su kasidesi

    1.
  1. fuzûli 'nin orijinal adı KASiDE DER NATI HAZRET-i NEBEVi olan kasidesi.

    "Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
    Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su

    Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
    Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su

    Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk
    Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su

    Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin
    ihtiyât ilen içer her kimde olsa yara su

    Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün
    Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su

    Ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna
    Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su

    Ârızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum n'ola
    Zayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su

    Gam güni itme dil-i bîmârdan tîgun dirîğ
    Hayrdur virmek karanu gicede bîmâra su

    iste peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it
    Susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara su

    Men lebün müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi
    Nitekim meste mey içmek hoş gelür hûş-yâra su

    Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr
    Âşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra su

    Su yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek
    Çün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vara su

    Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar
    Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su

    Serv ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meger
    Dâmenin duta ayağına düşe yalvara su

    içmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile
    Gül budağınun mizâcına gire kurtara su

    Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
    iktidâ kılmış târîk-i Ahmed-i Muhtâr'a su

    Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ
    Kim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su

    Kılmağ içün tâze gül-zârı nübüvvet revnakın
    Mu'cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su

    Mu'cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim
    Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffara su

    Hayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ
    Barmağından virdügin şiddet günü Ensâr'a su

    Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât
    Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su

    Eylemiş her katreden min bahr-ı rahmet mevc-hîz
    El sunup urgaç vuzû içün gül-i ruhsâra su

    Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl
    Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su

    Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr
    Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su

    Zikr-i na'tün virdini dermân bilür ehl-i hatâ
    Eyle kim def-i humâr içün içer mey-hâra su

    Yâ Habîballah yâ Hayre'l beşer müştakunam
    Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su

    Sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i Mi'râcda
    Şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su

    Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner
    Hâcet olsa merkadün tecdîd iden mimâra su

    Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânuma
    Var ümîdüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su

    Yümn-i na'tünden güher olmış Fuzûlî sözleri
    Ebr-i nîsândan dönen tek lü'lü şeh-vâra su

    Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşr
    Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su

    Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam
    Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su."
    17 ...
  2. 5.
  3. 1. ve 15. beyitler arası nesib, 16. beyit girizgah, 17. ve 29. beyitler arası methiye, 30. beyit fahriye ve 31. ve 32. beyitler dua bölümünü oluşturur. 13. beyit beytü'l kasid (en güzel beyit) dir. 30. beyit taç beyittir.

    eser kaside olmasına rağmen, 33-99 beyit olması gereken kasideler gibi değildir, 32 beyittir. zaten naattır.

    sehli mümteni özelliği gösteren sanatlı bir dili vardır ve açıklamak kolay değildir. şiirde ahenk, aliterasyon ve asonanslarla sağlanmış, ayrıca her beyitte "su" sözcüğü kullanılmıştır. azeri lehçesiyle yazılması da anlamayı zorlaştırır.

    anlamca bütünlük yoktur, su peygamberimize aşık olan insanı ya da onu simgeler.

    çok feci sınav sorusudur.
    9 ...
  4. 8.
  5. selamlarımla Melih Gökçek'e ithafen...

    saçma ankara'nın borularından yollara su,
    kim bu denli tutuşacak olan seçim zamanı oylara, su.

    kaç gündür tenim rengi bilmezem,
    ya melih bir banyo yapsak hani nerde su.

    ...
    10 ...
  6. 3.
  7. hz. muhammed'i suya benzeten ,edebi degeri büyük şiir.
    5 ...
  8. 41.
  9. Karşılıksız aşkın acısını en naif, en güzel anlatan eserlerden birisidir; şu dizelerin masumiyeti bile insanı duygulandırıyor.

    ârızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum n'ola
    zayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su.

    (gam gününde hastaya gönülden kılıç gibi keskin bakışlarını esirgeme;
    çünkü karanlık gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.)
    4 ...
  10. 15.
  11. mükemmel bir kasidedir gerçekten hayran olmamak elde değildir.
    Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
    Kim bu denli dutuşan odlara kılmaz çare su
    sade türkçesi: "Ey göz! Gönlümde yanan ateşe, gözyaşından su saçma. Zira bu kadar fazla tutuşmuş ateşlere suyun faydası olamaz."
    açıklama: Gönlünde bir aşk ateşi ve gözyaşı ile söndürme vardır. Ateşi söndürme insanın doğal tepkisidir. Göze Diyor ki boşuna uğraşıyorsun o orada zaten yanacaktır. Gözyaşından yardım istemesi gerekiyor ama şair bunu yapmıyor. Fuzuli'nin şiir anlayışını gösteren bir dizedir. Suyla söndürülebilecek bir yangın değildir. Aşk ateşidir, manevi bir yangındır. Maddi olarak düşündüğümüzde çok büyük bir yangındır söndürmek mümkün değildir. Bu dizeden memnuniyet anlamını da çıkarmak mümkündür. Fuzuli acıyı seven bir şairdir. Bununla birlikte düşündüğümüzde bu ateşle olgunlaşma anlamı çıkar. ilahi aşk terbiye edilişin en etkin yoludur. Yangını arzulamakla aşkı arzulamış olur.

    Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
    Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su
    Bu beyti iki türlü açıklamak mümkündür:
    a) O kadar çok ağladım ki, gözyaşlarım dönen gök kubbeyi doldurmuş. Bu yüzden renginin mavi olduğunu bilemiyorum. Yani gerçek rengini seçemiyorum, her tarafı su renginde görüyorum.
    b) Ağlayan yaşlı gözlerle etrafa bakmaktan dolayı, gökyüzünün rengini bilemiyorum. Gökyüzü gözlük camının rengini aldığı gibi, yaşlı gözlerle de bakıldığında su rengini almış olur

    Zevk-ı tîğinden aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk
    Kim mürûr ile bırâgur rahneler dîvâre su
    Sade Türkçesi: "Senin kılıç gibi keskin ve delici bakışların, gönlümü delik deşik etse de, ben bundan zevk alırsam, bunda şaşılacak bir şey yoktur. Çünkü akar sular geçtiği taşlık yerlerde (zevkli) oyuklar meydana getirirler."
    Açıklama: Buradaki kılıçtan kasıt sevgilinin bakışlarıdır. Sevgilinin bakışları, yaralayıcı, kesici olarak kabul edilir. Yan bakış söz konusuysa, kaş çatmak varsa keskin bakış vardır. Gönülden kasıt kalptir ve kalbi yaralamak vardır. Ama bunun zevkini kastediyor.Kılıç demirden yapılır ve yapılırken yumuşaktır ve keskin değildir. Keskinleştirmek için kızgınlaştırıp su dökülür. Bu şekilde keskin hale gelir. Bu işlemi yaparken demirin özüne de su girer. Yanı kılıcın özündeki su gönüle girince az da olsa rahatlama hissi verir. Toprak yağmuru arzular, sevgilinin bakışı da âşık için rahmettir. Ancak yağmur toprağı çizer fakat toprak yağmurdan vazgeçmez. Âşık da sevgilinin bakışından vazgeçmez. Bunu tasavvufi olarak düşünmek mümkündür. Peygamberin bakışını görmeden cehennemlik olmak vardır. Peygamberin bakışı şefaattir. Bu yüzden mahşeri arzuluyor çünkü peygamberin bakışını ancak orada görebilir.

    Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânın sözün
    ihtiyât ilen içer her kimde olsa yâre su
    Sade Türkçesi: "Yaralı gönül, senin okunun peykanının sözünü korkuyla söyler. Çünkü yaralı bir insan da suyu tedbirle içer!"
    açıklama: Yaralı bir gönül var ve sebebi de aşktır. Divan şiirinde bakış kirpik, kaş ve göz kapağıyla birlikte kullanılır. Kaşlar çatıldığında kirpikler ok gibi gerilir ve aşığın kalbini parçalar. Gönül yarasına sevgilinin yan bakışı sebeptir. Gönül sevgilinin bakışlarıyla oyuk oyuk yaralanmıştır. Böyle bir bakış varken aşığın bakışı korkuyla ele almasının sebebi şudur: Peykan çelikten yapılır ve onunda özünde su vardır. Açık yara su ile temas ettirilemez. Burada da su ile yaranın ilişkisi düşünüldüğünde su yaraya iyi gelmez. Ancak ne pahasına olursa olsun bu bakışı yine ister. Şefaat arzusuyla o dert ile hasta düşmüş durumdadır ancak ondan vazgeçmiş durumda değildir.

    Suya versün bağbân gülzârı zahmet çekmesün
    Bir gül açılmaz yüzün tek verse min gülzâre su
    Sade Türkçesi:"Bahçıvan gül bahçesine su vermekten vazgeçsin. Onu sele versin. O boşuna zahmet çekmesin. Çünkü değil bir bahçesine, bin gül bahçesine a da su verse, yine senin yüzün gibi bir gül yetiştiremez."
    açıklama:Sevgilinin genelde dolaştığı mekân gül bahçesidir. Âşık sevgilisini burada arar. Gül yüzlü sevgili bir gül bahçesinde ama sevgili yok. Bahçıvan “sevgili yok, artık o gül bahçesine o kadar su ver ki eser kalmasın" diyor. Çünkü bir daha onun gibi gül açmayacaktır. Tasavvufi manada düşününce Peygamber ölünce kâinatın bir anlamı kalmamıştır. Gül yüzlü peygamberimizdir. Gülzar ise onun yaşadığı dönemdir. Kıyametin kopmasını istiyor çünkü peygambere kavuşmak söz konusudur. "Ey Allah'ım dünyayı sele ver gitsin, kıyamet kopsun, bende peygamberime kavuşayım&" anlamı çıkmaktadır.

