"yarın yaparım" deyip de sürekli ertelenmemesi gereken durumdur. kararlı olunmalı ve tırttan bahanelerle geçiştirilmemelidir. ne demişler "sağlam kafa sağlam vücutta bulunur". *
münasip spor salonu bulunur, iyi ihtimalle aylık ücreti yüz tl filandır. taytlar, tişörtler, eşofman takımları, ayakkabılar alınır yine milyonlarca para bayılır. bir gün gidilir, ikinci gün de gidilir genellikle. üçüncü gün hantal bünyeyi atletik hale getirmenin hiç de kolay olmadığı gerçeği bir tokat gibi çarpar ve yavaştan sallamaya başlanır. ay sonuna doğru geri dnüp bakıldığında toplasan bir haftayı geçmez gittiğin günler. ha tabii bir de olmazsa olmazımız olan pet şişe taşıma ve sürekli su içme, etrafa spor yapıyorum sağlıklı yaşıyorum imajı verme olayı vardır. ama azimle duvarı delme ihtimali de yok değil tabii, yapana helal olsun.
yaşını başını almış, çoluk çocuk sahibi olan insanlar tarafından hep istenen ama bir türlü gerçekleştirilemeyen ilk adımdır. bu ilk adım atıldıktan sonra, gerisi iplik söküğü gibi gelmemektedir. kendine ayırabileceği zamanı çok kısıtlı olan bu insanlar, bu kısıtlı zaman dilimlerine denk getirmeye çalıştıkları spor aktiviteleri bir süre sonra sekteye uğrar. hakikaten zor iştir bunca hengamenin içinde bir de sporla uğraşmak. bizde bekleyip göreceğiz, bakalım neremiz delinecek..
Genellikle 1 ayda kıvanç tatlıtuğ gibi olacağını zannedip ilk antrenmanda bir değişiklik göremeyince ertesi gün bırakan kişilerin yaptığı eylem. Sabır ister, azim ister.
spora başlamak diye bir şey yoktur. sporu hayatınızın içine sokarsınız yani metroda yürüyen merdiven kullanmazsınız, iki adım yol için otobüse binmezseniz, yemek yedikten sonra şöyle uzun bi yürüyüş yaparsanız bunların haricinde bir de yemek yerken ekmek yememeye vs. dikkat ettiğinizde zaten olay bitiyor.
zaten yüksek iş temposunda çalışan birisinin düzenli spor yapması için çok yüksek iradeye sahip olması gerekir, işten geldiğinde spor yapması için.
yoksa spor salonuna girip hamster gibi koşmaktan kimsenin hoşlandığını düşünmüyorum. tabii bunlar amacı vücudu düzene sokmak olanlar için kas yapmak için spor yapanlar için spor salonu daha anlaşılabilir.
bir vücut görürsün, imrenirsin, benimde böyle bir vücudum olmalı dersin kendi kendine. ilk gün büyük bir hevesle spora başlarsın, yemene içmene dikkat edersin. meyve, sebze ve bol protein tüketirsin. ertesi gün biraz aksatırsın ama yine de yaparsın. sonraki gün abur cubur yemeğe başlar, diyeti bozar sporu bırakırsın. bu kadar açık ve net. spor, çalışmanın yanında aynı zamanda irade ister.
sanirim once cok yemek ve hantal hantal oturmaktan bikmali insan. yani kafanizda bitirmeniz gerek. yoksa zorlama kararlarla kosarken bi yandan bufedeki donere yan gozle bakiyor, pastaneden gecerken tatlilari kesiyorsaniz ikinci haftaya varmadan kendinize sporu biraktiracak bikac bahane bulur birakirsiniz.
saglikli, guclu bir hayat gecirmek istiyorsaniz degil, bu sizin opsiyonunuz olmayacak. sizin icin tek bir yasam tarzi olmali. yani kendinize ben bu hayati yasamayi hak etmiyorum diyeceksiniz, gururunuza yediremeyeceksiniz. spor yapmak yemek yemek gibi bisey olacak, onsuz yapamayacaksiniz. sonrada gelsin adonisler, gitsin genis omuzlar. inanin demiyorum beyler, ortada inanacak bisey yok! bu sizin hayatiniz her dk yaptiginiz sey size geri doner. hayatinizin buraya kadarki kismi gecti, bundan sonrada boyle gecmesini istiyormusunuz istemiyormusunuz. istemiyorsaniz cikin ve kosun. zamani yeri yok bunun. hayat stiliniz bu. siz sporcu olmak icin dogdunuz. normal olan sizsiniz, kilolu insanlara bakip gurur duyun kendinizle, en guzel kizlarla siz cikin, en guzel kiyafetleri siz giyin. hadi simdi baslayin hadi baalim.