sovyetler birliği nde sanat

entry12 galeri0
    1.
  1. özellikle resim, müzik ve heykel gibi alanlarda dönemin siyasi yansımalarını derin bir biçimde barındırır. sanatın, toplumlar üzerindeki etkisinin, ne denli kuvvetli olduğunun göstergesidir. devasa heykeller, komünist parti propagandası için sürekli kullanılan afişler ve marşlar, halkın gözünde sistemin yücelmesini sağlamış, aidiyet duygusu ile güçlü bir yapının parçası olma hissi kazandırmıştır.
    2 ...
  2. 2.
  3. 3.
  4. fikir taşımakla kalmayıp, fikir propagandası için çalışan sanattır. devletin resmi ideolojiyle paralel bir çizgide yol aldığı için, hangi görüşte olursa olsun devlet himayesine girip, bir otokontrol olmadan serbest gelişenlerin aksine kesinlikle bir fikir taşır ve yayar.
    1 ...
  5. 4.
  6. çok gelişmiş ve dünya çapındadır putin tarafından desteklenmiştir. son avrupa şampiyonasında başarılı olmuşlardır.
    2 ...
  7. 5.
  8. karın tokluğuna en ölümsüz, karmaşık gösterileri, en delice işleri eşsiz bir ciddiyetle ortaya da çıkartmışlardır.
    1 ...
  9. 6.
  10. Ma­ya­kovs­ki ve Le­nin…

    Bi­lin­di­ği gi­bi Le­nin kül­tür-sa­nat-ede­bi­yatla ya­kın­dan il­gi­len­miş, bu ala­na çok bü­yük bir önem ver­miş­tir. Onun bu ko­nu üze­ri­ne özel bir araş­tır­ma yap­ma­mış ol­ma­sı, özel bir ma­ka­le yaz­ma­mış ol­ma­sı, bu ger­çe­ği or­ta­dan kal­dır­maz. Onun Gor­ki’yle ya­zış­ma­la­rı, Tols­toy, Çer­ni­şevs­ki, Her­zen vs. üze­ri­ne ya­zı­la­rı, ede­bi­yat ve sa­nat ko­nu­la­rı­nı da içe­ren ‘Par­ti ör­gü­tü ve Par­ti Ya­zı­nı’ ma­ka­le­si, kül­tür-sa­nat-ede­bi­yat ko­nu­su için de bü­yük önem ta­şı­yan ‘Ma­ter­ya­lizm ve Am­pir­yok­ri­ti­sizm’ ad­lı fel­se­fi ese­ri, Pro­let­kült üze­ri­ne mek­tup­la­rı, Kom­so­mol önün­de­ki ko­nuş­ma­sı, ve da­ha bir di­zi ese­rin­de ve ko­nuş­ma­la­rın­da bu ko­nuy­la il­gi­li gö­rüş­le­ri bu ko­nu­ya ver­di­ği öne­mi gös­ter­me­si açı­sın­dan ye­ter­li­dir.
    Her cid­di araş­tır­ma, her­şey­den ön­ce Le­nin’in, kül­tür-sa­nat-ede­bi­yat ko­nu­sun­da doğ­ru pers­pek­tif­sel ge­nel ba­kış açı­sı­na sa­hip ol­du­ğu­nu or­ta­ya koy­mak zo­run­da­dır. Le­nin her ko­nu­da ol­du­ğu gi­bi, kül­tür-sa­nat-ede­bi­yat ala­nın­da da pro­le­tar­ya­nın ge­nel da­va­sı­nın çı­kar­la­rı­nı te­mel al­mış­tır. Le­nin’in kül­tür ko­nu­sun­da­ki ge­nel yak­la­şı­mı­nı, sa­vun­du­ğu si­ya­se­ti ve evet, ki­şi­sel be­ğe­ni­si­ni be­lir­le­yen bu­dur. Cla­ra Zet­kin’le sa­nat üze­ri­ne soh­be­tin­de o şun­la­rı söy­ler: “…önem­li olan bi­zim sa­nat üze­ri­ne gö­rüş­le­ri­miz de­ğil. Önem­li olan, sa­na­tın bi­zim­ki gi­bi bir­kaç mil­yon sa­yan bir hal­kın için­de, bir­kaç yüz, hat­ta bir­kaç bin ki­şi­ye ne ge­tir­di­ği de de­ğil. Sa­nat hal­ka ait­tir. O de­rin kök­le­ri­ni ge­niş ça­lı­şan kit­le­le­rin içi­ne sal­ma­lı­dır. O, on­lar ta­ra­fın­dan an­la­şıl­mak ve se­vil­mek zo­run­da­dır.”14
