soyle simdi ne yapayim ben

entry2 galeri0
    1.
  1. sarı duvarlar öylece karşımda
    kan akar gürül gürül
    kokudan yaklaşılmaz yanıma
    hangi baharın sonunda kesti umutlarımı bıçaklar
    hep ortadan ortadan
    bıçaklar...
    hayalsiz yaşamakla yaşamaya çalışmanın verdiği saçmalık
    sarmalıklar ortasında ben, sen...
    sen ki yalnızlığımdan sonra ille de açan çiçek
    çiçekler topladım durmadan, çaldım hırsız oldum
    hayal çaldım, uzattım ayaklarımı bulutlara doğru
    ve sakallarım artık bir karış
    babam çok kızar görse, kes kes
    lan nesin sen, der
    öylece karşımda sakallarım, jiletsiz
    sarı duvarlar karşısında, söyle ne yapayım şimdi ben

    söyle şimdi ne yapayım ben söyle
    kokudan yaklaşılmaz yanıma ve sakallarım uzun hep
    işimemi bakayım söyle, şimdi söyle ne yapayım ben
    bahara mı karışayım
    kokayım mı çiçek çiçek, en güzelleri papatya
    bahar, bahar dedimse sen
    bahar dediysem uçmaz kuşlar göç mevsimi gelmez
    giden sen hep göç eden
    yok olan, yokluğuna alıştıran
    uzaklarda hep sen
    söyle ne yapayım şimdi ben

    ne zaman yasak ettiler şiir kurmayı bana
    ve ne zaman ki ben anlamamışım
    girdi bu zehir canıma
    can kesilmez, atılmaz kesilip, bıçaklar körlenmiş
    söyle de bir kez ne yapayım şimdi
    ilk sağ ayağımı mı giyeyim her kapı çıkışında ayağıma
    dişlerimi fırçalamadan uyumayayım mı
    azaltmak lazım değil mi evet, sigarayı, ya da
    bırakmak hepten, yaşananları
    ne yapayım söyle bari
    evet evet haklısın evet
    ölmemek lazım öyle aniden, öyle baharda
    daha kış gelecek dur az, acelen ne
    ve kar topu oynayacağız daha biz dur sen hele
    çocuk da yapmayalım evet
    üç tane olsun derdim ben, erkek ikisi
    bir küçük kız ip atlasın, yürüsün önümüzde tin tin
    bakayım tokasına, etek mini olmasın
    işte böyle böyle boğuluyorum hıçkırıkların arasına
    ağlayayım dur durak bilmeden, ama gizli gizli hep
    gizli yaşayayım artık, karanlık zifiri
    sonra silerim akanları usul usul ama
    şimdi söyle ne yapayım

    hayal çalayım evet, bulursam bir de
    umut çalayım, hırsız olayım
    yasaklayayım kendime umutla yaşamayı
    sonra da pişman olayım, şükrolsun!
    şükredeyim durmadan avuçlar gökyüzünde

    evet, kalp kanseri icad olunmadı daha
    gülün hep siz bana, hadi gülün, gülsenize
    güler misiniz acaba
    ve eskilerin dediği gibi yapıyorum, ama durdurmuyor tütün
    akan kanı, kana karışanları, alın teri mesela
    para para para, ille de hep para
    şimdi söyleyin ne yapayım ben

    deniz yok, tuzlu koku yok, mavi hiç!
    yanıma yaklaşmayın, küf kokarım yeşil yeşil
    hangi renge buladın gözlerini, günün hangi vaktinde
    güneş sarı sarı olur
    bak güneşe kıs gözlerini yeşilden cam taneleri gibi
    sarı olur, bal olur bir anda, ama olmaz ki böyle göz bal
    haykırmak lazım, haykırmak göz sarı olmaz!
    duyurmak lazım sesimi herkese
    yaşıyorum ulan diye, ulan ulan bak ben yaşardım!
    bir anda ama farkedince çıkan cümle cümleleri
    pardon diyerek hemen düzeltiyorum, terbiyesizliğin hudutlarında dolaşmak
    tehlikeli, ulanlı cümleler kurmak
    çok şükür yaşıyoruz demeli kahkahalarla
    sessiz sedasız kopartmalı çığlıkları
    gülümsemelerle maskeleyerek, maske takmalı evet

    kahpece böyle (bak yine geldi terbiyesizlik) bırakılmak
    ve dahi yavşakça ölmek lazım değil
    eller ne zaman nasır bağlarsa o zaman bırakmak
    gerek kaelmi gerek defteri gerek düşleri
    suskun kelimeler arasında potansiyeli yüksek
    bağırabilme potansiyeli yüksek
    kelimeler keşfetmek lazım bonservisi elinde
    ama bulamayınca birden öyle, yazamayınca
    kalakalmak evet, buldum şimdi ben
    doğru kelimeyi ışıklar saçarak parıldayarak
    öylece kalakalmak, bakakalmak bir de
    ve kalakalırken ben bir anda evet bir de bakakalmışken
    gözyaşları hep vardı zaten, her ne kadar
    kahkahaya zorlasam da bedeni
    evet gözyaşları diyordum, işte böyle kalakalmış vaziyetteyken
    e zaten ben seni hiç sevmedim diyesiymiş
    masal yok, bitti masallar, prenses yok
    uyku yok, haram hep böyle şeyler, uyku yemek
    tövbe tövbe, lokmalar durur boğazımda
    böyle zamanlarda bir tabak mercimeğe doğramalı ekmeği
    nimet işte, kötü laf etmek olmaz ayıp, boğazımda kaldı öylece
    yutkunmak zor zanaat ve ölmek de öyle

    kş gelince şimdi dolarım atkıyı boynuma kahverengi
    kahverengi bakarım kardan adama, sütlü kahverengi atkı yapmıştın ya bana
    ahhhhh!!!!!
    atkısız çıkmak olmaz, sinüzitler azar üşütürsün
    derken annem, kızar, ankara burası
    ayazı sert, keser bıçak gibi, montunun önünü kapat
    işte sadece bu yüzden mi bilmiyorum ama
    küfrederken buluyorum kendimi istanbul`a
    nasıl sevebilmeyi öğrendiysem, o da garip ya
    küfürbaz olmayı sevmeye de zorluyorum bünyeye, ayaz yok çünkü
    zaten sakallar kir içinde, pus yok istanbul`da sis yok hiç
    bir ankara`da güzel hasret çekmek, poyraz da yok
    derken ve kalakalmışken öylece
    birden buluyorum kendimi hiçbir yerde
    sarı duvarlar karşımda öylece
    kan akar gürül gürül
    ve korkudan yaklaşılmaz yanıma -ki öyle asi-
    söyle şimdi, ne yapayım ben?

    haziran,06 - bursa, ankara
    14 ...
  2. 2.
© 2025 uludağ sözlük