    Ohşadâbilmez gubârını muharrir hattına
    Hâme tek bakmadan inse gözlerine kare su.
    Sade Türkçesi: "Hattat bakmaktan gözlerine kalem gibi kara su inse de, yazısını yüzündeki tüylere benzetemez.
    açıklama: Nakkaş eline bir kalem almış ve çizim yapmaktadır. Sevgilinin tasvirini resmetmektedir. Kalemi hokkaya ucuna doğru akar. Bu şekliyle göz arasında bir bağlantı kurmuştur. Siyah mürekkep, göze kara su inmesi gibi bir imaj oluşturur. Kalem sayfaya sürekli bakmak zorundadır ancak onu resmedemez. Çünkü sevgili eşsizdir. Ne kadar uğraşsa da o güzelliği çizemez. Hattı Hz. Muhammed'in yüzündeki bir tel olarak düşünürsek, bir nakkaşın Peygamberin sakalını bile çizemeyeceğini anlatır.

    Ârızın yâdıyla nemnâk olsa müjgânım n'ola
    Zâyi' olmaz gül temennâsıyla vermek hâre su
    Sade Türkçesi: "Yanağını hatırlamaktan kirpiklerim ıslansa şaşılmaz. Gül elde etmek arzusuyla dikene su vermek boşuna değildir."
    açıklama: Sevgilinin yanağını hatırlayarak ağlayan aşığın sebebi sevgiliye kavuşamamaktır. Bir sonraki dizede ağlamanın boşuna olmadığı belirtmiştir. Sevgili baharın gelmesiyle görülmeye başlar. Kış boyu sevgili görülmez. Kışın sevgiliyi hatırlar ve o özlemle gözyaşı döker. Diğer mevsimler gülü görebilmek mümkün değildir. Kuru bir dala dönüşür. Bahar mevsimi dışında gül dalı sulandığında gülü değil dikeni sulamış oluruz. Amaç gülü tekrar elde etmektir. Gülden kasıt peygamberdir. Gül arzusu Peygamberi görebilme arzusudur. Öldükten sonra yalnızca görebiliriz. Dünyada ise rüyada görebiliriz. Burada anlatılan Peygamber aşığının ağlayıp sızlayarak rüyada peygamberi görebilmek için Allah'a yalvarmasıdır. Kirpikler dikene, gözden akan yaş da gülü sulayan damlalara benzetilmiştir. Şefaate nail olmak için aşk ile gözyaşı dökmek gerekmektedir.*
    3 ...
  12. 12.
  13. kasidenin sözlerine diyecek bir şey yoktur mükemmeldir.

    ama pek çoğumuzun bilmediği bir özelliği vardır bu kasidenin. sesi! evet sesi eğer kasideyi birazcık düzgün olarak okursanız başktan aşağı onun lirik ifadeleri insanı okurken su şakırtısına benzer sesleri duymasına sebep olur.

    yani şiir okunurken şakırdar. böyle bir özelliği vardır.
    3 ...
  14. 20.
  15. fuzuli'nin muhteşem ötesi eseri. iskender pala incelemiş ve şiiri bir kitapta açıklamıştır...

    en güzel beyiti aslında bütün aşıkların arzusudur...

    dest busi arzusiyle ger ölsem a dostlar
    kuze eylen toprağum sunun anunla yare su...*

    şahsi kanaatimce yukarıdakinden sonra en güzel beyiti;

    iste peykanın gönül hicrinde şevkim sakin et
    susuzam bir gez bu sahrada benim çün ara su...
    3 ...
  16. 4.
  17. Su Kasidesi gerek vezni, gerek ahenkli söylenişi, gerek büyük bir gönül insanının Hz. Muhammed'e olan aşkını inanılmaz güzellikte aksettiren samimi duyguları ve gerekse lafız ve mana bağlamında ulaştığı estetik başarı bakımından edebiyat tarihimizin en başarılı eserlerinden birisidir.
    3 ...
  18. 2.
  19. peygamberimize yazılmış bir naat(övgü)tır.
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük