özellikle kış aylarında karşı karşıya kalınan, dersi mi dinleyeyim, burnumu mu ısıtayım derdine düşen öğrencilerin yaşadığı can sıkıcı durum. pek çok üniversite talebesi böylesi şartlarda ders görmektedir ve kendilerinden avrupalı talebelerle yarışmaları talep edilmektedir.
eğer istanbul üniversitesi öğrencisi iseniz pek de yadırgamıyacağınız durum. zira sınıflar hep soğuk kalorifer petekleri sadece dekor görevini görmekte.
ah bir kar yağmasa! işte ben 8 yıl boyunca her gün ama her her gün bu nidayı söyledim kendi kendime. kars ın adı sanı bilinmeyen bir köyünde okudum ilk ve orta okulu, 2 sınıf ve 1 öğretmen vardı teneke okulda. 1. sınıfta 1 den 5 e kadar olan sınıflar, diğerinde ise 6 7 8 vardı. çok zordu zor...
işte o zaman anladım, çözdüm hayatı hiçbirşey kolay değil bazılarının iş hayatında karşılaşacağı zorluklarla ben daha ilkolkul sıralarında karşılaşmıtım ve o küçük ellerimden geldiğince üstesinden gelmiştim. lise yi şehirde okusam da hiç yadırgamadım hiçbirşeyi.
ve ben, en çok soğukta ders işlemeyi sevdim. zor olanı. sıcakta ise çalıştım çok çalıştım.
lisedeyken iki yıl boyunca katlanmak zorunda kaldığım hadisedir efendim. zira lise 1 ve 2'de okulun en küst katında köşe bir sınıftaydık. yani iki cepheden dışarıya bakıyoruz. tavan da akıyor! sınıf çarşambaya kadar anca ısınıdırdı. bir defasında tavandan akan sular yazılı kağıdımı ıslattı, hoca da şaşırmıştı ama durumu bildiğinden çok uzu sürmedi bu.
üniversitede ise, efendim uludağ üniversitesi'nin iibf'sinin a bloğunun girişinde a1 adlı devasa bir derslik vardır, biz kısaca morg deriz. yazın dışarısı 40 dereceyken bu sınıf buzhane gibidir. kışı hiç söylemiyorum. ölü koysan ebediyete kadar öylece kalır yani.