sarı duvarlar öylece karşımda
kan akar gürül gürül
kokudan yaklaşılmaz yanıma
hangi baharın sonunda kesti umutlarımı bıçaklar
hep ortadan ortadan
bıçaklar...
hayalsiz yaşamakla yaşamaya çalışmanın verdiği saçmalık
sarmalıklar ortasında ben, sen...
sen ki yalnızlığımdan sonra ille de açan çiçek
çiçekler topladım durmadan, çaldım hırsız oldum
hayal çaldım, uzattım ayaklarımı bulutlara doğru
ve sakallarım artık bir karış
babam çok kızar görse, kes kes
lan nesin sen, der
öylece karşımda sakallarım, jiletsiz
sarı duvarlar karşısında, söyle ne yapayım şimdi ben
söyle şimdi ne yapayım ben söyle
kokudan yaklaşılmaz yanıma ve sakallarım uzun hep
işimemi bakayım söyle, şimdi söyle ne yapayım ben
bahara mı karışayım
kokayım mı çiçek çiçek, en güzelleri papatya
bahar, bahar dedimse sen
bahar dediysem uçmaz kuşlar göç mevsimi gelmez
giden sen hep göç eden
yok olan, yokluğuna alıştıran
uzaklarda hep sen
söyle ne yapayım şimdi ben
ne zaman yasak ettiler şiir kurmayı bana
ve ne zaman ki ben anlamamışım
girdi bu zehir canıma
can kesilmez, atılmaz kesilip, bıçaklar körlenmiş
söyle de bir kez ne yapayım şimdi
ilk sağ ayağımı mı giyeyim her kapı çıkışında ayağıma
dişlerimi fırçalamadan uyumayayım mı
azaltmak lazım değil mi evet, sigarayı, ya da
bırakmak hepten, yaşananları
ne yapayım söyle bari
evet evet haklısın evet
ölmemek lazım öyle aniden, öyle baharda
daha kış gelecek dur az, acelen ne
ve kar topu oynayacağız daha biz dur sen hele
çocuk da yapmayalım evet
üç tane olsun derdim ben, erkek ikisi
bir küçük kız ip atlasın, yürüsün önümüzde tin tin
bakayım tokasına, etek mini olmasın
işte böyle böyle boğuluyorum hıçkırıkların arasına
ağlayayım dur durak bilmeden, ama gizli gizli hep
gizli yaşayayım artık, karanlık zifiri
sonra silerim akanları usul usul ama
şimdi söyle ne yapayım
hayal çalayım evet, bulursam bir de
umut çalayım, hırsız olayım
yasaklayayım kendime umutla yaşamayı
sonra da pişman olayım, şükrolsun!
şükredeyim durmadan avuçlar gökyüzünde
evet, kalp kanseri icad olunmadı daha
gülün hep siz bana, hadi gülün, gülsenize
güler misiniz acaba
ve eskilerin dediği gibi yapıyorum, ama durdurmuyor tütün
akan kanı, kana karışanları, alın teri mesela
para para para, ille de hep para
şimdi söyleyin ne yapayım ben
deniz yok, tuzlu koku yok, mavi hiç!
yanıma yaklaşmayın, küf kokarım yeşil yeşil
hangi renge buladın gözlerini, günün hangi vaktinde
güneş sarı sarı olur
bak güneşe kıs gözlerini yeşilden cam taneleri gibi
sarı olur, bal olur bir anda, ama olmaz ki böyle göz bal
haykırmak lazım, haykırmak göz sarı olmaz!
duyurmak lazım sesimi herkese
yaşıyorum ulan diye, ulan ulan bak ben yaşardım!
bir anda ama farkedince çıkan cümle cümleleri
pardon diyerek hemen düzeltiyorum, terbiyesizliğin hudutlarında dolaşmak
tehlikeli, ulanlı cümleler kurmak
çok şükür yaşıyoruz demeli kahkahalarla
sessiz sedasız kopartmalı çığlıkları
gülümsemelerle maskeleyerek, maske takmalı evet
kahpece böyle (bak yine geldi terbiyesizlik) bırakılmak
ve dahi yavşakça ölmek lazım değil
eller ne zaman nasır bağlarsa o zaman bırakmak
gerek kaelmi gerek defteri gerek düşleri
suskun kelimeler arasında potansiyeli yüksek
bağırabilme potansiyeli yüksek
kelimeler keşfetmek lazım bonservisi elinde
ama bulamayınca birden öyle, yazamayınca
kalakalmak evet, buldum şimdi ben
doğru kelimeyi ışıklar saçarak parıldayarak
öylece kalakalmak, bakakalmak bir de
ve kalakalırken ben bir anda evet bir de bakakalmışken
gözyaşları hep vardı zaten, her ne kadar
kahkahaya zorlasam da bedeni
evet gözyaşları diyordum, işte böyle kalakalmış vaziyetteyken
e zaten ben seni hiç sevmedim diyesiymiş
masal yok, bitti masallar, prenses yok
uyku yok, haram hep böyle şeyler, uyku yemek
tövbe tövbe, lokmalar durur boğazımda
böyle zamanlarda bir tabak mercimeğe doğramalı ekmeği
nimet işte, kötü laf etmek olmaz ayıp, boğazımda kaldı öylece
yutkunmak zor zanaat ve ölmek de öyle
kş gelince şimdi dolarım atkıyı boynuma kahverengi
kahverengi bakarım kardan adama, sütlü kahverengi atkı yapmıştın ya bana
ahhhhh!!!!!
atkısız çıkmak olmaz, sinüzitler azar üşütürsün
derken annem, kızar, ankara burası
ayazı sert, keser bıçak gibi, montunun önünü kapat
işte sadece bu yüzden mi bilmiyorum ama
küfrederken buluyorum kendimi istanbul`a
nasıl sevebilmeyi öğrendiysem, o da garip ya
küfürbaz olmayı sevmeye de zorluyorum bünyeye, ayaz yok çünkü
zaten sakallar kir içinde, pus yok istanbul`da sis yok hiç
bir ankara`da güzel hasret çekmek, poyraz da yok
derken ve kalakalmışken öylece
birden buluyorum kendimi hiçbir yerde
sarı duvarlar karşımda öylece
kan akar gürül gürül
ve korkudan yaklaşılmaz yanıma -ki öyle asi-
söyle şimdi, ne yapayım ben?