sovyetler birliği nde daha iyi yaşanıyordu

entry4 galeri0
    1.
  1. Juan Carlos Argüello'nun kaosenlared.net'teki yazısı. *

    Kapitalizme geçiş, Doğu Avrupa ülkelerinin tümü için ekonomik ve sosyal açıdan bir gerilemeyi ifade ediyor. Birleşmiş Milletler’in konuya ilişkin bir raporunda: “Planlı ekonomiden piyasa ekonomisine geçiş, refahın ve ulusal zenginliklerin dağılımında önemli değişiklikleri de beraberinde getirmiştir. Rakamlar, çok hızlı yapılan değişikliklerin hiç kaydedilmediğini gösteriyor. Bu çok dramatik, yüksek insani maliyetlere neden olmuştur ve çok dramatiktir” deniyor.

    1990-2002 yılları arasında, Doğu Avrupa ülkelerinde kişi başına düşen Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla (PiB, bir yıl içinde üretilen tüm mal ve hizmet kümesi) azalırken, benzer ülkelerde yüzde 27 oranında arttı, ki bu da hemen hemen yüzde 40 varan etkili bir kaybı ifade eder. Bu gerileme Polonya ve Slovenya dışındaki tüm ülkeler için geçerli. Bugün, Orta ve Doğu Avrupa’nın eski komünist ülkelerinde kişi başına düşen GSYiH Latin Amerika ülkelerinin kişi başına düşen GSYiH’nın dörtte birinden düşük. Üstelik eski Sovyetler Birliği cumhuriyetleri için durum daha da dramatik: 90'lı yıllarda, GSYiH, yüzde 33 oranında düştü. Hatta Ukrayna’da 1993 ve 1996 yılları arasında yüzde 48 oranında bir azalma oldu; Rusya da ise yüzde 47.

    Devletin ekonomik alandaki işleri gülünç derecede düşük fiyatlarla satıldı. Güçlü ekonomik ve endüstriyel cihazların büyük bir kısmı söküldü. Büyük bir endüstriyel güç olan Rusya, birkaç yıl içinde bir Üçüncü Dünya ülkesi haline geldi. Rusya’nın (114 milyon nüfuslu) GSYiH’sı, Hollanda Antileri’nin GSYiH’sından (16 milyon nüfuslu) daha düşük. Sovyetler Birliği yaklaşık yüz yıl içinde geriledi. 1917 yılında, sosyalist devrim zamanı, ABD’nin kişi başına düşen GSYiH’nın yüzde 10'una ulaşıyordu. Sovyetler Birliği ikinci Dünya Savaşı’ndan tamamen tahrip olmuş ve yıpranmış çıkmasına rağmen ABD’nin 1989 yılındaki GSMH’nın yüzde 43'e denk düşen bir değere yükselmişti. Bugün yüzde 7'den daha az.

    Sosyal durum
    Eski Sovyetler Birliği’nin yaklaşık 150 milyonluk nüfusu (yani, Fransa, ingiltere, iskandinav ülkelerinin toplamı ve Hollanda nüfuslarına eşdeğer) 90'lı yılların başlarında yoksulluk içine atıldı. Günde 4 dolardan daha az bir gelire sahipler. Bir doların altında yaşayan yoksulların sayısı yüzde 20 oranında arttı. Bulgaristan, Romanya, Rusya, Kazakistan, Ukrayna, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Moldova’da yoksul sayısı halkın yüzde 50'den yüzde 90'ına yükseldi. UNICEF tarafından yapılan son araştırmaya göre, eski Doğu Avrupa ülkelerinde üç çocuktan biri, bugün yoksulluk içinde yaşıyor. Bir milyondan fazla çocuk yetiştirme yurtlarında barınıyor. Rusya’da, doğum oranı düşmesine rağmen terk edilmiş çocuk sayısı ikiye katlandı. Romanya’nın başkenti Bükreş’te, yüzlerce çocuk sokakta yaşıyor ve 100 bin çocuk terk edilmiş durumda. Eski Doğu Bloğu ülkelerinde yüz binden fazla çocuk fuhuşa itildi. Çocuk yuvaları neredeyse tavsiye edilmiş durumda.

    Kapitalizme geçiş aynı zamanda birçok kadın için gerçek bir felaket oldu: Kadınlar giderek artan sayıda şiddetin kurbanı oldular. Umutsuzca daha iyi bir yaşam ve iş arayan birçok kadın, organize suç şebekeleri tarafından fuhuşa itildi. Her yıl bölgeden yaklaşık olarak yarım milyon kadın, kelimenin tam anlamıyla Batı Avrupa’ya ihraç ediliyor.