    Gü­ney der­gi­sin­de­ki araş­tır­ma­lar­da, Le­nin, Ma­ya­kovs­ki bağ­la­mın­da eleş­tir­me­ye de­vam edi­li­yor. Araş­tır­ma­lar­da kav­ran­ma­yan bir nok­ta var: Ma­ya­kovs­ki her dö­nem ay­nı Ma­ya­kovs­ki de­ğil­dir. Bir bü­tün ola­rak ge­liş­me­si içe­ri­sin­de ve son ola­rak gel­di­ği nok­ta ba­kı­mın­dan de­ğer­len­di­ril­di­ğin­de, Ma­ya­kovs­ki ger­çek­ten de sos­ya­list şi­irin bü­yük bir us­ta­sı­dır, sos­ya­list re­aliz­min şi­ir ala­nın­da en gü­zel uy­gu­la­yı­cı­la­rın­dan­dır. O hak­lı ola­rak biz­zat Sta­lin ta­ra­fın­dan Sov­yet ça­ğı­nın en iyi, en ye­te­nek­li şa­iri ola­rak de­ğer­len­di­ril­miş­tir.
    Ma­ya­kovs­ki, Rus­ya’da ön­cü­lü­ğü­nü yap­tı­ğı fü­tü­rist an­la­yı­şa da­ya­na­rak, sa­de­ce geç­mi­şin kül­tür mi­ra­sı­nı tüm­den red­det­mek­le kal­ma­mış, yep­ye­ni bir sa­na­tı, ge­le­ce­ğin sa­na­tı­nı sı­fır­dan ya­rat­ma­yı da sa­vun­muş. O ilk dö­nem eser­le­rin­de; ken­di ki­şi­sel duy­gu­la­rı­nı ön pla­na çı­kar­mış, ken­di “ben”inin acı­la­rı­nı dil­len­dir­miş, fü­tü­rist an­la­yı­şa uy­gun ola­rak an­la­şıl­maz zor ke­li­me­ler ve cüm­le­ler kul­lan­mış, il­ginç kı­ya­fet­le­riy­le ser­gi­le­di­ği ti­yat­ro oyun­la­rın­da iz­le­yi­ci­ler ta­ra­fın­dan yu­ha­lan­mış. Fü­tü­rist Ma­ya­kovs­ki kit­le­ler ta­ra­fın­dan be­ğe­nil­me­me­yi, on­la­rın tep­ki­si­ni kış­kırt­ma­yı bi­linç­li ola­rak sa­vun­muş; bir­lik­te yaz­dı­ğı Fü­tü­rist Ma­ni­fes­to’nun baş­lı­ğı “Ka­mu­oyu­nun Be­ğe­ni­si­ne To­kat”tır; ken­di­si­ni an­la­ma­dık­la­rı­nı söy­le­yen­le­re ver­di­ği uka­la ce­vap, “gi­din ken­di­ni­zi ge­liş­ti­rin”dir.
    Ma­ya­kovs­ki dev­rim­den ön­ce, genç yaş­lar­da Bol­şe­vik­le­rin il­le­gal ça­lış­ma­sı­na ak­tif ola­rak ka­tıl­mış, da­ha son­ra­la­rı ken­di­ni ta­ma­men sa­na­ta ver­mek üze­re, il­le­gal ça­lış­ma­dan ay­rıl­mış, ve fa­kat kal­bi hep dev­rim için at­ma­ya de­vam et­miş, eser­le­rin­de bu­nu iş­le­me­ye ça­lış­mış­tır. Fü­tü­riz­min ba­şı­nı çe­ken­ler­den bi­ri­si ola­rak Ma­ya­kovs­ki, sü­reç için­de ken­di­ni ge­liş­ti­re­rek, özel­lik­le şi­ir ala­nın­da, sos­ya­list sa­na­tın, sos­ya­list re­aliz­min ör­nek bir tem­sil­ci­si ha­li­ne gel­miş­tir. Ma­ya­kovs­ki, ay­nı za­man­da, Bol­şe­vik ön­der­le­rin ve sos­ya­list dev­le­tin sa­nat­çı­la­ra doğ­ru yak­la­şı­mı için de gü­zel bir ör­nek­tir.
    fiim­di ge­le­lim Ma­ya­kovs­ki’nin Le­nin ta­ra­fın­dan “be­ğe­nil­me­me­si­ne”. Araş­tır­ma­lar­da bir ta­raf­tan bu du­rum an­la­yış­la kar­şı­la­nır­ken, di­ğer ta­raf­tan Le­nin’in yak­la­şı­mın­da ya­nıl­dı­ğı söy­le­ni­yor (Gü­ney 5, s. 53).
    Le­nin’in Ma­ya­kovs­ki’nin sa­na­tın­dan, da­ha tam ola­rak onun fü­tü­riz­min­den hoş­lan­ma­dı­ğı doğ­ru mu­dur? Evet doğ­ru­dur. An­cak, so­mut ola­rak Ma­ya­kovs­ki’de ne­ye kar­şı çık­tı­ğı­nı, ne­yi­ni be­ğen­me­di­ği­ni, Le­nin hiç­bir yer­de be­lirt­mez. Ma­ya­kovs­ki üze­ri­ne bi­li­nen tek res­mi açık­la­ma­sın­da Le­nin Ma­ya­kovs­ki’nin bir şi­iri­ni, “Otu­rum­lar­da Kal­mış­lar” şi­iri­ni, içe­rik iti­ba­riy­le över, on­dan haz al­dı­ğı­nı söy­ler. Gü­ney’de­ki araş­tır­ma­da bu ör­nek ola­rak gös­te­ri­lir, “ba­kın Le­nin Ma­ya­kovs­ki’nin şi­iri­nin içe­ri­ği­ne kar­şı çık­mı­yor” (san­ki Ma­ya­kovs­ki’nin tek şi­iri buy­muş gi­bi!), “de­mek ki onun kar­şı çık­tı­ğı yan, içe­rik de­ğil bi­çim­dir” di­yor. Bu­ra­da çı­ka­rı­la­ma­ya­cak bir so­nuç, zor­la­ma yön­te­miy­le çı­ka­rıl­ma­ya ça­lı­şı­lı­yor. Böy­le­ce Le­nin’in ye­ni bi­çim­le­re ‘eği­lim ola­rak’ ka­pa­lı ol­du­ğu is­pat­lan­ma­ya ça­lı­şı­lı­yor.
    Doğ­ru­su Ma­ya­kovs­ki’nin ilk dö­nem şi­ir­le­rin­de ve di­ğer sa­nat eser­le­rin­de, hat­ta bir bü­tün ola­rak fü­tü­rist sa­nat an­la­yı­şın­da, eleş­ti­ri­le­cek çok şey var­dı. Le­nin’in ölü­mün­den son­ra da Sov­yet­ler Bir­li­ği’nde Ma­ya­kovs­ki’ye hiç­bir dö­nem­de ay­rım­sız olum­lu yak­la­şıl­ma­mış­tır.
