Kur'an-ı Kerim'in 26. suresi.
Mekke döneminde inmiştir. 227 âyettir. Sûre, adını 224. âyette geçen "eş-Şu'arâ" kelimesinden almıştır. "Şu'arâ" şairler demektir. Sûrede başlıca Mûsâ, ibrahim, Nûh, Hûd, Salih ve Şuayb peygamberlerin kıssaları dile getirilmekte, müşriklerin, Kur'an 'ın vahiy dışı bir kaynağa dayalı olduğu iddialarına karşılık, onun bir vahiy eseri olduğu vurgulanmakta, söz konusu kaynakların Kur'an üzerinde hiçbir etkisinin bulunamayacağı ifade edilmektedir.
Bismillahirrahmânirrahîm
1 - Tâ, Sîn, Mîm.
2 - Bunlar sana apaçık kitabın âyetleridir.
3 - (Resulüm!) Onlar iman etmiyorlar diye adeta kendine kıyacaksın!
4 - Biz dilersek onların üzerlerine gökten bir âyet (mucize) indiririz de, ona boyunları eğilekalır.
5 - Bununla beraber kendilerine O Rahmân'dan yeni bir öğüt gelmeyedursun, ille ondan yüz çevirirler.
6 - Üstelik (ona) "yalandır" dediler; fakat onlara alay edip durdukları şeyin haberleri yakında gelecektir.
7 - Yeryüzüne bir bakmadılar mı? Biz orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirmişiz.
8 - Şüphesiz ki bunda mutlak bir âyet (nişane) vardır; ama onların çoğu iman etmezler.
9 - Ve şüphe yok ki Rabbin, galip ve engin merhamet sahibidir.
10 - Bir vakit de Rabbin, Musa'ya nida edip "Git o zalim kavme" dedi.
11 - "Firavun kavmine, hâlâ sakınmayacaklar mı?"
12 - (Musa) şöyle seslendi: "Ya Rab! Doğrusu ben korkarım ki beni yalancı sayarlar."
13 - "Ve göğsüm daralır, dilim dönmez, onun için Harun'a da elçilik ver."
14 - "Hem onların bana isnad ettikleri bir suç var. Ondan dolayı korkarım ki, hemen beni öldürürler."
15 - (Allah): "Hayır hayır" buyurdu, "haydi ikiniz âyetlerimizle (mucizelerimizle) gidin. Şüphesiz ki, biz sizinle beraberiz. (Onları) işitiyoruz."
18 - "Â, dedi, biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının bir çok yıllarını aramızda geçirmedin mi?"
19 - "Sonunda o yaptığın (kötü) işi de yaptın. Sen nankörün birisin!"
20 - Musa, "Ben, dedi, o işi o anda yaptım ki şaşkınlardandım."
21 - "Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı."
22 - "O başıma kaktığın nimet de (aslında) israil oğullarını kendine köle edinmiş olmandır. "
23 - Firavun şöyle dedi: "Âlemlerin Rabbi dediğin nedir ki?"
24 - Musa cevap olarak: "Eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız (itiraf edersiniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbi'dir."
25 - (Firavun) etrafında bulunanlara: "işitmiyor musunuz?" dedi.
26 - Musa dedi ki: "O sizin de Rabbiniz, daha önce ki atalarınızın da Rabbidir."
27 - (Firavun): "Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir" dedi.
28 - Musa devamla şöyle söyledi: "Şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir."
29 - Firavun: "Benden başkasını ilâh tutarsan, andolsun ki seni zindana kapatılmışlardan ederim" dedi.
30 - Musa sordu: "Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?"
31 - Firavun: "Haydi getir onu bakayım, doğrulardan isen" dedi.
32 - Bunun üzerine Musa asâsını bırakıverdi; apaçık bir ejderha oluverdi.
33 - Elini de (koynundan) çekti çıkardı; bakanlara bembeyaz (görünen, nur saçan bir şey) oluverdi.
34 - Firavun çevresinde bulunan ileri gelenlere: "Bu dedi, herhalde çok bilgili bir sihirbaz!"
35 - "Sizi sihriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz?"
36 - Dediler ki: "Bunu ve kardeşini eğle, şehirlere de toplayıcılar gönder."