    Kapitalizme geçişten önce bölge güvenceli bir sosyal refah içinde yaşıyordu. Birleşmiş Milletler raporu şöyle diyor: “Doksanlı yıllardan önce Birleşik Devletler Topluluğu, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde sosyal hizmetler oldukça iyiydi. Güçlü bir sosyal güvenlik temeline sahiptiler. Ömür boyu iş güvencesi vardı. Net gelir düşük olsa da istikrarlıydı. Bunların dışında, birçok tüketim malı, temel hizmetler sübvanse ediliyor ve düzenli sağlanıyordu. Yeterli gıda, giyim ve konut vardı. Eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim parasızdı. Emeklilik güvence altındaydı ve insanlar diğer sosyal üretim biçimlerinden faydalanabiliyorlardı.” Rapor devam ediyor: “Bugün, uygun bir eğitim ve yeterli gıda garantisi yok. Ölüm oranı yükseliyor, potansiyel olarak yıkıcı yeni salgın hastalıkların tehdidi altındalar, giderek büyüyen ve korkutucu tehdit yaşamı (hayatta kalmayı) belirliyor.”

    Sonuç: Bazı ülkelerin nüfusu dramatik bir biçimde azaltmakta, Ukrayna’da, nüfus 1991 yılından bu yana 1,2 milyon azaldı. Rusya’da ise, komşu ülkelerden gelen 3,7 milyon göçmene rağmen 1992-94 arası 5,7 milyon azaldı. Bu da bize, eskisine oranla, gün başına 3500'den daha az Rus’un doğduğunu söylüyor. Birleşmiş Milletler, eğer eğilim tersine dönmezse, eski Doğu Bloğu ülkelerinin nüfusunun 2050 yılına kadar yüzde 20 oranında azaltılabileceğini değerlendiriyor. 307 milyondan 250 milyona düşeceğini belirtiyor.

    insanlar ne düşünüyor:
    Toplum, öfke, hayal kırıklığı ve boyun eğme arasında gidip geliyor. işte bazı örnekler: Polonya geçişten en az yaralı çıkan ülke oldu ve bu koyu Katolik ülkede, “Komünizmin” yaşamı hiç kolay olmadı. Bununla birlikte, bugün Lehlerin yüzde 44'ü Doğu Bloğu dönemine olumlu bakıyor ve yüzde 47'si “kötü uygulanmasına” karşın sosyalizmin iyi bir doktrin olduğuna inanıyor. Hatta Polonyalıların yüzde 37'si, 1945 yılından 1989 yılına kadar iktidarda bulunan Komünist Partiye olumlu bakıyor. Yüzde 31'i bu dönemden rahatsızlık duyuyor. Sadece yüzde 41'i kapitalizme daha iyi bir sistem olarak bakıyor.

    Doğu Almanyalıların yüzde 76'sı sosyalizmi “kötü uygulanan” iyi bir ideoloji olarak değerlendiriyor fakat yalnızca her üç kişiden biri mevcut demokrasi biçiminden memnun.

    1999 yılında yapılan ankete göre Romen halkının yüzde 64'ü Çavuşesku* yönetimi altındaki hayatı tercih ediyor.

    Rusya’da, Lenin hala popüler, Rusların yüzde 67'si, onun hakkında olumlu görüş beyan ediyor. Sadece halkın yüzde 15'i Lenin’in yaptıkları hakkında olumsuz konuşuyor.

    Devrimin potansiyeli büyük fakat çok sayıda da memnuniyetsiz var. Geçmişin yaraları hala taze ve ideolojik karışıklık henüz büyük boyutlarda; fakat Sosyalizm dışlanmış değil. Yakın bir gelecekte Sosyalizm geri dönecek; ama bu kez “daha iyi bir uygulama ile.”
    Doğu Avrupa ülkeleri Kapitalizme geçişten beri üçüncü dünya ülkelerine çok daha fazla benzemekte.

    -Eski Doğu Bloğunu oluşturan ülkelerin halklarının onda biri yetersiz beslenmekte.
    -50 yıldır ilk kez okuma yazma bilmeyen insanlar görülmekte.
    -Tüberküloz neredeyse üçüncü dünya ülkeleri seviyesine ulaştı.
    -Rusya’da 1998 yılındaki frengi vakalarının sayısı, 1990 yılında kırk kat artış gösterdi.
    -Rus erkeklerin yaşam süresi, 1992 – 1994 yılları arasında 63,8 den 57,7'ye düştü. Ukrayna’da ise 65,7 dan 62,3'e indi.
    -Rusya’da, 1992 yılından beri alkoliklerin sayısı ikiye katlandı.
    -Her 100 gebenin 60 düşük yapıyor. Sonuç: 6 milyon kadın kısır.
    -Polonya’da, intihar edenlerin sayısı yüzde 25 arttı. Hatta bazı eski Sovyetler Birliği ülkelerinde bu sayı ikiye katladı.
    -Bulgaristan’da 1989 yılındaki suçlu sayısı dört kat daha fazlalaştı. Macaristan ve Çek Cumhuriyeti’nde üçe katladı.
    -Polonya’da ölüm sayısı yüzde 60 arttı. Diğer Doğu Bloğu ülkelerinde yüzde 250 varan artışlar kaydedildi.
    -Birleşmiş Milletlerin tahminlerine göre eski sosyalist ülkelerde, kapitalizme geçişin ilk beş yılında, şiddet ve yeni hastalıklara (kolay tedavi edilebilir) bağlı olarak 2 milyon insan hayatını kaybetti.

    kaynak
    http://www.taringa.net/po...n-la-Union-Sovietica.html *

    ayrıca:
    (bkz: sovyetler de yaşayan insanları mutsuz sanmak)
    4 ...
  2. 2.
  3. o insanın sovyetler birliğinde yaşadıgına inanmıyorum yada farklı gezegenlerdeki sovyetlerden bahsediyoruz kim bilir belki satürn yada marstada sovyetler birliği vardır ?
    0 ...
  4. 3.
  5. sovyetler birliği nde daha iyi yaşandığını savunan insan sözü.

    insanı egolandıran, rekabetçi, çıkarcı, kıskanç ve bencil yapan kapitalizm olmuştur. kapitalizm'de bunu hiç bir zaman reddetmez. insanlar geçmişte komün hayat sürmüşler insanın doğasına ters değildir.
    1 ...
  6. 4.
  7. insanların bir kısmı macera sever, bir kısmı sevmez. ancak macera sevenlerin aktivitelerini macera sevmeyenler bile seyretmeye bayılır, ve bunun insan doğası ile değil, maymun doğası ile açıklanabilecek genetik sebepleri vardır. gelgelelim bu macera endeksli güdülenme insan gerçeğinin bir unsurudur, doğasının değil. "insanın doğası" diye birşey ise zaten yoktur, olamaz; birşey ki insanidir, tanım itibari ile suni/yapay olmak zorundadır. insanın tuvalete gitmesi bile doğal olmayan bir ton kültürel kodlar ile ayarlanır. evvela bu kavramları iyice bir ayırt etmek gerek.

    sovyetler rejimi kendi içinde zaten maceracılara kapalı bir yapıydı, bir de üstüne dünyada dönen maceraların seyredilmesine de izin vermiyordu. rakamlar alt alta konduğunda elbette nüfusun çoğunluğuna ulaşan temel hizmetler adına sovyet rejimi ile kapışılamaz; yıkıldığı zaman da böyleydi, bugün de böyle, yarın da böyle olacak. ancak "macera"ya hiçbir alan bırakılmazsa, hayale izin verilmezse, insanlar karınlarının doymasına veya falanca gereksinimlerinin yerine getirilmesine aldırmaz hale gelir ve herşeyi, ve hatta ölümü ve bilinmezi dahi göze alarak macera tatmini işine girişir. kapitalizmin sunduğu tam da budur: eğlence anlayışından ekonomik ilişkilere değin her alanda bir "macera" sözü verir. bugün karnın aç olabilir, ama yarın piyango da vurabilir. sıradan insan işin rakam ve oranlarına aldırmaz; o "talihli"nin bir gün kendisi olacağını hayal eder. şimdi kendisi diğer insanların kölesidir, ancak birgün diğer insanlar kendisinin hizmetçisi olacaktır. gerçekten de böyle mi olur? rakamlara göre hayır, ancak kim takar rakamları veya istatistikleri?

    "daha iyi yaşamak" görecedir: eğer birileri nüfusun çoğuna oranla lüks sayılabilecek bir düzeyde yaşıyorsa ve üstelik bu yaşam şekli insan olmanın bir gereği gibi afişe ediliyorsa, birilerinin açlık ve sefalet içerisinde olması umursanmayacaktır, hatta kişi kendi sefaletini dahi göremez hale gelecektir. nihayetinde yeryüzünde cennet vaat eden bir macera var. ama marx'ın altını çizdiği hayati bir unsur da var: kapitalizm kendisini sürekli devrimcileştirmeksizin, yani yenilemeksizin var olamaz. kapitalizm bir gün bunu sağlayamadığı zaman üzerinde yükseldiği gücünden mahrum kalacak demektir. işte o vakit daha büyük insan toplulukları diğer insanları maymuni arzularını besleyebilecek potansiyel köleler olarak görmekten başka yöntemler geliştirmeye mecbur kalacak. elbette sovyetlerin yapmış olduğu hataları tekrarlamamak kaydıyla...
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük