1991 yılında çıkarttığı yasa nedeniyle süleyman demirel'dir. o dönemde kemal kılıçdaroğlu hükümetin çıkarttığı yasaları uygulamakla yükümlü olan bir bürokrattı; çıkartılan yasalar üzerinde hiçbir etkisi yoktu.
kılıçdaroğlunu sevdiğimden falan değil de sezarın hakkı sezara felsefesine göre hareket edersek, bu arkadaşa hırsız diyemediklerinden bel altından vuruyorlar.
Çünkü kayıt dışı tek kuruşu yok. Bir başka başlıkta uzun uzun yazmıştım fakat burada özet geçeyim. Ssk çalışanın primiyle, emeklinin maaşını finanse eden bir sistemdir. o dönem kıyak emeklilikten 36 yaşında emekli edilenler dahi var. Zamanın iktidarı seçim vaadi yüzünden binlerce insanı erkenden emekli etti.
Bu durumda ilkokul çocuğu bile bu hesabı kurar.. Ssk primi ödeyen çalışan sayısı, emekli olanların maaşlarını karşılayamadığı için kurum zarar etti. Bu kadar basit.
Kılıçdaroğlunun oğlunun gemiciği yok, akpnin bütün denetleme kurumlarının didik didik ettiği kayıt dışı tırtıklı kuruş yok. Zorunuza gitmesin, hadi diyelim kötü yönetti şu da önemli en azından layıkıyla yönetti.
kendisi ayetollah kamal bin kılıçdar* hazretleridir. Siyaset yapmasını bilmeyen, astları tarafından yalanıp uyutulan şimdiki ihanet partisi chp nin saf lideridir. Bana kalırsa bu adamda safın önde gidenidir. Tamam tayyip erdoğan da saf kabul ediyorum ama, bunun kadar safı daha dünyaya gelmemiştir onu da söyleyeyim. Yahu amerikanın bize bakan göndermesinde en çok payı olan kişilerden biri bu arkadaştır. Hangi avel bunu başkan yapar ha? Bağnaz chp kemalisti yapar. Neden? Mustafa kemal kurdu partiyi. Vatanı yıksa da,satsa da değişmez. tanrıları kurdu ya, o yetiyor adamlara. Maşaallah, şimdinin müslümanları bile allahu teala'ya, bunların mustafa kemal'e bağlı oldukları kadar bağlı değil. Bir de biz kendimize müslüman diyoruz!
Kemalin 8 yıllık döneminde 2.5 milyar lira zarar etmişken
Son yıllarda ise
2015 zararı 18,1 milyar tl (kesin değil)
2014 zararı 21,4 milyar tl
2013 zararı 19,6 milyar tl
2012 zararı 25,5 milyar tl
2011 zararı 17 milyar tl
2010 zararı 31 milyar tl.
Bak vatandaş, öncelikle şunu açıkça belirteyim. ben şu anda bir siyasi parti yandaşı değilim, ülkede beni temsil edebileceğini düşündüğüm bir oluşumu görmediğim için hiçbir partiye kendimi yakın hissetmiyorum. Fakat ülke olarak sıyrılmamız gereken bir holiganizm var. Bu korkulacak derecede yüksek seviyelere çıkmış. yanlışa yanlış demeyi bilmemiz lazım. Sen Chp tarafında olmadığın için lekeliyorsun bence sende adil ol ve yazacaklarımı mantığınla ölç kararını ona göre ver. Başlıyorum.
Şimdi bir bakalım; Kemal Kılıçdaroğlu SSK'yı batırdı mı? Batırmadıysa bu SSK neden zarar etti, nasıl battı?..
Kılıçdaroğlu hakkında ilk söylenen ve en çok inanılarak söylenen suçlama şudur:
"SSK'yı bile batırdı, bu adama memleket mi emanet edilir!"
Tamam, sağ kesimin doğası gereği -kimse farklı görüş okumadığı, dinlemediği ve kendi görüşünü sorgulamadığı için-, herkes birbirinden duyduğunu tek gerçek kabul eder.
Fakat Kılıçdaroğlu konusunda kendilerini aştılar, hepsi birden rakamlar veriyor.
Yani, "1991 yılında SSK 128.000 kar etmişti, 1992'de Kemal Kılıçdaroğlu ile 2.556.000 zarar etti, hatta 1999 yılında zarar 1.111.000.000 TL oldu" diyorlar.
Tabii ezberledikleri bu rakamları AKP'nin "Siyaset Akademisi" diye sunduğu "Gerçekleri çarpıtma ve yalanlar söyleme kursları"nda öğreniyorlar.
Haa bir de her yazılanın doğru kabul edildiği, hatta okunmadan "beğen-paylaş" yapıldığı Facebook sayfalarından. Aslında bir 'Merkez'den gelen "Bu adam bir Kurumu batırdı, idare edemedi; memleketi nasıl yönetsin!" şeklinde hedeflenen bir 'Algı yönetme tekniği' kullanıyorlar. Bakın Kemal Kılıçdaroğlu döneminde SSK'nın zarar etmesi veya batması olayının aslı şöyledir:
SSK'lı bir insan ömrünün bir kısmında çalışır. Çalıştığı dönemde kesilen paralar (Sigorta primleri), aslında bir başkasının emekliliğini (emekli maaşını, vs.) finanse etmektedir.
Bir süre sonra bu insan emekli olur ve artık çalışmadan maaş alır.
Bu sırada çalışan SSK'lılar da (tıpkı kendisinin daha önce yaptığı gibi) kendisinin maaşını ödemektedir.
Tabii ekonomi büyür, yeni iş imkanları sağlanır, sigortalı çalışan sayısı artarsa(Gelir artar); emekli maaşlarını ve diğer hizmetlerini rahatça ödeyen Kurum kar eder.
Bir de ekonominin daraldığını veya sabit kaldığını emekli sayısının arttığını düşünün.
Bu defa çalışmaya başlayanlar (yani para ödeyenler) az, çalışmadan maaş alanlar daha fazla olacak.
Doğal olarak Kurum zarar edecek.
Bir de çalışan sayısı değişmediği halde, emekli sayısının aniden arttığını düşünün! işte Kılıçdaroğlu döneminde SSK'da olan da buydu.
Hemen anlatayım: Turgut Özal Emeklilik için kadınlarda 55, erkeklerde 60 yaş şartını getirmişti. Sendikalar ve tabii çalışanlar bu yasaya 'mezarda emeklilik istemiyoruz' diyerek karşı çıkmışlardı.
Süleyman Demirel de 1991 genel seçimlerinde bu yasaya olan tepkiyi kullanarak, seçildiği zaman yasayı kaldıracağını vaad etmişti.
Seçimi kazandıktan sonra da yasayı değiştirerek "5 bin işgücünü tamamlayan herkes emekli olabilir" diyen yasayı çıkardı.
O dönemde Cumhurbaşkanı olan Turgut Özal, bu yasayı 2 defa veto etti ama Demirel yasayı çıkarmayı başardı.
Tabii bu sayede çalışan sayısı sabitken(Gelir sabitken), 5 bin günü dolduranlar yavaş yavaş emekli olmaya başladı.
Ve her yıl emekli sayısına biraz daha emekli eklendi. Bu yüzden de Kılıçdaroğlu döneminde SSK yıldan yıla daha fazla zarar(!) etti. Yani gelir artmazken, her yıl daha fazla artan emekli maaşlarını ödedi.
Zaten Kılıçdaroğlu AKP Döneminde Belediye Başkan adayı olunca da Cumhurbaşkanlığı Denetleme Kurulu, Başbakanlık Teftiş Kurulu, Çalışma Bakanlığı Teftiş Kurulu, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu gibi ne kadar kurul ve kurum varsa o dönemki çalışmalar hakkında incelemeler yaptı. Fakat yolsuzluk olduğuna dair bir tek rapor gösteremediler. Fakat 'insana utanma hissi veren o muhteşem duygu' bazı siyasetçilerde görülmediği için, aynı yalanı tekrarlamakta sakınca görmüyorlar.
Hele karşılarında bir de, her yalanına inanmaya dünden hazır 'yığınlar' varsa.
ssk batmaz, ssk gibi sosyla kurumlar kar etme amacı ile kurulmuş kurumlar değildir; halkın sosyal ihtiyaçlarını karşılamak-halka hizmet etmek amacıyla kurulmuşlardır. ssk ne kadar merkezi bütçeden para yiyorsa, halka o kadar fazla hizmet etmiş anlamına gelir.
şimdi bulamayacağım bir araştırmaya göre, ssk ak parti döneminde kemal kılıçdaroğlu dönemine göre daha fazla zarar etmiştir.
kemal kılıçdaroğlu'nun ssk yı batırdığını iddia eden cahiller, ilgili yıllardaki okulların durumunu hatırlıyor mu? 80 kişilik sınıfları ne çabuk unuttunuz? ama kemal kılıçdaroğlu chp genel başkanı ve chp de muhalefet partisi olunca kemal kılıçdaroğlu'na saldırıyorsunuz değil mi? neden 1990-2002 yılları arasındaki milli eğitim bakanlarını eleştirmiyorsunuz? mesela neden filan eğitim bakanı eğitimin anasını sikti fiilan demiyorsunuz? akp parti yancısı olarak olaya bakmanız sizi hakikate karşı kör etmiş olmasın?
bu arada kemal kılıçdaroğlu, türkiye'nin sayılı hesap uzmanlarından biridir.
mallar için not: ak parti muhalifi değilim. chp taraftarı değilim. hiç oy kullanmadım. siyasetinizin de partilerinizin de allah belasını versin.
"ssk", "sgk" gibi kurumlar kar amaçlı kurulmuş yapılar değildir.
"devlet, vatandaşının "insani" ihtiyaçlarından sorumludur. devlet, aynı zamanda güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak, gerçek eşitliği yani sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla da yükümlüdür."
yani, devletsen, vatandaşının "sağlıklı" olmasından sorumlusun. bunun "için" varsın. bunu yaparken de ilgili kurumunun kar ya da zarar etmesi seni ilgilendirmez.
toplanan SSK primleri ile ödenen emekli maaşları ve sağlık giderleri arasındaki fark zarar olarak adlandırılıyorsa, söylenecek çok şey yok.