37 - "Bütün bilgiç sihirbazları sana getirsinler."
38 - Böylece, sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde bir araya getirildi.
41 - Sihirbazlar geldiklerinde Firavun'a "Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır, değil mi?" dediler.
42 - Firavun cevaben: "Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden olacaksınız" dedi.
43 - Musa onlara "Atın, ne atacaksanız" dedi.
44 - Bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve "Firavun'un kudreti hakkı için şüphesiz elbette bizler galip geleceğiz" dediler.
45 - Ardından Musa asâsını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuyor!
46 - Sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.
47 - "iman ettik, dediler, Âlemlerin Rabbine "
48 - "Musa ve Harun'un Rabbine!"
49 - Firavun (kızgınlık içinde) dedi ki: "Ben size izin vermeden O'na iman ettiniz ha! Anlaşıldı ki o size sihri öğreten büyüğünüzmüş! Ama şimdi bileceksiniz: Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama ke stireceğim, hepinizi çarmıha gerdireceğim!"
50 - "Zararı yok dediler nasıl olsa biz Rabbimize döneceğiz."
51 - "Herhalde biz müminlerin evveli olduğumuzdan dolayı, Rabbimizin bize mağfiret buyuracağını ümit ederiz"
52 - Biz, Musa'ya: "Kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz" diye vahyettik.
53 - Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi:
54 - "Esasen bunlar, sayıları azar azar, bölük pörçük bir cemaattır."
55 - "(Böyle iken) hakkımızda çok gayz (öfke) besliyorlar. "
56 - "Biz ise, elbette uyanık (ve tekvücut) bir cemaatız." (diyor ve dedirtiyordu.)
57 - Ama (sonunda) biz, onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden, pınarlardan,
58 - Hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık.
59 - Ve onlara israil oğullarını mirasçı yaptık.
60 - Derken (Firavun ve adamları) güneş doğmuştu ki, onların ardına düştüler.
61 - iki topluluk birbirini görünce, Musa'nın adamları "Eyvah, yakalandık! dediler.
62 - Musa: "Hayır, aslâ! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yolunu gösterecektir."
63 - Bunun üzerine Musa'ya "Vur asân ile denize" diye vahyettik; vurunca bir infilak etti, her bölük koca bir dağ gibi oluverdi,
64 - Ötekilerini de buraya yanaştırıvermiştik.
65 - Musa ve beraberindekilerin hepsini kurtardık,
66 - Sonra da ötekileri suda boğduk.
67 - Şüphesiz bunda bir âyet (ibret) vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.
68 - Ve şüphesiz, işte o Rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
69 - (Resulüm!) onlara ibrahim'in kıssasını da naklet.
70 - Hani o, babasına ve kavmine, "Neye tapıyorsunuz?" demişti.
71 - "Birtakım putlara taparız da onlar sayesinde toplanırız" dediler.
72 - ibrahim "Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı?"
73 - "Veya size fayda veya zararları olur mu?"
74 - "Yok, dediler, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk."
75-76 - ibrahim dedi ki: "iyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın olsun, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?"
77 - "Hep onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur)"
78 - "O ki, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir,"
79 - "Beni yediren, içirendir,"
80 - "Hastalandığım zaman bana O, şifâ verir."
81 - "O ki, benim canımı alacak, sonra diriltecektir. "
118 - "Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar."
119 - Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri, o dolu gemide taşıyarak kurtardık.
120 - Sonra da arkasında kalanları suda boğduk.
121 - Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (alınacak ders) vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.
122 - Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
123 - Âd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti.
124 - Hani kardeşleri Hûd onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"
125 - "Haberiniz olsun ki ben, size gönderilmiş, güvenilir bir Peygamberim."
126 - "Gelin artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
127 - "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir. "
128 - "Siz her tepeye bir alâmet bina edip eğlenir durur musunuz?"
129 - "Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz?"
130 - "Hem tuttuğunuz zaman merhametsiz zorbalar gibi tutuyorsunuz."
131 - "Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
132 - "O Allah'tan korkun ki, size o bildiğiniz şeyleri vermekte,"
133 - "Davarlar, oğullar,"
134 - "Cennet gibi bağlar, bahçeler, pınarlar ihsan etmektedir."
