bu sıtolk işinde de adı konmamış dan rütbeleri var. abla 25 yaşında başladığı bu yolda 37'sini devirmiş ve artık 8. dan olmuş, bilgeliğe ulaşmış, gözleri bile görmese o hisseder ve sıtolklar, yüce sıtolkır.
Tarkovsky'nin yönetmenliğinde, şimdiye kadar yapılmış en skindirik filmlerinden olmaya aday evcilik yada çocukken arkadaşlarla oynadığımız define avı oyunu kalitesinde bktan ve izlemeye devam etmenin mümkün olmadığı film.
Bir de filmi övenler falan olmuş. Dünyayı kurtaran adam filmi bu filmin yanında the matrix kalır.
ilk izledğimde yarısına kadar izleyip, hiçbir şey anlamamış "bu ne ya!" diyerek kapatmıştım. ikinci kez sabırla tamamını izledim ve gerçekten yönetmenin ve filmin rakipsiz olduğuna kanaat getirdim. Çekim teknikleri ve görüntüler kesinlikle sanat eseri. Konusu ve replikler mükemmel. izlediğim en güzel filmdir. Bu filmi sabırla izleyip anlamaya çalışan kimse unutamaz, bu kesindir. izlemesi de filmin kendisi kadar zor ve ağırdır. Yavaş işler, az karakter vardır; ancak burjuvaziyi temsil etmeden insanı anlatan nadir filmlerinden biridir. Bilimkurgu olarak türlendirilmesine rağmen hiçbir kategoriye tam bağlı olmayan, belki de tüm türlere girebilecek zamansız bir filmdir.
Filmdeki kızın telekinezi ile cisimleri hareket ettirmesiyle sonlanan sahnede, içi dolu olan cisimlerin profesörü ve yazarı, masadan düşen içi boş olan cismin ise stalker’ı temsil ettiğini öğrendiğimde Tarkovsky’ye saygı duyduğum harika bir yapıt. Görüntü kalitesinin bile bir anlam taşıdığı unutulmamalı.
Edit: Spoiler gibi göründüğünün farkındayım fakat filmi izlerken bilincinizdeki akışı bozmayacak bir entry dir.
“insan doğduğunda zayıf ve esnektir, öldüğündeyse katı ve duyarsız. Bir ağaç büyürken, yaşken yumuşak ve eğilip bükülebilir bir durumdadır; fakat kuruyup katılaştığında artık büyümez, ölür. Katılık ve güç, ölümün yoldaşıdır.”
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1937577/+
Bölge'nin(zone) bir cezalandırması olduğu düşünülen doğuştan ayakları olmayan bir kız çocuğuna sahip, doğru düzgün bir işi ve mutlu bir evliliği olmayan fakat hala bölge'nin bir şekilde kendi dileğini gerçekleştireceğini düşünen ve burayı umut kaynağı olarak gören bir iz sürücü.
dünyanın tam manasıyla bilimsel, mekanik ilkelere algılayan, ilhamını yitirmiş, alkolizm sınırında gezen ve varoluşunun anlamını arayan bencil bir yazar.
çalıştığı kurumla sorunlar yaşayan, Bölge'yi hem bir umut olarak gören hem de kötü niyetli kişilerin eline geçtiğinde bir silah gibi kullanılabilecek olması nedeniyle yok etmek isteyen bir kimya profesörü.
Film, bu üç adamın Bölgeye olan yolculuğunu ve yaşadıklarını anlatır. Bölge özel bir yerdir çünkü insanların “en içten” olan dileğini gerçekleştirdiğine inanılan bir odaya sahiptir.
Burada bölge varoluşun, yaşamın bir temsili gibi görünüyor ve her karakter insanlığın, hayatın hatta varoluşun belirli katmanlarını sembolize ediyor. Yeri geldiğinde cezalandıran, bazen ödüllendiren, umudu olanı daha çok umutlandırırken umutsuzu daha çok umutsuzluğa iten... gibi
Filmin sonlarına doğru seyirci için sanki her şeyin biter gibi göründüğü bölge’nin işe yaramaz bir yer olduğu hissi uyandırılır fakat engelli çocuğun telekinezi yoluyla masanın üstündeki bardakları hareket ettirmesi aslında tüm bu katı gerçekliğin ötesinde bir olanağın da bulunduğuna dair umudu tazeler.
Biliyorsunuz tarkovski filmleriyle bir yandan felsefe yapar. Ona göre asıl amaç bilim kurgu filmi yapmak da değildi.* Film bu şekilde ele alınmıştı çünkü seyirci “bölge”nin hemen yakınlarda olduğu duygusuna kapılsın istenmişti. Bölgenin neyi temsil ettiği sorusuna ise; “bölge, bir bölge işte” insanın kat etmek zorunda olduğu hayat hepsi o kadar cevabını vermiştir.
Bir ağaç büyürken körpe ve yumuşaktır.
Ama kuru ve sert hale geldiğinde ölüp gider.
Sertlik ve güç, ölümün arkadaşlarıdır.
Esneklik ve zayıflık varoluşun tazeliğinin ifadeleridir.
Kendini sertleştiren hiçbir şey kazanmayı başaramaz.
--spoiler--
"Zayıflık kutsal, güç ise değersizdir. insan doğduğunda zayıf ve esnektir. Öldüğünde güçlü ama çürümüştür. Çürümek ve güç, ölümün yoldaşlarıdır. Esneklik ve zayıflık ise varlığın tazeliğini ifade eder. Bundan ötürü sertleşen kaybediyor demektir."
"işte yaz geçip gitti hiçbir iz bırakmadan.
güneş hala ısıtıyor,
ama artık yetmiyor.
avucumun içine yerleşen yumuşacık beş parmak gibi
her şey gerçek olabilir.
ama artık yetmiyor.
geriye güzellikler kaldı, kötülük zayıfladı.
dünya şenlikle aydınlandı.
ama artık yetmiyor.
hayat her zaman katmanlı, endişeli ve eğlenceli.
ve ben gerçekten şanslıydım.
ama artık yetmiyor.
yapraklar daha sararmadı. dallar fırtınayla kırılmadı.
gün cam gibi her şeyi yıkadı.
ama artık yetmiyor."