sovyetlerin 2. dünya savaşı sonunda türkiye'den toprak talebinde bulunduğu iddiasıdır. Solcular her ne kadar kabul etmese de sovyetler türkiye'den boğazlarda üs ayrıca kars ve ardahanın kendilerine verilmesini istemiştir.
zamanında bolşevik rusyaya ankara hükümetini tanımaları karşısında birkaç taviz verileceği sözü verildiği içindir... dikkat ediniz. rusya türkiyeyi tanıdığı zaman ardından patır patır diğer ülkeler de tanımıştır. sonra da hadi sözünüzü tutun dediklerinde paçalar tutuşmuş ve natoya sığınılmıştır.
türkiye tarihi tavizler tarihidir aslında.
islamcılara göz kırpılmış(meclisin cuma günü dualarla, kurbanlarla açılması, balıkesir cuma hutbesi)
kürtlere(dersim ve 7 vilayete özerklik verileceği sözü)
ruslara(kızıl orduyu davet edeceğiz yönetimimizi bolşevik sisteme göre entegre edeceğiz denildi)
müslüman dünyasına(hilafet kozu kullanılarak cihad hutbeleri ve yardım paraları toplanmıştır. sanmayın ki bu paralar atatürkün türkiyesi için toplandı. bunlar hilafeti güçlü tutmak için toplandı)
sonrasında ne mi oldu?
ülke kuruldu. önce islamcılar al aşağı edildi. camilerine girildi, ezanlarına karışıldı, askerleri vatanınız uğrunda ölürseniz şehit olursunuz diyen hocalar birer birer pasifleştirildi...
kürtlere hassiktir siz zaten dağ türküsünüz denilerek hiçbir yatırım yapılmadı. üstüne başlarında bombalar patlatıldı... halkı hor, hakir ve görmezden gelindi
ruslara tarihi genlerimiz bolşevik sisteminizle uyuşmuyor denilerek pışpışlanmaya çalışıldı...
müslüman dünya yok sayıldı. hedefimiz bizi parçalamak isteyen çağdaş batı seviyesine ulaşmaktır denildi. gökten indirildiği sanılan kitaplara inanmıyoruz biz laikiz denilerek halife paket edildi...
yani olay budur. biraz araştırın ve okuyun gençler..!
abilerimizin tavsiyesi ile biraz araştırılan ve okunan olaydır.
ve mustafa kemal'in sovyetlere toprak konusunda hiç bir söz verilmediği öğrenildi.
ben böle abinin taaaa mına koyum. bu nasıl bi abidir ki bu meselede bile atatürk'e nefretini kustu.
sovyetlerin Lenin sonrası değişen politikasından dolayı sapıtarak, Türkiye düşmanlığına yönelmesiyle alakalıdır. Benzeri bir talep de 2. dünya savaşı öncesi sovyetler gibi sapıtan Musollini denen beceriksizden gelmiştir.
Bununla beraber Mustafa Kemal zamanı sovyetlere, "biz de bolşevik olacaaaaz" diye söz verildiği uydurması islamcıların ve sözde komunistlerin uydurmalarından öteye gitmemektedir. Mustafa Kemal zamanı sovyet yönetimi türkiye ile iyi ilişkiler içerisinde bulunan ve Türkiye'nin feodalizme karşı savaşında, uluslaşma savaşında destekçi olan ve bu desteğini dersim harekatı konusunda da gösteren bir yapı içerisindedir. Sovyet ihtilali sonrası ihtilali yapan ana kadrolardan tasfiye edilen Türklerle beraber sovyetlerin emperyalist kuduruşu tavan yapmış 2. dünya savaşı ve sonrasında da iyice azıtarak bütün bölgeye büyük acılar çektirmiştir ki Polonya ve macaristan örnekleri bu konuda önemli örneklerdir. ikinci dünya savaşı öncesi de Finlandiya örnekleri, 2. dünya savaşı zamanı da kırım sürgünü, kafkas sürgünü örnekleri önemli örneklerdir.
Macaristan demişken Macar kardeşlerimizin sovyetlere karşı 1956 direnişine selam gönderelim, her ne kadar kırımlı olmayan bir tatar olarak da Kırım sürgününü yapanları unutmadığımızı ve vatan kırım'ı er geç tekrardan sahiplerine iade edeceğimiz sözünü de verelim.
üniversite * inkılap tarihi dersinde hocamızın * atatürkün cevabını destansı şekilde anlattığı olay. efsaneye göre gecenin bir vakti heyet ile rus konsolosu karahan ın evi basılır. içlerinde mustafa kemal de var tabii. karahan el pençe divan sorar efendim birşey ikram edelim votka v.s.;
mustafa kemal: ne votkası ulan rakı getirin.
- tabii efendim.(rakılar gelir)
mustafa kemal: bak koçum bu gördüğüne rakı derler. atalarım bunu bin yıldır içmişler. o hükümdarına söyle bizi daha fazla kızdırırsa bu rakıyı tifliste * içerim. yine anlamazsa gelir kremlin sarayında içerim.
stalin'in "1920 yılında milli mücadele döneminde ankara hükümetine (tbmm'ye) sadece biz para ve silah yardımında bulunduk. bizim desteğimizle bağımsızlık elde ettiniz, bize söz vermiştiniz ama sosyalist bir devlet kurulmadı, yıl 1946 ve şimdi siz abd'yle müttefik oluyorsunuz" diyerekten inönü hükümetine bir nota verir. nota'da "ya parayı ödeyin ya da kars, ardahan, erzurum hattını bize terkedin, terketmezseniz boğazlara gemileri yollarım" gibi sert ifadeler vardır.
