Pierre Bourdieu, sosyolojinin temel amacının; toplumsal dünyada esitsizlikler yaratan iktidar iliskilerini, farkında olunmayan derin yapıları ve bu yapıların yeniden üretimini ve devamını saglayan mekanizmaları gün yüzüne çıkarmak oldugunu ifade eder. Bu anlamıyla SOSYOLOJi rahatsız eden bir bilimdir
hayata farklı bir paradigmadan bakmanızı sağlayan sizi ibn-i haldun, adorno, zizek, marks, durkheim, weber , habermas, ali şeriati, cemil meriç gibi aşmış düşünürlerle tanıştıran çok kapsamlı bilim dalı.
insanın etkileşim içinde bulunduğu her alanı kapsayan ve kendine atfettiği bu özelliğinden dolayı insan yaşamının her alanını, toplumsal olan her şeyi anlamaya ve anlamlandırmaya çalışan bilim.
sosyolojinin asıl konusu çifte devrimin ( fransız ve sanayi devrimi) sonrasında ortaya çıkan tapolumsal olayları (göç, şehirleşme, sanayileşme, aile yapısı, kapitalizm, feminizm....) ele alan bu toplumsallığı hukuk, din , kültür, bilim, tarih ve sanat gibi dinamiklerle inceleyen bilim dalıdır. isim babası Auguste Comte olan (sosyolojiyi tüm bilimlerin üstünde tutmuştur)tarihte bir çok etkisi bulunan, toplum gözlemleyici ve sistematize edicilerin kurduğu bilimdir.
toplumsal ilişkilerin olduğu heryerde sosyoloji vardır. sosyal hayatı insan davranışlarını inceleyen bir bilim dalıdır. önceleri önemsenmezken giderek değeri anlaşılıyor. öncüleri arasında emile durkheim, max weber, karl marx yer alır.
(bkz: toplum bilimi)
etimolojik olarak fransızca 'sociology' sözünden gelir. yakın, dost anlamına gelen eski yunan dilindeki 'socius' ve bilim, araştırma vb. anlamları tutan 'logy' kelimesinden gelir. tıpkı biyoloji vb. sözcüklerdeki gibi bu iki sözcüğün biraraya gelmesiyle oluşmuştur.
özelden genele yayılabilen geniş bir sahadır. iki kişinin tartışmasından tutun, devletlerarası ilişkilere kadar her olayın sosyolojik bir yönü vardır.
toplumları ekonomik, dini, kültürel, ırksal vb. açıdan incelerken bunların oluşturduğu sorunları, çözümleri ve yararlarını da araştırır. bir nevi 'sosyal muhasebe'dir.
ampirik araştırmaya dayanan, nomotetik kampta bir sosyal bilimdir. belli meseleler ortaya atar ve bunlara çözümler üretir. bu varsayımlar ön tarifler üzerinden şekillenir. deneyleme imkanı olmadığı için, yani toplumbilim, sosyal olayları istenildiği zaman yaratıp tetkik etme imkanından yoksun olduğu için - darwin gibi, çeşitli metotlar kullanır. sosyal alandaki bilgiler kategorize edilerek mukayeseler eşliğinde kesin sonuçlar alınabilir, beklenmedik düzenlilikler keşfedilebilir. varsayımların ilmî olmadığını savunarak sosyolojiyi itham etmek mantıksızdır. örneğin; biyoloji sindirim teorilerini kurmak için tüm sindirim olaylarını bütün hayvanlar üzerinde inceleyerek kurmamıştır. iyi incelenmiş bir sosyal olay üzerinden üretilen varsayımlar, her zaman gerçeklik payına sahiptir. bu varsayımlar tenkit edilebilir, yanlışlar düzeltilir ve bilim ilerler. varsayımlar kesinlikle doğruyu aksedecek diye bir kaide söz konusu değildir. çünkü insan kendi eylemleri içerisinde sürekli yaratılır, dinamiktir. sosyolojinin teşrihleri hem genel hem karakteristik olaylar üzerine olduğu için değerlidirler.
kısaca şu fotoğrafla özetlenebilir; http://www.facebook.com/busra.ktp# !/photo.php?fbid=10150805594777995&set=a.10150415281817995.444146.717052994&type=1&theater
günümüzde ya ayşenin kötü yola düşme sebebini irdeleyen ve bunu yüzdelik ihtimallere ayrıştıran bir bilim olarak toplum istatistiğine dönüşmüş veya gelecekteki toplumun mühendisliği veya müneccimliğine soyunmuş olarak stratejiye dönüşmüş, böylece elindeki toplumsal inceleme alanını ise sosyal antropoloji, sosyal psikoloji vs. gibi yeni gelişimlere kaptırmış bilim dalıdır. bu sebep ile tıkanıklık yaşaması kaçınılmaz olarak ayrılık yaşadığı felsefi literatür ile buluşması elzemdir.
comte'nin bilimlerin son noktası olarak gördüğü sosyal bilimdir. topluma, toplumsal yaşama dair her şey inceleme konusudur. bu nedenle psikoloji,antropoloji vb. bilimlerle iç içedir. öğrencisi olup öğrenmek için kollar sıvandığında ne kadar geniş bir kapsamı olduğu daha iyi anlaşılır. bu süreçte ' bak şimdi bunun sebebi aslında...' diye başlayan cümlelerin artması da muhtemeldir. çünkü gözlem bu bilim için oldukça önemlidir.
kontrol edildiğinde toplumsal değişimi hızlandıracak veya yavaşlatacak bir bilimdir. bir kimyager bir matematik profesörü bir mühendis topluma bir sosyolog kadar yararlı veya zararlı olamaz.
"sosyoloji okuyorum" dediğinde, dedelerimiz ninelerimiz "yani ne olacağsın yavrum?" diye sorarlar...
öğretmen, memur falan olabiliyorum. diyorum ben genelde.
Ülkemizde Sosyolog vasfı malesef ki pek tanınmıyor.
zaten benim tanımımla da: "hem her şey oluyorsun, hem hiçbir şey."
aile ve sosyal politikalar bakanlığının ve tarım köy işleri bakanlığının verdiği kadro sözleri tutulursa daha cazip bir bölüm olacaktır. yıllar boyunca bir çok insan tarafından tanımlanamayışı devletle at başı gidiyordu. kimi bakanlıklar bünyesinde de tam maksatlı bir görev tanımı olmasada adalet bakanlığının açmış olduğu 370 kişilik kadro sosyolojiye ufaktan değer verildiğinin göstergesidir.