komedi ve dramayı iyi barıştırmış 1953 yapımı oscar lı film. 2. dünya savaşı nda almanlara esir düşen bir grup amerikan askerinin, esir kampından kaçmaya çalışmasını anlatıyor. bazı kanallarda, gözde olmayan saatlerde hala yayınlanır. pd* damgasını yemiş bir kere!
yönetmenliğini bily wilder's senaryosunu ise edwin blumla birlikte yazdığı.donald bevan ve edmund trzcinski'nin oyunundan uyarlanan trajikomik, beni çok güldüren film.
başarılı bir savaş esiri kampı filmi. ikinci dünya savaşı sırasında almanya'nın kurduğu kalabalık bir esir kampında amerikalı esirler arasında ve onlarla kamp yönetimi arasında geçen olayları konu alıyor. günümüzden bakınca sonradan bu tür filmler çok yapıldığı için biraz alışılmış gelebilir, ama neticede türünün ilk örneklerinden biri olduğu hatırlanmalı ve konu başarıyla işlenmiş. güzel oyunculuklar ve samimi bir hava var.
öte yandan hayatın devam ettiği, şakaların , gülmenin de eksik olmadığı (bütün koğuşun hitler kılığına girdiği sahne filmin unutulmazları arasında) ; ama bir yandan da her an birilerinin öldürülüvereceği veya ağır bir ceza alabileceği, yeme-içmenin, yıkanma şartlarının esirler açısından hiç de tatmin edici durumda olmadığı bir esir kampı ortamının iç içe geçirilerek anlatılabilmesi de filmin başarılı yönü olmuş. elbette öne çıkan bazı ana karakterler olmakla birlikte, kalabalık kadro olayı da güzel yürütülmüş. hayvan-shapiro ikilisi, arada gelip duyuruları yapan ve mektupları dağıtan enteresan sesli başka koğuş elemanı, şakayla karışık otoriter modlu koğuş sorumlusu alman subay, süvari sınıfı revaçtan düştüğü için atandığı esir kampı komutanlığından memnun olmayan kamp komutanı gibi yan karakterler filmin bonusları arasında.
1961 de ben orta sondayken lise 2 ler bu eseri sahneye koymuşlar ve çok beğeni almışlardı. okul yıllığında resimleri var.
şöyle bir sahneyi hala anımsıyorum:
esirlerden biri uçakların makinalı tüfek ateşine maruz kalıp kafayı yemişti.koğuşta herkes derin uykudayken ranzanın üstünde yattığı yerden doğruluyor ve bağırarak "bir gözü yeşil, bir gözü kırmızı, geliyorlar, tatatatata" sesleri arasındanda ellerini makinalı tüfek gibi kullanarak ateş eder gibi yapıyor ve sonra aniden küt diye yatarak uykuya devam ediyordu.