135 - "Cidden ben sizin hakkınızda büyük bir günün azabından korkuyorum."
136 - "Dediler ki: "Sen ha vaaz etmişsin, ha vaaz edenlerden olmamışsın, bizce birdir."
137 - "Bu sırf eskilerin âdetidir."
138 - "Biz azaba uğratılacak da değiliz."
139 - Böylece onu yalancı saydılar; biz de kendilerini helak ettik. Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (alınacak bir ders) vardır, ama çokları iman etmiş değillerdir.
140 - Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
141 - Semûd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti.
142 - Hani kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"
143 - "Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."
144 - "Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
145 - "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir."
146 - "Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız?"
203 - O zaman "Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba?... diyeceklerdir.
204 - (Oysa dünyada iken) Onlar bizim azabımızı çarçabuk istiyorlardı.
205 - Gördün ya artık onlara senelerce zevk ettirsek,
206 - Sonra kendilerine vaad edilen (azab) gelip çatarsa,
207 - O yaşadıkları zevkin kendilerine hiçbir faydası olmayacaktır.
208 - Bununla birlikte, biz hangi memleketi helak ettikse muhakkak onu uyarıcı (peygamberleri) olmuştur.
209 - (Onlar) ihtar edilmiştir ve biz zulmetmiş değiliz.
210 - Onu (Kur'ân'ı) şeytanlar indirmedi.
211 - Bu onlara hem yaraşmaz hem güçleri yetmez.
212 - Şüphesiz onlar vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır.
213 - O halde sakın Allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip yalvarma, yoksa azaba uğratılanlardan olursun.
214 - (Önce) en yakın hısımlarını uyar.
215 - Ve sana uyan müminlere kanadını indir.
216 - Şayet sana karşı gelirlerse, de ki: "Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak uzağım."
217 - Sen O, mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan.
218 - O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor.
219 - Ve secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor.)
220 - Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O'dur.
221 - Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?
222 - Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üzerine inerler.
223 - Onlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdır.
224 - Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyar.
225-226 - Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?
227 - Ancak iman edip iyi ameller işleyenler, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar müstesna; haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.
160-175 inci ayetlerinde eşcinsel lut kavminin uyarılması ve uyarıya dikkat etmeyenlerin helaki anlatılmıştır. akledenler için bunda şüphesiz alınacak ibretler vardır;
160. Lût'un kavmi de gönderilen (peygamber)leri yalanladı.
161. Kardeşleri Lût, onlara demişti ki: "Allah'ın azabından sakınmaz mısınız?"
162. "Şüphesiz ben sizin için (gönderilmiş) güvenilir (emin) bir peygamberim."
163. "Artık, Allah'ın azabından sakınıp emrine uyun ve bana itaat edin."
164. "Buna karşı sizden bir ücret de istemiyorum. Benim mükâfatımı vermek âlemlerin Rabbi olan (Allah')dan başkasına ait değildir."
165-166. "Rabbinizin sizin için yarattığı eşleri bırakıyorsunuz da (bu kadar) insan içinden erkeklere mi gidiyorsunuz? Doğrusu siz haddi aşan bir kavimsiniz."
167. Dediler ki: "Ey Lût! Andolsun ki, eğer (bu sözlerine) son vermezsen, kesinlikle (buradan) çıkarılanlardan olacaksın."
168. (Lût) dedi ki: "Doğrusu ben sizin (bu çirkin) işinizden nefret edenlerdenim."
169. "Ey Rabbim! Beni ve aile (fertleri)mi bunların yaptıklarından kurtar!"
170-171. Biz de geride kalanlardan ihtiyar bir kadın (olan karısı) dışında, onu, ailesini (ve inananları) topyekün kurtardık.
172. Sonra (karısıyla) diğerlerini yok ettik.
173. Üzerlerine (helak eden) bir (taş) yağmur(u) yağdırdık. Uyarıl(ıp da yola gelmey)enlerin yağmuru ne kötü idi!
174. Şüphesiz bunda elbette bir ibret vardır. (Fakat) yine de çokları iman etmediler.
175. Şüphesiz Rabbin, elbette, mutlak galiptir, çok merhametlidir.