tahta bir sandalyede oturuyorum. bir ayağı diğer üçünden biraz daha kısa. hafiften oynuyor ama rahatsız edici değil. rahatsız eden taraf ellerimin arkadan bağlı olması.
urgan keçi kılı gibi kupkuru; kaşındırıyor.
en büyük derdim bu olsun diye düşünüyorum kendi kendime.
saçlarım sinekkaydı traşlı, jiletle kazıdılar. düğününe dakikalar kalmış bir damadın yanağı gibi; losyonlu değil ama karıştırmayın. güzel kokulu da değil; eminim!
dört saniyede bir kafama bir damla su damlıyor. 1000 den sonra bıraktım saymayı.
sessizliğe hükmeden minicik damlalar, hayatın gözyaşları sanki.
benimkilere karışan.
nasıl bir kabus bilmiyorum ama uyandığımda yastığım ıslaktı. hayra yoramadım!
aynı mutsuzluk devam ediyordu normal boyutta da.
vakti zamanında o kadar güzel rüyalar görüp üzülmüştüm uyandığımda.
o güzellikleri kaybettiğim için, gözümü bu boyutta açıp aynı rutine devam edeceğim için üzülmüştüm.
rüyalar güzel olsa da getirisi hiçbir zaman güzel olmuyordu. moral olarak eksi dereceler sunuyordu adama!
kötü rüyaların getirisi de hep kötü.
diğer boyuttan bu boyuta hiç mi güzel bir şey taşıyamaz insan?
taşıyamıyor işte!
çıkayım artık yataktan diyorum. çıplak ayağımla yere bastığımda bir ıslaklık hissediyorum. ardından okkalı bir küfre hükmediyor ağzım! ses tellerimden ateş çıkacak neredeyse. allah kahretsin! diyorum,, allah kahretsin!!!
evi su basmış olamaz böyle bir şey!
kalkıp temizlik yapmam gerekiyor; ve daha bir sürü boktan iş!
perdeleri açıyorum; içerisi aydınlansın, sağı solu daha rahat görebileyim diye. inanılmaz bir yağmur var dışarda, bir tane bile insan yok, göz gözü görmüyor.
puslu bir hava; içim kararıyor.
kapıyı çarpıp çıkıyorum. arabama atlayıp doğru boğaz köprüsüne. bu dünyada sıkı sıkı tutunduğum son şey aracımın el freni.
fazla reklam yapmaya gerey yok; doğru suya . . .
evet su! dünyanın dörtte üçü; vücudumuzun da.
bulmacalarda çıkan '' başlıca içeceğimiz ''
su;
hayatımızın vazgeçilmezi;
kendi bile bilmezdi belki, hayattan birilerini vazgeçirebileceğini. . .