bazı yazarların insaniyeti kabarmaktadır, ama yazarların çoğunluğu bütün gün kötülük yapan, tavuğu elle yiyen erol taş görünümlü insanlardır. Her yazdıkları acımasız entrylerle kendilerinden geçerek, kahkahalar atmaktadırlar. (bkz: yok daha neler)
doğrunun iyinin ne olduğunu bilmekle yapmak farklıdır, yanlışlar olmasa doğruyu tarif edecek kelime bulamazdık.
ama biliyor olmak, bunun farkında olmak çok güzel. yapmaz yapmaz da yeri gelir yapası tutar insanın, öyle bir anda, öyle bir duruma müdahale eder ki, suyun akışı değişir belki !
burada herkes sosyal baskı ve kalıplardan kendini bir şekilde kurtarmış olarak doğru bildiğini ifade etmeye çalışıyorsa bunda yanlış arayanın beynine öpücük kondurmalı.
bir kere bile kötü düşünmemekle her an kötülük planları yapıyor olmak arasında milyonlarca ihtimal varken, başı bu ahanda sonu bu, ikisinide aynı adam yapmıyomu demek çok manasızca.
insan küçümsemek ise ayrı bir kendinibilmezlik, bunu ölçüp biçip ikiyüzlülükten daha hallice göreninde ben aklına şaşarım.
kötü bir olayı açık açık söyleyebilmek o olayı meşru yapmaz, aşikar kılar o kadar. daha da ileri gidene ar damarı çatlamış gibi yakıştırmalar bile yapar bu millet.
netice; iyilik yapmak güzeldir, bu herkesin kabulü. yapmıyor olmak bunu hiç yapmayacağımıza referans olamaz.
fazla hor görmenin iyi olmayacağı yazarlardır. buradan önce oturmuş bir kişiliği olmayan, sosyal hayatı, birşeyler yazıp çizmişliği olmayan, bırakın yazmışlığını okumuşluğu bile olmayan,aşk yaşamışlığı, sevmişliği, sevmemişliği, açlık çekmişliği, böyle kalabalık bir ortamda birşey paylaşmışlığı olmayan, edebiyat denince tutunamayanlar , orhan pamuk gak guk diyebilen, siyaseti chp ve akp' den ibaret sanan, sakalını şarap şişelerine batırıp ulusalcı kesilen, hayatında kimseye rest çekememişken buralarda muhtıralara imza atan, evde karanlık odasında kendi kendine çemkiren bisürü tipin bugün sözlüklerde adlarının sonuna yazar sıfatı eklenince , çeşitli havalara ,kisvelere bürünmesi gayet doğaldır.
sözlük yazarlarının ahlaki vasıflarının toplumun ortalamasının üzerinde olamayacağı fakat böyle bir sanal hava oluşturulduğu ve klavye ahlakçılığına soyunulduğu üzre yazılmış bir kontratak girizgah.
içerik olarak haklılık payı görülebilmesine rağmen, teknik olarak sözlükte etik üzerine hiçbir tartışma yapılamamasına kadar gidebilecek karşı savunmadır.
en basitinden;
'yav şu da böyle yapmış, rte de şunu demiş' diyen adama, ulan sözlük çok mu evliya yatağı, sen önce sözlüğünün düzeyine bak,- veya toplumunun herneyse- adam ol sonra gel denebilir, bu mantıkla,
veya daha basit, en ufak bir etik eleştiriye 'gtün mü kalktı lan!' denebilir.
insaniyetin kabarması olayı doğrudur, katılmamak elde değil, lakin var olan bir malzemedir, onu kabartırsın biraz, havalandırırsın belki, yaşamın kişilere ve yaşanan ortamlara göre ittiği derinlikleri farklı olan o yerden çıkarırsın ve kullanırsın.
bazı ortamlarda ise hiç olmayan bir malzeme seçilir, kişi üzerine yapışkanla yapıştırılmış gibi içeriden değil de dışarıdan bir beceri geliştirerek onu hüner edinir kendine. bu hüneri merak ettiğinizde gider ve bilet alırsınız, daha biletin parasını verirken anlarsınız bambaşka bir yalanın içine daldığınızı, sirktir orası. ayrı bir dünya, heryeri aynalarla kaplı.
bir arslan görürsünüz mesela orada, bakıcısına sevgi ile sarılan, koca ağzının arasına aldığı bakıcısının başını dünyanın en nazik kristaliymiş gibi hassas tutar.
bunun sebebi gerçekte öyle olduğu mudur? asla... sebebi gösteriden evvel tıka basa doyurulmuş olmasıdır. yemek şöyle dursun, kusmadığına dua eder bakıcı !
sözlükte userlere iyi olmaları için ulufe dağıtan bakıcı, hani bana, hani ona !
edit: hayatımda hiç puf puf kabaran kek yapamadım, dur şimdi puf puf kabaran kek diye bir başlık açayım. dostlar alışverişte görsün.