"Raskolnikov uzaklaşırken düşünüyordu: ''Nerede okumuştum... ölüm cezasına çarptırılmış biri sehpaya çıkmadan bir saat önce şöyle söylüyor, ya da düşünüyordu: 'Yüksek bir yerde, bir kayanın üzerinde ancak iki ayağımı koyabileceğim kadar daracık bir yerde yaşayacak olsaydım, dört bir yanım uçurumlarla, okyanuslarla çevrili olsaydı, fırtınalar, zifiri karanlık olsaydı her yanım, kimsecikler olmasaydı yanımda, o daracık yerde öylece bir ömür, binlerce yıl, sonsuza dek yaşamak isterdim... Evet, şimdi ölmektense, öyle yaşamak isterdim! Yaşayabilsem, yalnızca yaşayabilsem, yaşayabilsem! Nasıl olursa olsun, yaşasam!..' Ne yaman bir gerçek! Tanrım, ne yüce bir gerçek bu! Ne alçak bir yaratık şu insanoğlu! Bu nedenle ona alçak diyen de alçaktır...
fyodor dostoyevskinin başyapıtıdır diyebilirim. oldukça akıcı. benzetmeler, aforizmalar vb. mükemmel. bu kitabı okuduktan sonra gerçek bir kitabın ne olduğunu anlamaya başladım. karakterlerin belli durumlardan dolayı duygu ve düşüncelerini okurken insanın kendini bulmaması mümkün değil. kısacası en küçük nüanslardan da bahsediliyor. bu kitabı okuduktan sonra şunu anladım ki, kaç yüz yıl geriye gidersek gidelim, günümüz insanlarıyla o zamanın insanlarının düşünce ve duygularında hiçbir fark yok. aynı düşünce, aynı duygu. kitaptaki karakterlerin kendi kendine söylediği cümleler bile günümüz insanının kendi kendine söylediği cümlelerle örtüşüyor. okumanızı kesinlikle tavsiye ederim. kitabın okuyucuya vermeğe çalıştığı mesajsa şudur:
“topluma yararı olmayan bir insanı öldürmek günahtan daha çok sevaptır”.
tabii, dinen sevap mıdır bilemem ama, insan bu fikire hak vermeden de edemiyor.
bir başyapıt örneği arıyorsanız hiç düşünmeden önereceğim birkaç eserden birisidir.
kitap çevirmenlerinden mazlum beyhan suç ve ceza'dan "insan dehasının yarattığı en yüce yapıtlardan" diye bahseder.
kendi gözlemlerim üzerine konuşursam asıl karakterimiz raskolnikov, çelişkiler içinde ve kendini ikna edemiyor.
aslında sorunun en can alıcı noktası tefeci kadını öldürmesi değil kendine karşı yaptığı çıkarımın zihninde onu ikna edememesi. raskolnikov makalesinde sıradanlar ve üstünler olarak ikiye ayırdığı insanlardan 'üstün olanların' hedefleri yolunda yaptıkları şey suç işlemek dahi olsa bunun meşru olduğunu düşünür. ne yazık ki düşündüklerini ifade konusunda sıkıntı yaşamasa da duygularını ikna etmek konusunda başarılı olamaz. büyük bir bunalım içerisine girer, yavaş yavaş yitip gitmeye başlar.
raskolnikov' u edebiyatın unutulmaz karakterleri arasına eklemiş başyapıt. 80' li yılların sonu, 90' lı yılların başı gibi de ingilizce çevrilmiş çizgi romanını vermişti bir gazete.
bir insan, bir suçlunun, katilin neler yaşadığını neden merak eder anlayamam. bir de bundan "bu kitap süper" sonucunu çıkaranlar var.
valla ben böyle, üzücü konuları ne kitapta ne filmde ne de gerçek hayatta severim.
komedi, şaka, komiklik bunlar hoş.
akrep burcu erkeğinin yazdığı kitap. tipik akrep burcunun tüm özellikleri kitaba yansımış. pasif agresif tavırlar, ayrıntıya takılıp ayrıntıda boğulma ve ana meseleden kopma, davranışa odaklanıp meseleyi dış görünüşüyle değerlendirme, her şeye ve herkese gizli bir öfke ve nefret, herkesten ve herşeyden memnuniyetsizlik, kendinden bıkma... negatiflik..vs vs.
Bir katili sevdirmeyi başaran kitap.
(bkz: rodion romanovic raskolnikov)
"Önce biraz ağladılar ama sonra alıştılar.
Aşağılık insanoğlu her şeye alışır."
--spoiler--
Hepsinin halinde, en yakınlarının beklenmedik bir felaketi karşısında bile insanlarda her zaman görülen tuhaf bir sevinç duygusu vardı.
--spoiler--