yazdigi kitaplari her okuyusumda sasiririm. insan hayret ediyor. Nasil bir hayal gucu, yaraticilik? Hemen hemen her kitabini okumusumdur, ilkokul yillarimdan beri. Hayvan mezarligi'ni pek begenmem bir tek, ama o kadar. Kara ev olsun, duzenleyiciler olsun, her biri birbirinden basyapit niteliginde. Canim stephen king.
beni dünya'daki pek çok insandan daha mutlu etmiş insandır. kara kule, o, carrie, kemik torbası gibi kitapları okurken aldığım zevki çok az şeyden aldım.
bir de hadi siz yabancı değilsiniz bir şey itiraf edeyim. lisedeyken hep onunla tanışmak için maine'e gidip evinde misafir olmayı hayal ederdim. kitaplarından aldığım zevki ona birebir anlatmaya çalışmak için ingilizce konuşma aktivitelerinde daha fazla rol alırdım. kendisi benim hayatımda çok özel bir yere sahiptir.
maine'e gelip yüzüne söylemeyeceğim büyük ihtimalle ama "her şey için çok teşekkürler, iyiki varsın sai."
çamaşır listesini satsa milyonun ustunde satis yapicagini inandigim yazar.
kitaplarini okurken korkmanin yasla alakasi yoktur sahsen hala korkarim . bircok kitabini okumusumdur lakin artik korku yazarligini birakmistir. denemelere ve cocuk yazarligina yonelmistir.
favori bes yazar arasina rahatlikla girer.
evren hakkındaki bütün teorileri tek tek gerçekleşmeye başlayan bilim adamı. uzaylılara mesaj gönderme merakımız üzerine de bir çok teorisi vardır umarım onlar da gerçekleşmez diğer teorileri gibi.
yazmış olduğu kara kule adlı seri, (bkz: the dark tower) hem kurgusu hem de karakterlerinin orjinalliği bakımından dünyanın en iyisidir. umarım son 4-5 yıldır filmi çekileceğinin dedikodusu gerçekleşmez, çünkü hiçbir yönetmen kara kuleyi king gibi kurgulayamaz, hiçbir aktör de roland deschain'in hakkını veremez.
--spoiler--
En önemli şeyler, söylemesi en zor olan şeylerdir...
Bunları söylerken utanırsınız... Çünkü kelimeler küçültür onları....
Kafanızın içindeyken sonsuz gibi, kocaman görünen şeyleri kelimeler hayat boyuna indirger...
Ama hepsi bu kadarla da kalmıyor, öyle değil mi?...
En önemli şeyler, gizli yüreğiniz nereye gömülüyse oraya pek fazla yakındır...
Düşmanlarınızın çalmaya can attığı bir hazinenin işaret taşları gibi...
Sırrınızı açıklamak size çok pahalıya malolurken, karşınızdaki insanlar size garip garip bakarlar...
Ne dediğinizi hiç anlamazlar, ya da bunun nesini bu kadar önemli bulup yarı ağlar gibi söylediğinize bir anlam veremezler. En kötüsü de bu bence. sırrın kilitli kalması, söyleyen bulunmadığından değil de, anlayışlı bir kulak bulunmadığından olunca
--spoiler--
El insaf yahu. (bkz: under the dome) bu kitaba basladigimdan beri surekli birilerini öldürüyor bu adam. Ne merakliymis biraksak toplu katliam da yapar simdi. Ama iyi yaziyor guzel yaziyor hos cocuk.
Günümüzün en çok okunan yazarlarından biridir. soyismine münhasırdır.
şu anda yazdığı çoğu romanı hatırlayamıyormuş. Birçok bağımlının olduğunu(Alkol, Kokain, Çeşitli ilaçlar) itiraf eden King sürekli kanayan burnu yüzünden daktilosuna koruma kılıfı bile yaptırmış.
Eski Zamanların James Bond tarzı polisiye romanlarına atfen yazdığı son kitabı Joyland şu anda Dan Brown'ın Inferno'sunu bile geride bırakmış olarak Amazon'un en çok satan kitabıdır. Muhtemelen New York Times Bestseller Listesi'nin tepesinde göreceğiz bir iki haftaya.
Sai King, eski usül kitapçılara destek olmak amacıyla bu kitabını e-book/ Kindle olarak yayınlamayacağını duyurdu. Adam her zaman orta sınıfın ve işçi kesimin yanındaydı zaten.
ben de yeri hep ayri olacak yazardir stephen king. kendisiyle lise doneminde tanistim, sansliyim ki ilk okudugum kitap serisi the dark tower oldu. millet seri tamamlansin diye yillarca beklemek zorunda kalirken, ben butun kitaplari ayni anda alip okuyabildigim icin cok sansliydim. keza dusunsene 22 yil var ilk ve son kitap arasinda. beklemek zorunda kalsaydim delirirdim muhtemelen. yerdim kafayi orasi net. benim icin kitap serisinde en guzel kitap the song of suzannah idi kesinlikle. kitabi okurken isigi devamli acik tuttugumu hatta o sekil uyudugumu hatirliyorum. hicbir kitabi okurken bu kadar tirstigimi bilmem. korkak felan da degilimdir ha yanlis anlasilmasin. horror sever bir insanimdir. fakat korkutma rekoru bu kitaba ait.
