stalin in katliamları

    8.
  1. Stalin’in iktidarda kaldığı 28 yıl içinde ölen insan sayısı 50 milyonun üzerinde olduğu biliniyor. Onun döneminde Türkistan’da 14 bin câmi, Kafkasya ve Kırım’da 8 bin, Tataristan’da ve Başkurdistan’da 4 bin câmi yıkıldı veya tahrip edildi. Katledilen müslüman din âlimlerinin sayısı ise 270 binin üzerindeydi. Bununla da yetinmeyen Stalin, bir kısmını Sibirya’da -65 derece soğuğun hüküm sürdüğü kamplara sürgün ettirdi. Stalin; Buhara, Semerkand, Hokant, Kazan, Hayve, Ufa, Bakü, Taşkent, Bahçesaray, Derbent, Timirhan, Kaşgar, Alma Ata, Tirmi gibi şehirlerde mevcut olan milyonlarca Kur’ân-ı Kerîm ve hadis kitapları başta olmak üzere bütün dinî eserleri toplattırıp yaktırdı, ayaklar altında çiğnetti. Stalin’in, 5 Mart 1953’de ölmesi üzerine parti başkanlığına Nikita Kuruşçev geçti. Kuruşçev, hiç sevmediği Stalin’i Sovyetler Birliği’nde düşman ilan etti ve Stalin ismiyle başlayan şehirlerin isimlerini değiştirdi. Bununla da yetinmeyen Kuruşçev, fakir bir kunduracı ile dindar bir kadının oğlu olan Stalin’in para, pul ve resmî dairelerdeki resimlerini ve büstlerini kaldırdı. Yaşarken gölgesinden dahi korkulan bu eli kanlı liderin mezarı açılıp Kremlin’in duvarı dışına taşındı.
    4 ...
  2. 9.
  3. hanımların dikkatine,
    overlok makinesi ayağınıza geldi.
    halı, kilim, yolluk, paspas kenarına, halıfleks kenarına;
    overlok çekilir.
    beş dakikada yapılır,
    hemen teslim edilir.
    2 ...
  4. 7.
  5. insanlık suçudur. emperyalist olmayan sscb letonya, litvanya, estonya ve finlandiya'yı işgal etmiştir. kurulduktan iki yıl sonra ermenistan'ı işgal etmiştir. hiç emperyalist değiller canım. karabağ sadece türk-ermeni sorunu değildir. bu itin yaptığı nüfus hareketleri sonucu ortaya çıkmıştır. bu nüfus hareketleri de devirdikleri çarlık rusyasından kalan mirastır. gidin şimdi pipinizle oynayın. adam 20 bin kişiyi katletmiş "polonya'lı subaylara karşı yapılmış hareket" diyerek temize çıkarmaya çalışın. adam gidiyor hitler'le oturup polonya'yı paylaşıyor. hiç emperyalist değil.
    1 ...
  6. 6.
  7. stalin kendisine gelen ölüm haberlerini zevkle okurmuş. evrim olayının sonuçlarındandır denmektedir stalin in vahşeti.. işte o da bir firavundur..

    almanya ya giren askerlerin alman karılarını hamile bırakması onun kötü adaletini gösterir.

    kominizm karşıtları işkence görmüşlerdir..

    onu alkışlamayanların öldürüldüğü söylenir.. az alkışlamaya bile korkarlar uzun süreler alkış bitmezmiş.. o dönemin siyasetçileri daha sonra stalin in yanında konuşamadıklarını söylemiştir..

    Ünlü Rus Yazar Aleksandr Solzhenitsyn The Gulag Archipelago, 1918-1956 (Gulag Takımadaları, 1918-1956) adlı kitabında bunun benzeri dehşet örneklerini anlatmaktaymış, işte kendileri kabul ediyor pek çok kez.. haksızsa haksız deyin yahu.. kötüleri ayıklamadan, ideolojiler ayakta kalmaz, zorlama ile kalmıyorsa da başka ideolojiye bakacan.. kominizmdeki sosyallık iyidir ama yasaklar kötüdür. islamdan etkilenilmiştir olumlu yönlerde..

    --spoiler--
    1928 ve 1953 yılları arasında (Stalin döneminde) gulaglara toplam 30 milyonun üzerinde insanın gönderildiği hesaplanmaktadır. Bunların üçte ikisinden fazlası, yani en az 20 milyon insan bu kamplarda hayatını yitirmiştir. Açlık sınırında yaşatılan ve günde 14-16 saat çalıştırılan tutuklular, kamp gardiyanları tarafından basit bahanelerle idam edilmiştir.
    --spoiler--

    alta da da yazıyor aynı spoiler..

    --spoiler--
    STALiN’iN ÖLÜM KAMPLARI


    Stalin, komünizme direnen Ukraynalıları kıtlık yoluyla öldürürken, diğer pek çok halkı da sürgüne göndererek katletti. “Sürgün” adı altında yapılan bu uygulamalar, milyonlarca insanın hayatına mal oldu. Başta Kırım, Ahıska ve Karaçay Türkleri olmak üzere, Sovyetler Birliği içindeki pek çok azınlık, bir gecede evlerinden silah zoruyla söküldüler ve binlerce kilometre uzaklardaki ölüm tarlalarına gönderildiler. Sadece yolda ölenlerin sayısı yüz binleri bulmaktadır.
    Bir komünist parti görevlisinin bu sürgünler hakkında kaleme aldığı aşağıdaki notlar, sürgünün Sovyet dilinde “toplu cinayet” anlamına geldiğini göstermektedir:

    29 ve 30 Nisan 1933′te, Moskova ve Leningrad’dan trenle bize iki konvoy sınıfsızlaştırılmış unsur gönderildi. Konvoylar, Tomsk’a gelince mavnalara yüklenerek biri 18 Mayıs’ta, diğeri 26 Mayıs’ta, Obi ve Nazina ırmaklarının koylarındaki Nazino Adası’na götürüldü.

    Birinci konvoyda 5070, ikincisinde 1044 kişi olmak üzere, toplam 6114 sürgün vardı. Taşıma şartları korkunçtu: yiyecek çok az ve çok kötü; yer kapasitesi ve solunacak hava yetersiz; en zayıflara musallat olan hastalıklar… Sonuç: günde, ortalama 35-40 kişilik bir ölüm oranı. Bununla birlikte, bu koşullar, mahkumları Nazino Adası’da bekleyenlerle karşılaştırıldığında gerçekten lüks sayılırdı. Nazino Adası, üzerindeki tek bir ev bile bulunmayan tamamen bakir bir yer… Yiyecek, tohum, alet yok.

    Yeni yaşam böylece başladı. ilk konvoyun gelişinin ertesi günü, 19 Mayıs’ta, kar yağmaya başladı, rüzgar sertleşti. Acıkmış, zayıflamış, başlarında dam, ellerinde alet… bulunmayan mahkumlar, kendilerini çaresiz bir durumla karşı karşıya buldu. Soğuktan korunabilmek için, sadece ateş yakabiliyorlardı. Yavaş yavaş ölmeye başladılar… ilk gün, 295 ceset gömüldü…

    Sürgünlerin adaya gönderilmesinin ancak dördüncü ya da beşinci günü, yetkililer gemiyle kişi başına yalnızca birkaç yüz gram düşen un gönderdi. Bu acınacak kadar az olan tayınlarını alanlar, kıyıya koşuyor ve şapkalarında, pantolonlarında ya da ceketlerinde, bu unun birazını sulandırmaya çalışıyordu. Fakat, çoğunluğu unu olduğu gibi yutmaya çalışıyor ve çoğunlukla da boğularak ölüyordu. Adada geçirdikleri günler boyunca mahkumlar, azıcık bir undan başka bir şey alamadı.

    En beceriklileri, peksimet pişirmeye çalıştı, ancak ellerinde hiç kap yoktu… Kısa zamanda, yamyamlık olayları belirdi…
    Robert Conquest The Harvest of Sorrow (Hüzün Hasadı) adlı kitabında, Stalin dönemi sürgünlerini şöyle anlatır: 15 yaşına kadar olan çocukların yüzde 20’si, genellikle de küçük çocuklar sürgün sırasında öldü.

    Özellikle de 1940′larda azınlık milliyetlerin toplu sürgünlerinde bu durum yaşandı. Tabii ki sürülenler içerisinde çok farklı fiziki duruma sahip olanlar vardı, mesela hamileler. Sürgün treninde doğum yapan bir annenin bebeği öldüğünde askerler onu hareket halindeki trenden aşağı atardı. Bu sürgünler varacakları yere nadiren varabilirlerdi. Genellikle bölgesel kasabalarda kalırlardı…


    Komünist parti politikasına karşı en ufak bir direniş gösterenler, “gulag” olarak adlandırılan çalışma kamplarına gönderildiler. Kamplarda tutsaklar ölesiye çalıştırılıyordu. Resimler, gulaglarda çekilmiş bazı görüntülerdir.

    Sürgünlerin yanında kullanılan bir diğer kitle katliam yöntemi ise çalışma kamplarıydı. Daha önce de belirttiğimiz gibi Rusça’da “gulag” adı verilen toplama kampları, genellikle Sibirya gibi öldürücü şartların hakim olduğu bölgelerde kuruldu. Sovyet yönetimine karşı olduğu düşünülen milyonlarca insan tutuklanarak gulaglara gönderildi.

    1928 ve 1953 yılları arasında (Stalin döneminde) gulaglara toplam 30 milyonun üzerinde insanın gönderildiği hesaplanmaktadır. Bunların üçte ikisinden fazlası, yani en az 20 milyon insan bu kamplarda hayatını yitirmiştir. Açlık sınırında yaşatılan ve günde 14-16 saat çalıştırılan tutuklular, kamp gardiyanları tarafından basit bahanelerle idam edilmiştir.

