Romantizm akımına göre şehir tüm pislikleri, kötülükleri ihtiva eder. doğa ise temizliğin sembolüdür. romantiklere göre şehir insanı yozlaşmaya mahkumdur çünkü şehir hayatı insanları yozlaşmaya zorlar. şair ismet özel'in de dediği gibi:
"şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin
kaypak ilgilerin insanı, zarif ihanetlerin"
burdan da yola çıkarsak doğayla bütünleşen, ona sığınan ve yozlaşmayan insan soylu vahşidir. jean jack r. 'nin başını çektiği romantiklere göre kabile hayatı yaşayan yerliler soylu vahşidirler çünkü insan olmanın gereklerini yerine getirmişlerdir.
türk yazınında ise beliren ilk soylu vahşi "kuyucaklı yusuf" dur. Yazar sabahattin ali alman romantiği schiller'den romantizm konusunda çok etkilenmiştir. kuyucaklı yusuf , köylüdür. şehre getirilir ancak şehre bir türlü adapte olamaz. vaktinin çoğunu ya zeytinlikte ya da ormanda gezerek geçirmektedir. romanın sonunda da atını dağlara doğru sürer ve gözden kaybolur.
vlad dracul' dur. eflak' ı yöneten bu soylu cani, fatih sultan mehmet' in elçi olarak gönderdiği yunus paşa' yı kazığa oturtmuş ve bazı organlarını kestirip, istanbul' a göndermiştir. binlerce masum insanı kazığa oturtup vahşice katleden bu cani, fatih sultan mehmet' in eflak seferi sırasında öldürülmüştür.