sabah haberlerini izliyorum, adamın biri cami avlusunda donmak üzere olan bir vatandaşı görüyor.
istanbul belediyesi ni arıyor.Bu adam ölücek gelin alın diyor.
Yetkili diyor ki şuan hava eksi üç derece, eksi dört derece olmadan gelemeyiz.Belediye vatandaşı ölüme bırakıyor.Sonra polis gelip adamı karakola götürüyor donmasın diye..
hayatın beklenmedik sürprizlerle dolu olduğu düşünülünce, küçücük bir şakayla kendimizi yanlarında bulabilebileceğimiz evsizlerdir.
kış karlı, ayazlı yüzünü gösterdikçe daha zordur hayat onlara.
aşağılayıp, bilmişlik ukalalık falan taslamak; 'hımm kimbilir nasıl yaşadın da düştün böyle' demek yerine empati kurmak lazımdır.
ne oldum değil, ne olacağım denmelidir...
eğer onları düşündüğümüzde içimiz titriyorsa, hala insanızdır. insan olmakla insanlık aynı şey değil ne yazıkki... görüp bilip, kılımızı kıpırdatmıyoruz onlar için, sonra ee yazık ben çok üzülüyorum, içim acıyor vık vık vık.
üzül sen öyle tek başına dünyanda üzül. onların boğazından sıcak bir kaşık çorba geçiyo, üzerlerini kar değil yorgan örtüyo sen üzülünce, başlarını kaldırım taşına değil, kuş tüyü yastığa koyuyo. buz tutmuş ayaklarının dibinde, bir çift bot beliriyo, parmak uçlarını hissetmeye falan başlıyo biz üzülünce.