dizisi veya filmi gelsin diye bekliyorum yillardir. fakat belkide hep kitap olarak kalmali. ne dizisi ne de filmi yapilmali. yapilirsa muhtemelen hakki verilemeyecek. zaten yapimciligina aday olanlar sonra adayliktan cekiliyor. millet cekiniyor bu seriyi ekranlara tasimaya ve haksiz degiller. under the dome 'un durumu ortada, daha ilk bolumden batirdi.
yani kara kule ile basladik, gecen yillarda butun bir kutuphaneyi doldurduk. son cikan kitabi joyland'i okumak icin can atiyorum fakat yogun bir donemdeyim. kitabi kisa dogru alip, disarda kar kis kiyamet koparken okumayi dusluyorum.
esaretin bedeli'nin yazarı olduğunu öğrendiğimde, eriyip vücuduna sızmak istedim, o olmak istedim. ondan bir parça olmak istedim resmen. bambaşka biri bu adam.
Nacizane fikrime göre, John Steinbeck'le birlikte, ABD'nin 20. yüzyıldaki en iyi iki yazarından biridir.
Bunu sadece tek bir kitabına bakarak söylemiyorum; kitaplarını veya cümlelerini tek tek ele aldığınızda belki edebi veya sanatsal açıdan bir tolstoy veya bir joyce yok karşımızda. Zaten King, pop-art kültürünün bir çocuğu; Amerika'nın baby boom döneminin bir ürünü. Ondan çok zarif olup, saatlerce a'yı b mi yapsam, c yerine d mi desem gibi bir şeyler beklemek komik. Adam bu işi ilk önce "meslek" olarak görüyor. Üretmesi lazım ki para kazansın. Şansına mesleği "çok sevdiği ve çok başarılı" olduğu bir meslek çıkmış. Tabi bizim şansımıza da.
Diğer aynı tarz yazarlardan çok farklı yönleri var ama... 40 yıldır insanı dumura uğratan bir kalite seviyesinde (en kötü kitabı bile okunuyor adamın) neredeyse her alanda verdiği eserleriyle, tüketim çılgınlığının had safhalara ulaştığı, modaların trendlerin anlık olduğu bir dönemde dört kuşağa birden hitap etmesiyle, ABD rüyasının nasıl kabuslarla el ele gittiğini göstermesiyle, her zaman işçi sınıfını temsil eden kahramanlarıyla, en önemlisi, sayfalardan fırlayıp canlı kanlı dokunabileceğinizi düşündüğünüz karakterleriyle bence hakkı az bile verilen yazar.
Asıl ünlendiği korkunun her alt-türüne bir başyapıt sığdırmayı başarmış bir adam bu. Vampirler mi dediniz? Salem's Lot ilk üçe oynuyor. Lanetli ev mi dediniz? Deha denilen Kubrick'in ilgisini bile çekmiş bir The Shining var. Lovecraft mı dediniz? It var, Needful Things var, The Mist var. post-apocalyptic mi dedi birileri? Her yıl bir tane taklidi çıkan the Stand var. Bilim kurgu fantezi? The Dark Tower var. Macera? Al sana The Talisman. Saf korku mu istiyorsunuz? Hayvan Mezarlığı var. Psikolojik korku? Misery, sadece iki kişi ve tek sahneyle koca bir başyapıt nasıl yazılır onu size gösteriyor. Hayaletler? Bag of bones Doğaüstü güçler? Carrie, Firestarter, The Dead Zone...daha sayılamayan onlarcası. Şimdi herkes Hunger Games diye ölüp bitiyor, ama zaten King, The Long Walk adlı hikayesini 70lerde yazmıştı. Bugünün TV yarışmalarına sinir olanlar, hayret edenler, The Running Man'i okusunlar; 30 sene önce yazmış King o hikayesini.
Dahası bu dünyada kaç yazar bütün bunların yanına, The Shawshank Redemption'ı, the Body'i, 11/22/63'ü sıkıştırabilir? Kaç tanesi hem kısa öykü, hem roman, hem uzun öykü, hem kısa roman, hem senaryo, hem inceleme, hem aşk hikayesi yazabilir, gazetelerde makaleleri yayınlanabilir? Benim aklıma Edgar Allen Poe dışında başka hiçbir isim gelmiyor.
Bugün tüm dünyada insanlar, Carrie, Pennywise, Cujo, Gunslinger, Christine denildiğinde neden bahsedildiğini anlıyorlarsa, okulda öğretmen bir çocuğun annesi için "yazarı tutsak alan o baltalı deli kadına benziyordu" dediğinde yargıç gülüp "haklısın o zaman" diyorsa, tüm dünyanın kolektif bilinçaltına kendini kazımış bir adamdan bahsediyoruz burada.
Ayrıca sıkı bir Demokrat olması, dünyayı işgal eden Bush rejimine sürekli geçirip Cumhuriyetçileri deli etmesi bile adamı sevmeye yeterli. Türkiye'de olsa muhtemelen Tayyip, silivri'ye atardı hemen bu sivri dili yüzünden.
Herkes Twilight diye ölüp biterken, Meyer için korkmadan "tek kelime yazamayan beceriksiz" diyebilmiş biri var karşımızda.*