her ne kadar gerçek olan, kesinlikle "maddi olan "dır temeline dayansa da elealı* zenon'un "her şeyi saran nefes" diye öne sürdüğü tanrısal ateş-bağ kavramını da içinde barındırır. zaten bu "nefes"i de "kesinlikle maddi" olarak ele alır fakat insan onu göremez der.
aslında tam bu noktada tipik bir materyalist "aha sıçtı zenon bez getir" diyebilir, fakat ikinci vitese atarsanız maddi olanın algılanması için onu görmenin, duymanın veya dokunmanın gerekmediğini de pekala kabul edebiliriz. yani herhangi bir şeye düşle ulaşılabilir ve fakat düşünce gücü gözler veya kulaklarımız kadar birbirine yakın güçte olmayabilir... matematik ne kadar gerçekse zenonun bahsettiği nefes-ateşte o kadar gerçek olabilir yani. senin trigonometriden anlamaman trigonometrinin gerçekliğinden bir şey götürmüyor.. gibi..
stoacılara göre fizik önemli, çünkü; onlara göre gerçek olan, kesinlikle "maddi olan "dır. eflatun'un ideler varsayımına karşı olan bu anlayışa başka bir düşünce daha eklenmiştir: stoacılara göre; maddi ve somut olan gerçeklik, "canlı" bir bütün oluşturur, tıpkı bir organizma gibi.
Tavanı sütunlarla tutulan uzun ve bir tarafı kapalı, diğer yarafı açık koridor. Bizdeki revakın kubbesiz hali. Bu arada stoya ile alakası yok. Atlamayın hemen.*
Stoacılık, stoalarda yapılır kardeşim. Bizde boş adam değiliz, varsa bir felsefi şekliniz, iyonya'ya bekleriz.
yunancada, üstü örtülü sütun sırası manasına gelir, stoa.
yol kenarları ve meydanlarda olur, agoralarda da tabii ki. yunan ve roma şehirciliğinde önemli bir yeri vardır stoaların. stoalı bir şehir ve meydan planını hayata ilk olarak iyonya'da Hippodamos geçirmiş idi.
Peki Hippodamos kim? Sihirli annem'deki avni kadar akıllı bir adam.
Antik çağlarda Stoacılar gibi bir felsefik kollektife ev sahipliği yapmış hatta kendi ismini vermiş meydan ya da sütunlardan oluşan bir galeri olması lazımdı..
Ayrıca bugünlerde çok moda oldu nedendir bilinmez.
