güzel ülkemizde hala değişim denen olguyu kavrayamayan zihniyeti açık eder terimdir.
bu kimi zaman parti kapatmak şeklinde tezahür eder, kimi zamanda darbe yapmak.yani efendim yöntemleri değişebilir balans ayarı yapanların.ancak değişmeyen şey, değişen dünyayla birlikte dönüşen ülkemizin artık eski otoriter düşünce kalıplarıyla yorumlanamayacağı gerçeğine işaret eden gelişmelerin "x" gerekçelerle bastırılmaya çalışılması durumudur.
yine de ümitlidir yazarınız.kapıyı kapatsan pencereden girecek global rüzgarlar kaydıracaktır ayaklarını statükosever dinazorların.
yazımı sonlandırırken çok sevdiğim bir sözünü yazarak selamlıyorum çetin altan ustayı.
statu qua, latince olan bu kelime, türkçeye statüko şeklinde geçmiştir. mevcut pozisyonu ve ya güç dengesini anlatır. örneğin yunanistanla aramızda ki "soğuk savaş statükosu" dur ve iki tarafta güç dengesini lehine çevirmeye çalışsa da tüm dünya şuanki güç dengesinden memnundur, iki taraftan herhangi birinin güç dengesini değiştirmesi demek "savaş" demektir.
bir ikinci örnekte kıbrısı ele alalım, kıbrıstaki statuko "ateşkes" 'tir. yani kıbrısta hala süregelen bir savaş vardır, ancak ateşkes ilan edilmiştir.
türk siyasetinde birileri tarafından daima korunmaya çalışıldığı söylenen nosyon. işin garibi; birilerini statükoyu korumaya çalışmakla itham edenler, roller değişince statükocunun ağa babası olur çıkarlar. öyle, herkesin gizli gizli sevdiği, lakin kimsenin birlikte görülmek istemediği bir meret bu statüko denen şey.
Dotoyevski, devlet aleyhine düzenlenen bir eyleme karıştığı iddiasıyla tutuklanır, idam isteği ile yargılanır.
Hapishanede yattığı hücrede, ertesi gün verilecek kararı beklerken, gece yarısından sonra silâhlı iki asker tarafından alınır,
Ölüm kararı okunur yüzüne karşı...
Papaz günah çıkarttırır...
Gözleri bağlanmadan önce kurşuna dizileceği direk ve ellerinde tüfekleriyle askerleri görür,
Ellerindeki kelepçenin çıkarıldığını fakat bu kez bir direğe bağlandığını hisseder,
Henüz 28 yaşındadır (yıl: 1849),
Titreyen bedeni ve ruhu ölüm korkusunu yaşamaktadır,
Her an "Ateş" emri verilecek, askerlerin tüfeklerinden fırlayacak kurşunlarla bedeni delik deşik olacaktır...
işte o anda bir çift elin gözlerine uzandığını ve sıcak bir nefesi yüzünde hisseder,
Soğuk terler boşanır bedeninden.
Gözlerini örten bez çekilip alındığında, yılan gibi tıslayan bir subayın, ölü balığı andıran bakışlarını ve gülümsemeye çalışan gözlerini görür.
"idam edilmeyeceksin Fyodor Mihayloviç Dostoyevski. Mahkeme seni 8 yıl hapisle cezalandırdı, Yüce Çarımız ise cezanı 4 yıla indirdi."
Sessizce bu söylenenleri dinleyen Dostoyevski'nin gözleri "peki neden?" der gibi merak ve biraz da kuşku ile bakmaktadır.
"Çünkü" der subay, "Çünkü sana ölüm korkusunu yaşatarak seni korkutmak istedik. Umarız bundan sonra Yüce Çar'ımıza karşı gelmezsin".
Ve bir daha Çar'a hiç karşı gelmedi Dostoyevski...
son zamanlarda akp'li tosuncukların nefes almak yerine söylediği söz.
sorsan, anlat desen ne anlamını, ne geçmişini bilir ama tayyip efendi bi kere söyledi ya artık onlar sonsuza kadar kullanırlar.
ne zaman geçmişe ve bu ülkenin değerlerine bok atmak isteseler hemen statüko diye papağan gibi kitlenirler.
türkiye de anlamını bilmeyenlerin sıkça kullandığı laf. genelliklede statükocular başkalarına statükocu derler ama anlamı nedir bilmezler. anlamı bir değeri korumadır yani diğer anlamı muhafazakarlıktır. statüko eşittir muhafazakarlık yani. peki niye muhafazakarlar hep başkaları için bunu kullanıyor çok garip.
cumhuriyete karşı olanlar tarafından cumhuriyeti korumak isteyenleri suçlamada kullandıkları kelime. statüko latincede şimdiki durum anlamına gelmektedir. eğer 28 şubat dönemiyle ilgili konuşuluyorsa o statüko yani o dönemde geçerli olan durum bitti, şimdi 2002'den beri süren ve muhafazakarlaşmanın hızla arttığı * bir dönem var. artık statüko budur ve bu konuşulmalıdır. ben de bu statükoya karşıyım.