snema tarihine geçmiş mükemmel filmlerden biridir. Bildiğim kadarıyle asıl film labratuvar kazasında kaybedilmiş. Daha sonra tarkovsky tarafından daha düşük bütçe ile tekrar çekilmiştir.
Gerçek bilim kurgu sevenlerin izleyeceği gerçek bir film.
bu eleştiri filmin sonunda bile karşımıza öz eleştiri şeklinde çıkar. tüm film boyunca beklenen fakat bir türlü gelmeyen o heyecan, sıradanlık ve merak son sahnede olağan olmayanın cezbediciliği şeklinde karşımıza çıkar.
filmde beni en çok etkileyen sahne akarsunun dibindeki nesnelerin göründüğü sahnedir. arkada sarsıcı bir müzik ekranda sadece suyun dibindeki nesneler akar durmadan izlemeyenlere saçma gelebilir ama yönetmenin neyi anlatmak isteğinin falan bir önemi yok ben orada sadece anlamsız bir dünyada mücadele ettiğimizi düşündüm yani bana bunu düşündürebilen bir film hem de hiç çaba sarf etmeden.
kasvet, rutubet, yıkılmışlık ve bunları çepe çevre saran umutsuzluğun simgesi kahverengi ton... herşeyin açıklanıp tüm gizemlerin bitmiş olduğu bir dünyada mucize arayışı, ama artık insanlar o kadar umutsuzlarki delicesine istedikleri mucizeyi göremez hissedemez anlayamaz hale gelmişler... bölge mutluluk içinmi var yoksa beklentiler içindeki bir yıkıntımı sadece. belkide bir lanettir, ama tek gerçek insanların ona ihtiyacı var... stalker derin filimdir doğrusu.
Belkide yüzlerce yılın felsefi birikiminin görselliğe aktarılmasıdır. Filmdeki üç karakterde belirli şeyleri simgeler. Bir iz sürücü(mihmandar gibi birşey) iki kişiyi-ki biri fizikçi biri edebiyatçıdır yanlış hatırlamıyorsam, kendinin yarattığı bir dünyaya sokmaya çalışır. izleyen ti'ye almadan ciddi bir şekilde seyrederse çok ileri düzeyde bir sembol karmaşası içerisinde bulur kendini. Hayatta insanın kendisine koyduğu-koymak zorunda olduğu belirli kurallar, ve 'bir hiç ya da kurmaca' olsada, inanmanın insan açısından kaçınılmaz olduğu. Ve insanın en büyük dramı; gerçeklikten kaçma isteği...
beş yıla yakın süredir sözlükte bulunan yazardır. ilk girdiği entry'sini bir mart akşamı bir internet kafeden yazmış, o dönem 3. sınıf öğrencisi sefil bir genç olan, şimdilerde orta yaş sınırına dayanmış, o vakitler yapmak istediklerinin büyük bölümünü bu güne kadar yapıp etmiş, yorgun, mağrur fakat belki çokça yönden mağlup, mağdur ve maluldür. akşam akşam hüznü çökmüştür başına, hatıralarla dolu hafıza çökmüştür.
'hayatın neresinde bir şeyler kaçırdım da bu filmden bi bok anlamadım?' dediğim film. hayır bir de bu tarz filmler için 'anlamadım ben' deyince 'git hollywood filmleri izle aabi sen' diye aşağılanmıyor musun, ona gıcık oluyorum.
beni kandırmış, "hacı zirveye giden erkeklere kızlar teklif ediyomuş" demiş fakat benim de bayan yazar olduğumu unutmuş yazardır. *
amerikan eyaleti ve hamburgeri olayına açıklık getirdiyse alnından öpeceğim yazardır. *
gözümde terminatör filmlerinden fırlamış 5,5 numaralı güneş gözlüklerimle can dündar sokağında yürürken adeta bir garsona parmak kaldırırcasına bana parmak kaldırmış ve beni masaya oturtmuştur toplaşma öncesinde.
sırasıyla gelen her konukta benden biraz daha uzaklaşmış aramıza dağları koymuştur...
zira ben bu adamla daha önce 1 e 1 takılmıştım. 1 e 1 de çok iyi bence ama ömer üründül'e göre kollektif uyum söz konusu olduğunda pek erişemedim kendisine neyse birdahaki sefere artık halledicem bir şekilde.
bilakis kendisi gözümde felsefe adamıdır.
felsefe adamınıda sevmeyeceksen kimi seveceksin, netice itibari felsefe bilimi hayatın içinde varolan, olmuş ve olacak olan her konu ile ilgilenir.
bilim adamı dediğinde de felsefeci olması o yüzden gereklidir, zira matematik profösörüymüş ziraat mühendisiymiş ben pek ilgilendirmiyor.
bu adamdam alabileceğim o kadar çok şey olduğuna inanıyorum ki; bizler inandık sizde inanın diyorum.
filozof yönetmenlerin en büyüklerinden andrei tarkovski nin en sevdiğim filmi olup 7 numaralı girdide jackmartins tarafından mükemmel bir şekilde özetlenmiştir. bu büyük filmi üç cümlede bu kadar güzel anlatmak da önemli bir yetenektir.
zirvenin oluşturucusu. fikir sahibi olduğu şeylerde üstün bilgi ve aktarım yeteneğine sahip bir birey. karşısındaki insanın dediğini sonuna kadar dinleyip tartıp o şekilde cevap veren saygılı. sevmediği veya rahatsız olduğu şeylere karşı bile seviyesini ve saygısını bozmayan mümtaz kişilik, öğretim kelebeği.
çok ayrıntılı konuşma fırsatı bulamasak da tanışmayı değer saydığım insan.
--spoiler--
kendilerine inanmalarına izin ver! izin ver ki çocuklar gibi çaresiz olsunlar! güçsüzlük muhteşem bir şeydir çünkü, ve güç hiçbir şey!
--spoiler--
Tarkovsky'nin dehasının sınırları olmadığının kanıtıdır stalker. Film demek yanlış olur, bir başyapıttır.
Tarkovsky bu filminde stalker'ı 'eternal prisoner' sonsuz mahkum olarak betimler. içindeki çocuksu saf inanç diğer insanlar tarafından kirletilmeden, alay edilmeden, zehirlenmeden önce, güçlü ve hep dileklerin gerçekleştiği bir yer olduğuna bütün yüreğiyle inanan bir insandır. Tarkovsy bu inancı siyah beyaz filmine renkli sahneleri ekleyerek göstermiş, yıkıntılar içinde dileklerin gerçekleşebileceğine inanan stalker'ın profesör ve yazar ile diyaloglarından sonraki büyük hayal kırıklığını ve eve dönüşünde umutsuz bir adama dönüşmesini anlatmıştır.
insanların inançsızlığıyla umudunu yitiren bu saf ruh artık o yere bir daha gitmek istemez. Hatta artık insanlardan da umudunu yitirmiştir.
- 'Sadece bir kez yaşarız diyenler gerçekten bir şeye inanabilir mi'? Der.
Filmi seyreden kişi Stalker'a inanmak ister; bazıları inanır, bazıları inanmaz. inanmayan seyirciye Tarkovsy final sahnesi ile bir tokat indirir. Bu onun inancı ne kadar yücelttiğinin kanıtıdır. Son sahne inananın zaferini ve umudun var olduğunu ve hep varolacağını simgeler.
robert downey jr'a benzettiğim sirseri. ya da rober downey bu adama benziyor mu demeliyim. ne fark eder ki adam karizmatik lan her haliyle. seçtiği nick bile ultradır lan bunun her zaman.