi kafasında oluşturduğu baby doll karakteridir. Film sweat pea'nin delilikten iyileşmesine doğru giden macerasını anlatmaktadır. Başında ve sonunda da dediği gibi herşey için gerekli olan silah sende Var ve bunların farkına varıp kullanırsan istediğini alırsın Ve koruyucu meleğin de kendin olduğunu fark edersin. Baby doll, sweat pea'nin gerçek hastalıklı kişiliğini yani hastanede içinde olduğu benliği anlatmaktadır. Baby doll'un yaşadığı dramları, cinsel tacizleri, kardeşini yanlışlıkla öldürüşünü baby doll karakteri ile bize anlatıyor. Kendi geçmişi baby doll olarak yansıyor. Hastalıktan iyileşmeye giden yolda zihnindeki şeyleri boşaltmalı ve şu An olduğu kişiden baby doll'dan kurtulmalıdır. Rocket onun suçluluk duygusunu temsil etmektedir yani öldürdüğü kız kardeşini, ilk olarak ondan kurtulur, suçluluk duygusunu atar içinden daha sonra Amber'dan kurtulur yani eski dünyasına olan, hastaneye olan sadakatinden. Daha sonra ise Blondie'den yani korkularından kurtulur, ve Son olarak da bir fedakarlık yapması gerekir yani içinde bulunduğu zihin yapısından, benliğinden yani baby doll'dan kurtulmalıdır. Onu da filmin sonunda terk ederek kendini iyileştirir. Kurtulmak için gereken tüm silahların kendisinde mevcut bulunduğunu fark eder ve film biter. Bize de öğütü çakar tabi...
--spoiler--
Şimdi tüm bunları fark edip de bu filme tüm o efekt ve muhteşem müziklerinin yanında hala bok atanların varsa onların ben... Neyse tamam sakinim
biraz resident evil birazcık da silent hill karışımı harika film.
resident evile benzeyen sahnelerin saçma olması bile o sahnelerin o kızın gerçek hayatta yaşadığı şeylerin hayal dünyasındaki karşılığı olduğu bilindiğinden acayip güzel geliyo.
şu ana kadar izlediğim en sağlam filmlerden biridir. hatta utanmasa izlediğim en iyi filmler listemde ilk 3e girecek şerefsiz.
ve ayrıca üstteki entrye de sonuna kadar katılıyorum.
filmin aksiyon yani dans sahnelerini bir kenara bırakınca, akıl hastanesinde yaşananları göz önüne alınca tam olarak psikolojik film denilebilir. her sahnesi için özel olarak seçilmiş müzikleride unutmamak lazım.
--spoiler--
her hikayenin bir ana kahramanı vardır. bu hikayeninki ben değilim, sensin.
--spoiler--
zach snyder yapımı mükemmel bir film. filmin konusu, müzikleri ve efektleri çok başarılı. pek ünlü olmayan oyuncularla hazırlanmış; ancak oyunculuklar da gayet iyiydi.
sozluk aleminde hakkında siyah ve beyaz kadar net ayrım yapılan seveninde Çok sevmeyeninde Çok olduğu film. yönetmen abimiz dram bir konuyu oldukÇa değişik işleyerek filmi fantastik sınıfına sokmaı başarmıştır. bunu yaparken muhtemelen ergenliğinde yaptığı elizabetleri reele dönüştürmüş ve ' e işte kızın kafasındaki dünya böyle ' diyerek seyirciye bu durumu meşrulaştırmaya Çalışmıştır. o kadar acayip bir filmdir ki hala düşünmekteyim sevmeli miyim sevmemeliyim diye...bir identity değil tabii...
film iyidir, kötüdür hepsini geçtim. bir filmin soundtrack listesi nasıl bu kadar mükemmel olabilir hocam. sadece müzikleri için bile izlenebilecek bir film.
1. "Sweet Dreams (Are Made of This)" Emily Browning 5:18
2. "Army of Me (Sucker Punch Remix)" Björk featuring Skunk Anansie 6:50
3. "White Rabbit"** Emilíana Torrini 5:07
4. "I Want It All / We Will Rock You Mash-Up" Queen featuring Armageddon aka Geddy 5:07
5. "Search and Destroy" Skunk Anansie 4:24
6. "Tomorrow Never Knows" Alison Mosshart and Carla Azar 7:35
7. "Where Is My Mind?" Yoav and Emily Browning 6:08
8. "Asleep" Emily Browning 4:20
9. "Carla Gugino & Oscar Isaac 4:12
feminizmin doruklarında ve görsellere harcanan paralara yazık olan bir film. çok basit bir film. yani oyunculuktan ve sahnelerden ziyade 5-6 güzel hatun için izlenir izlenirse ama oda zaman kaybı olur.
ilk on dakikası harika. ilk on dakikasının hatırına bir yarım saat daha bakılıyor da sonrası atlamalı atlamalı aha dur burada dövüşecekler amaan burasını görmesem de olur şeklinde gidiyor.