"Yaşı geldi mi bilmiyorum ancak büyümüş olduğum kesin. Küçülmüş sanki içimde oliver şeklinde kabuğun uzuvlarını yönlendiren ufacık, kadim bir oliver tate varmış gibi geliyor bana. Avuç dolusu aynı resmi tekrarlayan bir sinema filminin üzerindeki bir kabuk. Her gece aynı yere gelip gökyüzü ruh hâlime dönene dek bekliyorum. Şablon sabit. Bu kuşkusuz son."
oldum olası ada yaşantısı hep ilgimi çekmiştir. gerçi yarımada filmin çekildiği yer galler de. manzaralar, böyle alıp defterini bi şeylerini denizin kıyısına gitmeler, kayalıklarda kitap okumalar, denize karşı dialogları havanın genelde kapalı oluşu ama ben melankoliklik olarak algılamadım daha çok böyle bi sakinlik huzur olarak seçildi gözümde. zaten oliver ın odasını gördükçe mutlu oluyor insan. en azından bazılarımız.
''çoğu insan kendisini yeryüzünde benzeri olmayan bireyler olarak görür. bu düşünce onları her şey yolundaymış gibi yataklarından kalkmaları yemek yemeleri ve boş boş gezmeleri için motive eder'' böyle başlıyor film. bi de kişisel komaları sıradanlığa vurmak beni hep cezbeder. bu filmde de onu hissettim :
'' düşündüğüm kadarıyla yaşamın üstesinden gelebilmek için tek yol, kendimi tamamıyla bağlantısız bir gerçeklikte resmetmek'' oliver bunu söylerken çok doğaldı mesela. tuhaf olmak için tuhaf değildi. triplere girerken de triplere girdiğinin bilincindeydi :D sevdim işte uzun lafın kısası benim için oldukça güzeldi. sonuçta tüm yorumlar subjektif.
kesinlikle vakit kaybı olmayan, müzikleri güzel, wes anderson atmosferi olan ve çeşitli sorunlarla boğuşan bir ergeni anlatan film. bazıları filme çerez diyebilir, doğrudur da lakin film kaju kalitesinde bir filmdir çekirdek kalitesinde değil.
ingiliz yapımı , dram komedi filmidir. film'de ki alex turner etkisi kendini göstermiştir, müzikleri yerinde ve güzeldir. dram filmi sevmememe rağmen bu filmi çok beğendim. kısaca ; etrafında gelişen olaylara çözüm arayan bir genci anlatır.