milyon saat sürer. altına işememişsen mümkün değil bi alarmla kalkmazsın. o alarm ertelenmekten helak olur. o alarm şarkısından miden bulanır. senin parçandır abi o yorgan, ayrılamazsın o an. her kalkmaya niyetlendiğinde ayak parmak ucların durdurur seni: "yapma!" der; "yapma!" ...
artık o kadar acı çektirmeyen olaydır. acı odağını başka bir olaya yönlendirirseniz çok başarılı olup isteksiz ama az acılı kalkarsınız yataktan. hadi bakalım.*
bu süreç alarmla başlar. o nefret ses. çalar çalar ve çalar. kalk yüzünü yıka soğuk havanın verdiği üşümeyle nefret ede ede, hadi bakalım işe gitme vakti. kim işini çok sevsede bayıla bayıla gitmez arkadaş. evde bırakırsın o sıcaklığı yatağında bikere. asıl koyan da budur işte.
insanın hayatta geçireceği zor aşamalardan biridir.
yatak sıcacık kollarıyla sizi yumuşak bedenine doğru çekmiş ve bu çekişini büyük bir şefkatle yapmıştır. sabahın köründe çalan saatiniz sizi o yataktan ayırmak isteyen aşağılık bir alçaktır adeta. gözlerinizi açar şimdi ben ondan nasıl kopacağım diye kara kara düşünür elinizle beyninize baskı yapan saatin sesini susturursunuz. yatağınız bütün sıcaklığı ve tatlılığıyla sizi tekrar çağırır kollarına. dayanamaz yine sarılırsınız ona. sevilmek ve ısıtılmak herkesin hoşuna gider ne de olsa.
üşümek ve soğuk bir havanın suratınıza çarpışını hissetmekse kötüdür. kollarından hiç ayrılamadığınız sevgilinizi terkedip, soğuk ve can yakan havanın kötü etkisine atarsınız kendinizi. nasıl ayrılacağınızı düşünürken ayrılmışsınızdır işte ondan...
sonrasu yalan bir boşluktur artık gece olup da ona tekrar kavuşuncaya kadar doldurulamayacak bir boşluk.
kimi seviyorum ben bu dünyada diye kendi kendinize sorduğunuz sorunun her cevabı "beni kollarıyla sıkıca saran, ne kadar huysuzluk etsem de beni bırakmayan, bana baktığında dünyanın en güzel şeyine bakıyormuş gibi duran yatağımı seviyorum işte" olur...
çalar saat olabildiğince ertelenir, yataktan kalkmamak için beyin var gücüyle bahane üretir, bahane bulunamadığı takdirde kıyafetler yorganın altında giyinilir ve sonunda yataktan kalkmak zorunda olduğunuz an gelir... işte o an, sıcacık bir duştan çıkıp, cereyanda kalmak gibidir...
önceden planlanan(teoride) kalkma saati= t
(oda içi sıcaklığı-yatak içi sıcaklığı)=a
(pencere dışı aydınlığı/oda içi aydınlığı)=bxb ( b kare yani)
dışarıdan gelen ses < 50 db ise c=1
> 50 db ise c=1,3
pratikte kalkma saati= p
olmak üzere
P= t + (a.b.c) ------> burada (a.b.c) çarpımının karekökü alınmalıdır.
Karekök alındığında çıkacak rakam dakika biriminden olur. mesela t=07.00 ise karekök 15 çıkarsa pratikte kalkma saatiniz 07.15 olur.
not: Bu formül hesaplanırken mevsimin kış olduğu, kalkacak kişinin ekstra sevinçli veya ekstra üzüntülü olmadığı, kalkacak kişinin kalkıp işe gideceği kabul edilmiştir.
sonrasında, sizi daha zorlu bir süreç olan soğuk havalarda kot pantolon giyme süreci bekliyorsa; yataktan hiç çıkılmak istenmez. zira o sıcacık yataktan kalkıp buz gibi pantolonu giydikten sonra, pantolon ısınıncaya kadar kısa süreli bir twist dansı yaparsınız.
eğer tek kişilik bir gösteriyse bu, sonun gelmesi daha kolay olur. zira insan sıkılır bir müddet sonra. fakat sahneyi paylaştığı bir sevdicek varsa yanında uzun sürer perdenin arkasına saklanmalar.
bu süreçte derse girmekten vazgeçilir, ''girmiyom ulan notunu bulurum'' denerek kendi kendini ikna cümleleri kurulur, kapının ters tarafına doğru yorganla birlikte kararlı bir rotasyon hareketi yapılır. bütün bunlar takriben 30 saniyede gerçekleşir, öğleye kadar uyunur. oldu mu şimdi bi kaç saniyelik keyif için dersi astığına değdi mi? ama yatak da sıcacıktı beaa..