    Ma­ya­kovs­ki’ye “Sov­yet ça­ğı­nın en iyi, en ye­te­nek­li şa­iri” den­di­ği dö­nem­de bi­le, na­sıl eleş­ti­rel yak­la­şıl­dı­ğı­nı gös­ter­mek için, 1951 yı­lın­da Mos­ko­va’da ya­yın­la­nan, “Rus Ede­bi­ya­tı Ta­ri­hi” ad­lı üç cilt­lik ya­pı­tın, 1953’de Ber­lin’de ya­yın­la­nan Al­man­ca bas­kı­sın­dan, “Sov­yet Ede­bi­ya­tı Ta­ri­hi” baş­lık­lı üçün­cü cilt­ten, Ma­ya­kovs­ki’nin “150.000.000” des­ta­nı­nı de­ğer­len­di­ren ya­zı­dan bi­raz uzun­ca bir alın­tı yap­mak is­ti­yo­rum:
    “‘150.000.000’ Po­emi ve Halk Ko­nu­su
    … ‘150.000.000’ po­emi Ma­ya­kovs­ki’nin ge­liş­me­si açı­sın­dan ilk dö­nem eser­le­ri ‘Pan­to­lon­lu Bu­lut’ ve ‘in­san’dan, son dö­nem eser­le­ri ‘Vla­di­mir il­yiç Le­nin’ ve ‘iyi ve Gü­zel’e ge­çiş dö­ne­mi­ni oluş­tu­rur. Bi­çim açı­sın­dan bir­çok yö­nüy­le da­ha dev­rim ön­ce­si Ma­ya­kovs­ki’yi an­dı­rır. Di­li hâ­lâ hi­per­bol­lar­la ve me­caz­lar­la yük­lü­dür ve evir­tim­ler­le (In­ver­si­onen) do­lu­dur. Mıs­ra ara­lık­sız ola­rak güç­lü bir şe­kil­de yük­se­len bir en­to­nas­yon üze­ri­ne ku­ru­lu­dur. De­ne­bi­lir ki, Ma­ya­kovs­ki, Ros­ta’da ka­zan­mış ol­du­ğu sti­lis­tik tec­rü­be­le­ri­ni ‘150.000.000’ po­emin­de çok az kul­lan­mış­tır. Di­ğer yan­dan tip­le­rin ka­rak­ter­le­rin­de ve de on­la­rın an­la­tı­mın­da­ki yön­tem­de çok ye­ni­lik­ler var. Ye­ni olan bir di­ğer şey­se, ‘150.000.000’da açık­ça gö­rül­me­ye baş­la­yan, Ma­ya­kovs­ki’nin halk­çı­lı­ğa (Folk­lo­re) eği­li­mi­dir. Ni­te­kim, po­emin içe­ri­ği, dev­rim­ci Rus­ya’yı ci­sim­len­di­ren ivan’ın, ka­pi­ta­liz­min tem­sil­ci­si Wil­son’a kar­şı mü­ca­de­le­si; Ekim dev­ri­mi ve ar­ka­sın­dan ge­len dev­rim­ci Rus­ya’nın iş­gal­ci­le­re kar­şı mü­ca­de­le­si ta­ra­fın­dan be­lir­le­ni­yor. ivan ve Wil­son’ın ko­şul­lu ge­nel­le­me­le­ri Ros­ta-pen­ce­re­le­ri­ni an­dı­rı­yor­lar. Ma­ya­kovs­ki so­mut in­sa­ni ka­rak­ter­ler gös­ter­me­yi amaç­la­mı­yor­du… Yi­ne de ivan ve Wil­son, ya­za­rın key­fi fan­tezi ürün­le­ri de­ğil­ler. On­la­rın ar­ka­sın­da bir­bi­riy­le mü­ca­de­le eden iki dü­şün­ce ve top­lum dü­ze­ni ger­çek­li­ği du­ru­yor: sos­ya­lizm ve ka­pi­ta­lizm. ivan ve Wil­son bu dü­şün­ce­le­rin ko­şul­lu tip­le­me­le­ri­dir­ler, tıp­kı Ma­ya­kovs­ki’nin afiş­le­rin­de­ki ko­şul­lu ba­sit­leş­ti­ril­miş ‘iş­çi’ ve ‘bur­ju­va’ fi­gür­le­ri gi­bi. Ama afiş­ler­de bu tip­le­me­ler, bir so­mut ko­nu­nun, iz­le­yi­ci­nin he­men ta­nı­ya­ca­ğı şe­kil­de an­la­tıl­ma­sı­na hiz­met eder­ken, Ma­ya­kovs­ki’nin po­emi baş­ka bir amaç, bü­tün bir ça­ğın an­la­tıl­ma­sı ama­cı­nı gü­dü­yor.” (age, s. 247–248)