    Bazı tutuklular kasten aç bırakılarak açlıktan ölmüş, bazıları yetersiz beslenme ve korkunç yaşam şartları nedeniyle bedensel olarak çökerek can vermiştir. Paramparça ve son derece ince kıyafetlerle Sibirya soğuğunda çalıştırılan pek çok tutuklu da donarak ölmüştür. Gulag mahkumlarının donma yüzünden, önce el ve ayak parmaklarının düştüğü, kulak veya burunlarının “kırılarak” koptuğu, bu şekilde yüz binlerce insanın acı çekerek öldüğü, bilinen gerçeklerdir.Archangel’de tüm kiliseler kapatılmış ve sürgünler için hapishane olarak kullanılıyordu. Köylüler yıkanamıyordu ve vücutları çeşitli yaralar ile doluydu.

    Kasabada yardım için yalvarıyorlardı. Ancak halk onlara yardım edilmemesi konusunda kesin emir almıştı. Hatta ölüleri bile toplanamıyordu. Kasaba sakinleri, korku içinde kendilerini hapsediyorlardı. Vologda şehrinde de 47 kilise tamamen sürgünlerle doluydu.

    Ünlü Rus Yazar Aleksandr Solzhenitsyn The Gulag Archipelago, 1918-1956 (Gulag Takımadaları, 1918-1956) adlı kitabında bunun benzeri dehşet örneklerini anlatmaktadır.
    --spoiler--

    http://www.serenti.org/kr...efsanesini-nasil-bitirdi/
    1 ...
  8. 4.
  9. 1.dünya savaşı yenilgisinin ve 1917 bolşevik devriminden sonra emperyalizmin desteğiyle başlatılan iç savaşın yıktığı bir ülkenin tarihi veya başına gelenler bilinmeden anlaşılması imkansız olan ölümlerdir. katyn katliamı gibi katliamlar, dışa yöneliktir; polonyalı subaylara uygulanmıştır ve "hür dünyanın demokrasi şampiyonu" abd'nin tarihi boyunca yaptığı ve yakın zamanda ırak'ta yaptığı katliamlarla, almanya, ingiltere, fransa, belçika, hollanda,italya gibi emperyalist devletlerin yaptıkları katliamlar kıyas götürmez. sovyetlerin, 2.ci dünya savaşında alman işgalinde 20 milyon insanını kaybetmesi önemsiz midir ? 20 milyon insanın en az 15 milyonu sivillerdi. bu çok büyük bir katliam değil midir ?

    savaş, devrim, iç savaş, açlık, hastalık, ölen milyonlarca işçi ve köylü, yanmış, yıkılmış bir ülke, emperyalizmin askeri tehditleri ve yokluk fonunda, kitlelere iş, aş, barınak sağlamak, tarımsal üretimi artırmak ve sanayileşmek, ordusunu güçlendirmek ve beslemek zorunda olan sosyalist yönetim, bu kaotik ortamdan çıkış yolunu, giderek merkezileşmekte ve totaliterleşmekte buldu. bu zorunluluklar, proletarya diktatörlüğünü, bürokratik parti diktatörlüğüne dönüştürdü. her türlü muhalif ses, ajanlıkla ve kaosu geri getirmekle suçlanarak susturuldu, tam bir diktatörlük kurumsallaştırıldı, toplama kamplarında pek çok insan öldü. alman işgali sırasında almanlara yardım eden halklar sertçe cezalandırıldı. sonuçta akıllarda kalan, 1.dünya savaşı ve sonrasında yaşanan acılar ve zorunluluklar değil, geleceği inşa etmek için feda edilen kuşakların dramı oldu.

    benzer bir olay, 1.dünya savaşı sırasında ayaklanan ermenilerin zorunlu olarak tehcirleri ve meydana gelen ölümlerdir. bu olayı anlayabiliyorsak ve mazeretler bulabiliyorsak, stalin için de aynı gerekçelerin geçerli olduğunu anlamamız gerekmez mi ?
    2 ...
  10. 10.
  11. 2.
  12. 5.
  13. stalin'in savaş dönemi stratejisi gereği nazilerle yaptığı görüşmelere gelinceye kadar, aynı nazilerle daha kimlerin, hem de savaşmadığı halde, görüştüğünü bilmekte yarar vardır.
    belgesi de galeride; arayan bulur.
    0 ...
  14. 3.
  15. kendisini koruyanların çok komik durumlara düştüğü katliamlardır. be adam, medvedev kabul etmiş ulan katyn katliamını sana ne oluyor. al bak belgesini de vereyim.

    http://tr.wikipedia.org/wiki/Katyn_Katliam%C4%B1

    ha tabi vikipedia kapitalist yayın organı, pardon.
    1 ...
  16. 1.
  17. bir kişinin ölümü trajedi, bir milyon kişinin ölümü istatistiktir diyen kişinin emriyle gerçekleşmiş katliamlardır.

    (bkz: katyn katliamı) türk-tatar katliamı ve sürgünleri vs...
    (bkz: molotov-ribbentrop paktı)

    bir de bu arkadaşın nazilerle pek samimi olduğu fotoğrafları vardır. bak sen şu devrimci lidere;

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/251360/+

    http://geopolicraticus.fi...ntrop.jpg?w=400&h=493

    http://southcarolina1670....kreml.jpg?w=408&h=599

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/251361/+
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük