1980 yapımı Woody Allen filmidir. Film Stardust Oteli'nde hayranlarının ilgisinden bunalan güldürü yazarının yaşamını ve ilişkilerini sorgulaması üzerine kurgulanmıştır. Siyah- Beyaz filmdeki karakter Woody Allen'dir.
woody allen'ın özeleştirel, otobiyografik ve fazlasıyla egosantrik filmi. her woody allen filminde olduğu gibi harika caz parçalarıyla kulakların pası atılır. charlotte rampling'in, zamanında ne kadar güzel bir kadın olduğunu görmemizi sağlar.
vudinin kendisiyle dalga geçme işini en üst seviyeye taşıdığı otobiyografik filmidir. inanılmaz başarılı bir şekilde bulunduğu durumun dışına çıkıp yabancı gözlerle kendi deyimiyle 'her yönetmenin orta yaşlarda yaşadığı bunalım'ı yansıtmıştır bize. film boyunca etrafından ayrılmayan hayran kitlesinin yönelttiği sorular ve vudinin cevapları çok komiktir. resmen kendine yönelik bütün eleştirilere cevap vermiştir. yine entellerle ve yahudilerle alay etmeyi ihmal etmemiştir.
ayrıca film diğer vudi filmlerinde de bolca bulunan aforizma niteliğindeki geyiklerle dolup taşmaktadır. mesela "sen ateistsin, tanrı seni niye sevsin ki?" gibisinden bir çıkış yapan kişiye vudi "hayır, tanrı bana ateist demezdi, sadece sadık bir muhalif derdi" şeklinde cevap verir. özetle, çok ama çok hoş, vudiseverlerin kaçırmaması gereken bir film.
woody allen' ın 1980 yapımı siyah beyaz filmi. fellini şaheseri otto e mezzo' ya adeta saygı duruşu niteliğinde bir film. öyle ki girişteki rüya sekansından uzaylıları bekledikleri sahnelere, grotesk tiplemelerden konular arasındaki yakın bağa kadar büyük benzerlikler var. tıpkı fellini' nin yaptığı gibi woody allen' da bu filmde kendi yaptığı işi sorguluyor. ama iş yer yer ruhani bir mastürbasyona da variyor açıkçası. finalde woody hediye edilen flütü çalarak sirke doğru gidecek mi diye beklemedim değil.
yine tipik woody allen filmleri gibi hızlı diyaloglar ve bol göndermeli anektodlar içeren film bu sefer kadın-erkek ilişkilerine biraz sürtünüp geçiyor. alter egosunu yine kendisi olarak sunup film içinde film kurgusu ve diğer filmlerinden ayrılan yapısıyla kendini belirgin bir sınıflamanın dışına atıyor.
sahil sahneleri tarkovsky' yi, dorrie karakterinin kendi kendine repliklerini tekrarlaması biraz bergman' ı ve filmin geneli de zaten fellini' yi işaret ediyor gibi.
bunun haricinde sharon stone' un ilk filmiymiş ve dario argento klasiği suspiria' dan hatırladığımızjessica harper' da kadroda.
annie hall, manhattan, deconstructing harry, the purple rose of cairo gibi sevdiğim allen filmlerinin dışında tutabileceğim çok özel bir film. tarz olarak farklı ve belki de en iyi woody allen işi. görsel olarak ise woody' nin doruğu olduğunu heralde tüm eleştirmenler kabul etmiştir. keşke hep böyle çekseymiş dedirtti ne yalan söyleyeyim(ki bunu diğer filmlerini de seven biri olarak söylüyorum).