yıllarca mobbing uygulanan çalışanlarda da görülebilir. özellikle dini inancına göre hayatını şekillendiren, özel sektörde çalışan kişiler mesai saatleri içinde patrondan her gün azar ve hakareti işitirler, seslerini çıkartamazlar. iş çıkışı yapılan konuşmalarda; ''onun sayesinde para kazanıyoruz normaldir, işimiz streslidir'' vs. gibi kendisini onun yerine koyarak durumu normalleştiriyorlar. siz onlara tane tane anlattığınız zaman yada sizden biraz cesaret aldıklarında durumu daha iyi kavrayıp karşı duruş gösteriyorlar.
gururunu yerlere sermeyi göze almış kişilerin yaşadıgı psikolojik bozukluk.
kişi karşı taraftan ne kadar zarar görsede vazgeçmez aksine daha fazla baglanır. Hatta bundan zevk alır. Karşı tarafın bile bile hata yaptıgını anlasa bile onu kaybetme içgüdüyle hareket ettiginden dolayı hiçbir olumsuz tepki vermez. Tedavisi yoktur.
bu sendroma adını veren olay 1973 yılında stockholm'deki başarısız bir soygun girişimi sonucu ortaya cıkmıştır. kreditbanken isimli bir bankayı soymaya kalkan soyguncular kuşatılınca bankada bulunan 4 kişiyi rehin almışlar ve altı gün boyunca direnmişlerdir. altı günü sonunda polis operasyonu sırasında rehineler kurtarılmaya aktif olarak direnmişlerdir. daha sonra ise soyguncular aleyhine tanıklık etmeyede yanaşmamışlardır hatta para toplayıp savunmalarına yardımcı olmuşlardır. bu olaydan sonra psikolojide benzer rehine-rehinci olaylarındaki yakınlaşmaları tanımlamak için kulanılan bir deyim haline gelmiştir.
ilk kez Stockholm'de görüldüğü için bu ismi alan sendrom kişinin kendisini kaçıran, ya da ona zararı dokunan kişiye karşı sempati duyması hatta aşık olmasıdır.
malum, adam tıpış tıpış vereceksiniz dedi, en azılı muhalifler bile bir anda yan çizip ekmekçi kesilmişlerdi.
hayat ne garip değil mi? 5 sene önce ak partiyi laikliğe aykırı olmakla suçlayıp, sonra çarşaflılara rozet takıp en sondada fetullah gülen ile kucak dansı yapmak...