    Bu uzun alın­tı­yı yap­ma­mın ne­de­ni, Ma­ya­kovs­ki’ye ve onun eser­le­ri­ne na­sıl ay­rım­cı yak­la­şıl­dı­ğı­nı gös­ter­mek­tir. Kuş­ku­suz Ma­ya­kovs­ki’nin sa­yı­ca çok zen­gin olan eser­le­ri­nin olum­lu ve olum­suz yan­la­rı, bu­ra­da sa­yı­lan­lar­la sı­nır­lı de­ğil, an­cak bu­ra­da­ki alın­tı bi­le, Ma­ya­kovs­ki’nin ese­rin­de yal­nız­ca olum­lu­dan ve­ya yal­nız­ca olum­suz­dan bah­se­di­le­meye­ce­ği­ni gös­te­ri­yor. Le­nin’in Ma­ya­kovs­ki’ye olum­suz yak­laş­ma­sı­nın, hem bi­çi­mi­ne iliş­kin, hem de içe­ri­ği­ne iliş­kin, bir­çok ne­de­ni var­dı. Le­nin’in ya­şa­dı­ğı dö­nem­de, Ma­ya­kovs­ki, kül­tür mi­ra­sı­nı red­de­den, geç­mi­şin bü­yük re­alist sa­nat­çı­la­rıy­la ve ede­bi­yat­çı­la­rıy­la alay eden, ken­di ‘ben’ini öne çı­ka­ran, fü­tü­rist an­la­yı­şı­na da­ya­na­rak bi­linç­li ola­rak an­la­şıl­maz zor ke­li­me­ler ve cüm­le­ler ku­ran yak­la­şım­la­rın­dan vaz­geç­me­miş­ti he­nüz, bu­nu da­ha son­ra­la­rı ya­pa­cak­tı. Onun sos­ya­list sa­na­tı tam ola­rak be­nim­se­di­ği ve sos­ya­list re­aliz­min baş­ya­pıt­la­rı­nı ya­rat­tı­ğı dö­ne­mi gör­me­ye Le­nin’in öm­rü yet­me­di.
    Ma­ya­kovs­ki bağ­la­mın­da Le­nin’e il­le de bir eleş­ti­ri geti­ril­mek is­te­ni­yor­sa, o da Ma­ya­kovs­ki’nin ye­te­nek­le­ri­ni ve olum­lu ge­liş­me yö­nü­nü ye­te­rin­ce za­ma­nın­da far­ket­me­miş ol­ma­sı­dır, ama bu da ne ka­dar müm­kün­dü, tar­tı­şı­lır. Hem Le­nin’in Ma­ya­kovs­ki’ye yak­la­şı­mı ko­nu­sun­da, hem de mo­dern sa­nat akım­la­rı­nı eleş­tir­me­si bağ­la­mın­da, araş­tır­ma­lar­da ve­ri­len ör­nek­ler, onun sa­nat­ta ye­ni bi­çim­le­re ‘eği­lim ola­rak’ ka­pa­lı ol­du­ğu­nu gös­ter­mez. Eleş­ti­ri ta­ma­men zor­la­ma bir eleş­ti­ri­dir.
    0 ...
  11. 7.
  12. evet sansürsüz, denetimsiz sanat kendini geliştirir, ortaya daha özgün eserler koyabilir. özgürce üretilip sunulabilen eserler, bir ülkede her konuyu cesurca işleyebilen özgür ve bağımsız bir sanat ortamı yaratılması en azından köstek olunmaması kesinlikle şarttır ve gelişmiş bir ülke olmanın da önemli şartlarındandır. bir ihtimal yozlaşma da getirebilir beraberinde ama herşeye rağmen özgürlük diyoruz tabi ki. ancak sanat eserleri üzerinde devlet denetiminin olması sovyet kızılordu korosunun sanatsal düzeyini düşürmez ya da buena vista social clubın küba yönetiminin denetim kurulundan onay almak kaydıyla müziklerini üretebilmesi ve bu müziğin dünyanın bir yanından milletleri büyüleyebildiği gerçeğini değiştirmez.
    0 ...
  13. 8.
  14. komunist rejim ve komunist parti yönetime sahip olduğundan doğal olarak devlete bağımlıdır.
    2 ...
  15. 9.
  16. devlete bağımlı olmak,özgür olmamak için sosyalizm ülkesi olmak gerekmez. malum en şatafatlı kapitalist düzenlerde de iktidar yalakalıkları, iç politika yalamalalıkları ve cep doldurma amaçlı sipariş sanat festivalleri o çok özgür ülkelerde malumun resmidir. insan her yerde insan iktidar her yerde iktidardır sonuç olarak. yani mükemmel sistem asla mümkün olmayacak.
    0 ...