inönü telaşlanır ama kurnazdır tabi hemen notayı abd'ye yetiştirir. abd devreye girer karşı bir nota yayımlar. "boğazlara yapılacak her türlü sovyet tecavüzü bm'e yapılmış sayılır." ( o döenmde boğazların kontrolü bm'ye aittir) ve akabinde de missouri savaş gemisini boğaza gönderir boy gösterisi yapar. stalin pısar, kuyruğunu geri çeker ve türkiye'de güçlü bir sosyalist blok kurulur. tabi karşısında da abd destekli milliyetçi bloğu bulur. 27 mayıslar, 12 martlar peşi sıra ülkeyi rehin alır.
bu olay gösterir ki türkiye'de amerikancılık, adnan menderes döneminde değil ismet inönü döneminde başlamıştır.
ne ilginçtir ki johnson mektubu'ndan sonra ismet inönü, dışişleri bakanını sovyetler birliğine göndererek bu kez abd'ye göz dağı vermek ister, ama abd'nin yanıtı sert olur ve inönü hükümeti kaybeder yerine süleyman demirel gelir.
aynı akıbet adnan menderes'in de başına gelmiştir. abd'den 300 milyon dolarlık kredi yardımı isteyen menderes'e 30 milyon dolar verilince -baraj yapacağım bu para yetmez siz vermezseniz sovyetler birliğinden isterim" deyince 2 ay sonrası karşısında 27 mayıs darbesini bulur. gerçekten de 27 mayıs darbesi olmasaydı adnan menderes temmuz 1960'da sovyetler birliğine resmi ziyarette bulunacaktı.
yine ilginçtir ki aynı akıbet yıllar sonra bülent ecevit'in başına gelecekti. haşhaş ve kıbrıs ambargosu sebebiyle abd'ye kafa tutan karaoğlan, "çitleri yıkar, nato'dan çıkar sovyetlere yanaşırım" deyince abd'de "yeter ulan her iktidara gelen bana kafa tutuyor. bizim çocuklar devreye girsin" der ve 12 eylülü ülkemize hediye eder.
Gomünistlerin inkar ettiği CIA'in oyunu dediği olay ama resmi tarihte anlatılana göre II. Dünya Savaşı bittikten sonra Sovyet dışişleri Bakanı, süresi dolan 1925 tarihli Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması'nın Dünya Savaşı sırasında oluşan derin değişiklikler nedeniyle yenilenmeyeceğini, 7 Kasım 1935 tarihli prtokol hükümlerine uygun olarak feshi konusundaki isteğini Türkiye'nin Moskova Büykelçisi Selim Sarper'e bildirdi. Türkiye, 30 yıldır Türk dış siyasetinin temeli olan bu pakta çok önem vermekteydi. Türk Hükümeti 7 Nisan'da verdiği yanıtta, Sovyet hükümetinin ne gibi önerileri olduğunu sordu ve iki tarafın da çıkarına uygun yeni bir paktın yapılabileceğini bildirdi. Türk hükümetinin bu mektubuna Haziran ayına kadar yanıt gelmedi Haziran ayında Türkiye'nin Moskova Büyükelçisi ile Sovyet Dışişlei Bakanı arasındaki görüşmede Molotov, bir yeni paktın imzalanmasından önce iki ülke arasındaki kimi sorunların çözümlenmesi gerektiğini söyledi. Bu sorunlar şunlardır:
1) Türk-Sovyet sınırında değişiklik yapılarak Kars, Ardahan ve Artvin'in Sovyetler Birliği'ne terk edilmesi;
2) Herhangi bir saldırı karşısında ortak savunmayı sağlamak üzere Boğazlar'da Sovyetler'e askeri üs verilmesi;
3) Montrö Sözleşmesi'nin yeniden gözden geçirilmesi ilkesi üzerinde iki hükümet arasında bir antlaşma.
Türk hükümeti SSCB'nin ilk iki isteğini reddetti. Sovyetler yeni bir nota daha yolladı. Bu notada ilk istekler tekrarlanıyordu. Türkiye notadan ABD ve ingiltere'yi haberdar etti. ABD, Türkiye'den önce Sovyetler'e nota yolladı. ABD notasından sonra Türk notası da yollandı. Nota alışverişi böylece kesildi. Sovyet önerileri karşısında Türkiye, 1945-1947 yılları arasında ordusunu savaş sırasındaki mevcudunda tutmak zorunluğu duydu. Türkiye'nin demokratik düzene geçme beyanını gösteren ve 1946 yılında yapılan tartışmalı genel seçimlerden sonra, 1947'de ABD Başkanı Truman, Harvard Üniversitesinde yaptığı tarihi konuşmada ABD sınırlarının doğuda Kars ve Ardahan'dan başladığını belirtti ve Truman Doktrini'ni ilan ederek ilk defa Sovyetler Birliği'ne meydan okudu. Türkiye'nin Truman Doktrini'yle ABD'den askeri yardım alması, Sovyetler Birliği'nin tepkisine yol açtı, fakat Stalin Doğu Avrupa'da olduğu gibi Türkiye'de askeri tepki göstermedi. Stalin'in ölümünden sonra Sovyetler Birliği'nin dış ve iç siyasetinde önemli değişiklikler oldu. Türkiye 1952 yılında NATO'ya tam üye olarak kabul edildikten sonra Sovyetler Birliği 30 Mayıs 1953'de Türkiye'ye bir nota vererek Ermenistan ve Gürcistan Sovyet Cumhuriyetleri'nin 1946'da istedikleri topraklardan vazgeçtiklerini, bunun sonucu olarak da artık Sovyetler Birliği'nin Türkiye'den hiçbir toprak isteği kalmadığını bildirdi.