hukuk camiasının en zavallısı en horlananı en bağra basılası üyesidir. an gelir mübaşir dahi ona fırça atabilir, sorduğu-söylediği şeylere sinek vızıltısı muamelesi yapabilir. gerçi mübaşirler ayrı bir dosya olup bu tavrı avukatlara dahi sergileyebilirler ama "avukat"tan bahsediyorsak mübaşir bu üslubunun karşılığını alır. ama stajyer avukat bu karşılığı da veremez zira inkar da etsek mübaşir işin perde arkasını stajyer avukattan iyi bilir ve bu gariban stajyer de bu farkı hissettiğinden ona yaranma psikolojisine girer ki işi görülsün, çalıştığı yerden bir aferin kapabilsin.
"çalıştığı yer" ise ayrı bir konudur tabii. 3 kuruşa 10 kuruşluk iş yaptırmaya çalışan zihniyetin elindeyse ki pek muhtemeldir, meslekten soğumaması için hiçbir sebep kalmamış demektir.
küçük dağları ben yarattım havasından sıyrılmak için henüz yeterli zamanı geçirmemiş kimselerden bazılarının dahil olduğu sınıf.
Staj yapmak için bulundukları adliyelerde iş yükünden ezilen memurlar tarafından hoyratça kullanılan, geçici hizmetçi gözüyle bakılan bütün bunlara rağmen mesleklerini öğrenmeye çalışan güzelim insan.
Okul kredisini mesleğe başlayınca rahat rahat öderim diyerek iplemeyen fakat ücretsiz staj döneminin kendisine verdiği dersle hakim-savcılık sınavına tutunan kimsedir.
kanuni düzenlemeler gereği ücret vb. gibi herhangi bir sosyal hakkı veya sigorta gibi sosyal bir güvencesi bulunmayan, bununla birlikte öğrenci sayılmayan ve dolayısıyla öğrencilik dönemindeki haklarından da yararlanamayan, hakim/savcı stajyerleri gibi maaş - ödenek almaları konusunda bir hüküm bulunmayan; stajlarının ilk 6 ayında adliyelerde, ikinci 6 ayında da avukat yanında çalışmalarına rağmen ülkemiz kanunlarında kendine yer edinmiş çırak tanımına uyan kişilere tanınmış kadar olsa bile sosyal hak ve güvenceleri de bulunmayan; tüm bunlara rağmen ve bununla birlikte stajın ilk 6 ayında duruşmalara, keşiflere, soruşturmalara, karar görüşmelerine, yazılmalarında hazır bulunması icap eden; devam zorunluluğu çerçevesinde adliyede hazır bulunan; ikinci 6 ayında yanında staj yaptığı avukatın gözetimi ve denetimi altında, sulh hukuk, sulh ceza ve icra tetkik merciilerinde duruşmalara girebilen, icra müdürlüklerindeki işleri yürütebilen kişilerdir.
keza bunlardan dolayıdır ki bazı kötüniyetli kişilerce "ucuz iş gücü" olarak görülebilmekte, iki arada bir derede bir statüde bulunmaktadır.
hukuk mezunu sayısının artmasına rağmen son zamanalarda nedense pek rastlamadığımız avukat adayı. ya işe ihtiyaçları yok ya da hemen istihadma ediliyorlar.
hukuk fakultesinden mezun olan kisinin sonra baroya kayit icin 6 ayi adliyede 6 ayida avukat yaninda olmak uzere toplam 1 sene boyunca tasimasi gereken eziklik yaratan sifat... sen git kol gibi 1000 tane kitabi hatim et *,herkesin haftada 20 saat dersi varken senin 40 saate yakin dersin olsun, sonra mezun ol, 1 sene boyunca da ne isle istigal ettigini soranlara "stajyer avukatim ben... gibi ezik bir cevap ver, karsi tarafinda agzindan "ne guzel" sesi cikarken kicindan kahkaha sesleri yukselsin... bu adliye staji denen meret zaten buyuk yalandir, amelelik sirf, baklava borekle gitmeden 6 ayi geciriyorsun... ama bir staj eziyet, pardon egitim merkezi denen bir toplama kampi vardirki... aman aman allah dusmanimin basina vermesin... bir cok avukatin su anda ki asiri asabiyetlerinin sebebi orasidir.
öğrencilikten kurtulamamış kendini saç baş dağınık salaş pandıaras kotlarla adliyelere atan hööö!! diye kalakalan 1 yıl süren bir hikayenin yargı ayağının amele insanıdır. tabi bu arada " keşke şu zarf kenarlarına aromalı birşeyler katsalar da böyle kuru kuru olmasa " diye de iç geçiren bir garip insan yavrusudur .
kendisi ne avukattır ne de öğrencidir.ilk günlerinde kuş gibidir icra memurları stajyerin gözü açılana kadar onu parmağında oynatır..stajyer 3-4 ay sonra kıvama gelir ve düzene uymaya başlar.
Stajyer avukat 3 kuruşa beli kırılan kendi hakları yasalarla kısıtlanmış olan fakülteden yeni mezun olmuş icracı memurlar tarafından yemlik olarak görülen kafası karmakarışık hukuk sisteminde varlığı yokluğu pek belli olmayan bir garip insan yavrusudur
ülkemizin yalnız insanlarıdır , hukuk fakültesini bitiren bu genç insanlar çok geçmeden türk hukuk sisteminin gerçek yüzüyle karşılaşırlar, fakülte yıllarında sözleşmede irade hürriyeti, pozitif hukukta mülkiyetin felsefesi, devletin hukuki kudretinin sınırları üzerine kafa yormuş çalışmış bu genç insanlar, bu dönemde icracı memurlara ne kadar bahşiş verileceğini , dünyanın en çakal müvekkilleriyle nasıl iletişim kurulacağını öğrenirler , yazılacak şey çoktur sayfalaraca yazılabilir lakin yazarın elleri üşümektedir.