  17. 10.
  18. devlete bağımlı olmak,özgür olmamak için sosyalizm ülkesi olmak gerekmez. malum en şatafatlı kapitalist düzenlerde de iktidar yalakalıkları, iç politika yalamalalıkları ve cep doldurma amaçlı sipariş sanat festivalleri o çok özgür ülkelerde malumun resmidir. insan her yerde insan iktidar her yerde iktidardır sonuç olarak. yani mükemmel sistem asla mümkün olmayacak.
    0 ...
  19. 11.
  20. devlete bağımlı olmak, özgür olmamak için sosyalizm ülkesi olmak gerekmez. malum en şatafatlı kapitalist düzenlerde de iktidar yalakalıkları, iç politika yalamalalıkları ve cep doldurma amaçlı sipariş sanat festivalleri o çok özgür ülkelerde malumun resmidir. insan her yerde insan iktidar her yerde iktidardır sonuç olarak. yani mükemmel sistem asla mümkün olmayacak.
    0 ...
  21. 12.
  22. onca sene bi "ben böyle sanatın içine tükürürüm" çıkartamamıştır (acaba?)

    (aslında şunu yazıp geçecektim bu bile yeterdi buna ama can sıkıntısı işte ne yaparsın)

    diyeceğim şu; her devlet rejim ne olursa olsun sanatı baskılar. en özgür sandığınız o sanatsal etkinlikler bile görece kısıtlamaya tabidir. bu da pek tabii bir durumdur. kim ister ki kendisini yeren bir sanatı? en çok islam ülkelerinde (tamam islam ülkesi yok islam coğrafyası diyorum tamam) görmekteyiz bu durumu (buraya geleceğim yine). işin zücü kısmı şudur aslında tamam sansür koyacaksın anlıyoruz devletsin bilmem nesin ama bi zahmet koyduğun sansürün altyapısı biraz kuvvetli olsun. sansürün bile bir mantığı vardı bir zamanlar. şimdi anlayan anlamayan önne gelen sanatın içine tükürüyor.

    niye islam ülkelerinde sanat sansür görür? size kafadan şunla cevap vereyim:

    "şu resimlerin sahipleri var ya! kıyamet günü azab olunacaklar. onlara: "şu yaptıklarmızı diriltin" denir."

    kaynak: buhari, libas 89, tevhid 56; müslim, libas 103, (2018); nesai, zinet 114, (8, 215)

    bu aslında olayın komple özetidir. vurmalı çalgılar dışındaki çalgıların pek hoş karşılanmaması konusuna girmiyorum bile. burada islam'ın sadece sanatta değil toplum içerisindeki hemen hemen her olguda tutucu ve dar bir alana sıkışıp kaldığını görmemiz gerekiyor. böyle bir dinin olduğu coğrafyada sanatın gelişmesini beklemek pek de mantıklı değil zaten. şiir dışında o da belirli sınırlar içerisindemutlaka.

    gelelim sovyetlerde sanata az önce dediğimiz gibi sovyetlerde de sanat sıkıştırılmış bir durumdaydı ama asla ve kat'a günümüz islam coğrafyasındaki ve ortaççağ hıristiyan coğrafyasındaki gibi saçma bir bağnazlıkla karşı karşıya değildi. misal siz sovyetlerde rejim karşıtı sanat yapamazdınız elbette ama bunun dışında hemen hemen bütün fikir temellerinde sanat icraa edebilirdiniz. nerden mi biliyorum? dizga vertov'dan, şostakoviç'ten, şolohov'dan, mayakovksi'den, reşid behbudov'dan ve aklıma şimdi gelmeyen nice sanatçıdan biliyorum. bu adamların kalibresinde sanatçılar malesef islam coğrafyası şu an asla çıkartamaz. istisnalar müstesna olmakla birlikte elbette islam coğrafyasının pek değerli sanatçıları mevcuttur en basitinden bi abbas kiyarüstemi bile bir şey ifade etmektedir ya da amin maalouf elbette isim çok ama asıl anlatmak istediğimi anladınız sanırım. sovyetler birliğindeki sanatı hor görmek için sanırım bayağı kasmak gerekir. o da kolay değildir. tabi bir rönesans değilse ortadaki mevzu...
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük